VgpXg. 18 yaşından küçük olduğunuz için video gizlenmiştir. Bu video bazı kullanıcılar için uygunsuz olabilir. 18 yaşından büyük müsünüz? EVET HAYIR Orijinal İsmi The Old Man and the Sea Süre 86dk Yaşlı Adam ve Deniz Film Konusu Yaşlı adamı oynayan Spencer Tracy, günler sonra karşısına çıkan devasa bir kılıç balığını yakalamaya çalışır. Gençlerin dahi altından kalkamayacağı insanüstü bir mücadele verir. Bu zorlu mücadelede balığa saygı da duymaya başlar. Yaşlı Adam ve Deniz Filmi Oyuncuları » Favori 52 kullanıcının favori filmi Filmi İzleyenler 48 kullanıcı Yaşlı Adam ve Deniz filmini izledi Bu filmleri de beğenebilirsiniz
Kitabın Adı Yaşlı Adam ve Deniz Kitabın Yazarı Ernest Hemingway Kitap Hakkında Bilgi Kitap yaşlı bir Kübalı balıkçının açık denizde Gulf Stream akıntısına kapılarak dev bir kılıçbalığıyla olan mücadelesini anlatır. Bu hikâyesiyle Hemingway, yenilgiye karşı cesareti, kayba karşı şahsi başarıyı kendine has üslubuyla anlatmaktadır. Kitabın Özeti Santiago, kayığıyla balıkçılık yapan yaşlı bir adamdır. Seksen dört gündür bir tane dahi balık avlayamamıştır. Bu sebeple yıllardan beri yanında çalışan küçük Manolin bile, işi bırakarak bir başka balıkçının yanında çalışmaya başlar. Manolin vefalı biridir. Fırsatını buldukça Santiago’nun yanına gelerek ona yardım eder. Günlerdir balık tutamayan Santiago ile arkadaşları dalga geçmektedir. Santiago da ısrarla balık tutmaya çıkmaz, havanın açılmasını bekler. Hava açıldığında arkadaşlarına nasıl balık tutulduğunu gösterecektir. Havanın açılmasını beklediği günlerden birinde yine uyuyamaz. Kalkıp Manolin’i uyandırır. Güneş doğmak üzereyken Manolin’in yardımıyla kayığını denize indir. İhtiyar adam, günler sonra denize yalnız başına açılır. Hep aynı hızda durmadan kürek çeker. Bir anda oltasının titrediğini fark ederek o yana bakar. 85 gün sonra bir de ne görsün beş kiloluk bir orkinos balığı oltanın ucundadır. Santiago tüm dikkatini olaya vererek orkinosu var gücüyle kayığa çekmeye çalışır. Santiago balığı kayığa çekemez balık onu çeker. “Keşke Manolin de yanımda olsaydı hem bana yardım eder hem de ne kadar büyük bir balık yakaladığımı görürdü.” diye söylenir. Balık hala oltanın ucunda direnmektedir. Bir ara gözü kayığına konan kuşa takılır, o sırada oltasını balık birden çeker. Denize düşmekten son anda kurtulan ihtiyar balıkçı, kayıkta yere kapaklanarak düşer. Bu esnada sol elini olta keser ve sol elini hissetmemeye başlar. Dinlenip canlanması için sağ elini kullanır. Birden oltasının yavaşça yükseldiğini fark eder. Güneşte çok güzel parlayan bir balık görür. Balık kayıktan yarım metre daha uzundur. Ne kadar güzel bir balık olsa da onu öldürmeliyim diye düşünür. Öğleden sonra kayık yavaş yavaş ilerler. Balık bir kez daha su yüzüne çıkar, ama artık zıplamamaktadır. Zaman geçer akşam olur oltayı kolundan sökerek sandala bağlar. Karnını doyurmaya başlar ve sonrasında da biraz uzanır. Tam dalacakken eli hızla suratına çarpar. Olta boşalırken tüm gücüyle kalkar. Denize açılalı üç gün olmasına rağmen o gösterişli balığı yakalayamaz. Balık iki saattir sandalın etrafında dönüp durmamktadır. Balık da balıkçı da gücünün sonuna doğru gelirken Santiago kendini cesaretlendirir, “Pes etmemeliyim, yenilmemeliyim.” Balığın yaklaştığı anda zıpkınını balığa saplayan yaşlı balıkçı bir süre sonra balığın suyun yüzünde hareketsizce yattığını görür. Onu kayığa çekmek için gücünü toparlamaya çalışır. Balığın baş tarafına giderek solungaçlarından ipi geçirir. Böylece balığı sandalın baş, orta ve kıç tarafına bağlamış olur. Balık en az yedi yüz kilo gelir. İstediği olan balıkçı yelkenlerini açarak yavaş yavaş denizde yol almaya başlar. Yol alırken köpek balıkları kan kokusunu alarak balıkçıyı rahatsız ederler. Köpek balıkları yakaladığı balığın dörtte birini yerler. Yaşlı adam köpek balıklarıyla baş etmeye çalışır ama akşam çok fazla köpek balığının saldırısına maruz kalır. Köpek balıklarına sopasıyla vurur. Sonuncu köpek balığını da etkisiz hale getirir. Kayığında da yenecek bir şey kalmamış bir durumdadır. Artık düşündüğü tek şey evine varabilmektir. Tüm ustalığını kullanarak saatler sonra limana yanaşır ve kayığını kıyıya bağlar. Evinin yolunu tutan yaşlı adam eve varınca hemen uyur. Sabah Manolin gelir, yaşlı adam hala uyumaktadır. Yaşlı adamı uyanıncaya dek bekler. Yaşlı adam uyanınca “Yendiler beni Manolin!” diyerek tekrardan uykuya dalar. Manolin yaşlı adamın ellerine bakar ve karar verir artık ne olursa olsun yaşlı balıkçının yanından ayrılmayacaktır. Çünkü Santiago usta bir balıkçıdır ve Manolin'in ondan öğreneceği çok şey vardır. Yaşlı Adam ve Deniz Ernest Hemingway Kitap Sınavı Yazılı Test Soruları ve Cevap Anahtarı için tıklayınız... Yaşlı Adam ve Deniz Ernest Hemingway Kitabının Özeti, Konusu, Tahlili Oleh
Hikayeler kısa öykü Ernest Hemingway'in zaman tek çözmeye dikkatlice düşünün ürünü okuyabilir gizli anlam, hayattan alınan girdikleri görülmektedir. yazar kendisi basit ve açık bir insandı, bu yüzden ana karakterleri Hemingway sempati sıradan insanlardır çalışır. Eğer yazarın muazzam yetenek anlamamızı sağlayan bir özet hangi "Yaşlı Adam ve Deniz", insan gücü, azim ve yenilmezlik somut halidir balıkçı akıbeti hakkında bize söyler. Eski Rybak Santyago 84 gün bir yakalama olmadan eve gelir sahiptir. balıkçı oğlan, onun öğrencisi önce Onunla, ancak sürekli başarısızlık sonra, ailesi ihtiyarla denize gitmek yasak olması ve diğer tekneler gönderildi. Özet "Yaşlı Adam ve Deniz" gibi iki farklı kişilerin güçlü dostluğu hakkında daha fazla söyler. oğlan yaşlı adamı seviyor ve her nasılsa hocası yardımcı olmak, onun için çok üzüldüm, Manolin akşam onu karşılar ve ev mücadele ulaşmamıza yardımcı oluyor. balıkçı romanda anlatılan renklerde onun zor yaşam Hemingway, çok kötü ve yalnızdı "Yaşlı Adam ve Deniz". adam bugün o sadece bir balık yakaladım o çocuğu vaat zaman hikayenin Özeti, o gün okuyucu alır. Balıkçı denize sabah erken, o dalgalarla başbaşa kalan günleri uzakta iken bu şekilde kullanılır gider. Adam kuşlar, balıklar, güneşle sürekli diyalogdur. Çok güçlü bir ilişki ve yaşlı adam ve deniz birbirleri için var duygular görünüyor. Yönetici Özeti Bir balıkçı kendi yolunda belirtilen kimse her birine, deniz yaşamı alışkanlıkları farkındadır ne kadar iyi gösterir. denizin ayrılmasından sonra bir süre sonra yaşlı adamın çizgi gergin olduğunu hisseder. Kendisinin çok büyük bir balık yakaladım ettiğini anlıyor ama ona ötesinde çekin. Madencilik vazgeçmek istememektedir ve daha uzak off shore çekilen tekne çeker. İnsan gücü, azim, kendine saygı ve üstünlük - "Yaşlı Adam ve Deniz" tüm bu hikayede anlatılan Özet bir balıkçının tüm duyguları, o balık ile mücadele saatlerce sırasında yaşanan okuyucuya ortaya koymaktadır. Hayat boyu kalıcılık ve susuzluk için avlarını saygı etmesine rağmen, çizgi kesip gitsin, ama vazgeçmek istemiyordu başladı. Ertesi gün, balık yan süzülüyor ve balıkçı onu zıpkın bitirebildim, o tekneye bağladılar ve eve gittim. kan kokusu hissedilen olması, tekne köpekbalığı yaklaşmaya başladı, ihtiyar olarak elinden geldiğince direndim, ama yine de paha biçilmez avını gelen eti iri parçalar parçaladı. Adam tüm balıkçı köyü uyuyordu, gece geç saatlerde eve gitti. Sabahları balığa gidiyor, oğlan Santiago ağlama kıyısında gördü ve onun tekne büyük, yelkene benzer, kuyruk ile büyük karlı sırtı bağlanmıştı. Manolin balıkçı yatıştırır ve artık sadece onunla çalışacağını açıkladı. Hemingway romanda gerçek dramı ortaya çıkarmak başardı "Yaşlı Adam ve Deniz". Zengin turist görülmemiş mucize bakmak için plajda toplanınca Özet sabaha okuyucu alır - büyük balık iskeleti, ancak bunların hiçbiri gerçekte neler anlamadı.
TANITIM Yaşlı bir balıkçının kendi denetimi dışındaki bir köpek balığı ile yaptığı mücadele anlatılır. Deniz, balıkçılık, balık türleri üzerinde durulur. İnsan, iradesiyle başarıyı yakalar. KİŞİLER, KARAKTERLER SANTİAGO Küba’lı bir balıkçı; ihtiyar olmasına rağmen sağlam vücutlu; genç ve mağlûbiyet kabul etmeyen bir ruha sahip. MANOLİRT Küba’lı bir çocuk; Santiago’nun yoldaşı. Tecrübenin neşe ve acısını tamamıyla anlayamayacak kadar genç ise de, ihtiyar adamın düşüncelerini anlayacak kadar da hislidir OLAY DİZİSİ, ÖZET Talihsiz fakat yılmayan ihtiyar Santiago, Havana açıklarında, Golf Stream’de seksen dört gündür bir tek balık dahi yakalayamamıştır, ilk kırk gün, Manolin adındaki çocuk da onunla birlikte gelmiştir,, fakat şimdi çocuğun ebeveynleri, Manolin’i başka bir kayığa vermişlerdir. Maamafih, çocuk yine, yiyeceğini, birasını, yemini getirmek ve ağını taşımak suretiyle bu ihtiyar balıkçıya yardım eder. ihtiyar balıkçının kulübesinde, beyzboldan, büyük beyzbolcu Di. Maggio’dan, eskiden yakaladıkları büyük balıklardan bahsederler, yalnız kalan ihtiyar yatar ve rüyasında,, gençliğinde gittiği Afrika’yı ve sahillerde oynayan aslanları görür. Seksen beşinci günün sabah karanlığında Santiago, tekrar denize açılır, kadın gibi sevdiği denizde, bu defa büyük bir av yakalayacağına emindir, Sıcak su akıntısının çok ötelerine gider, ağım ve oltalarını, derin denize bırakır ve beklemeğe başlar. Bu arada uçan balıkları kovalayan yunus balıklarım seyreder ve yakınında sürüklenen muazzam bir deniz anasına da küfreder. Küçük bir ton balığı yakalar ve bunun verdiği sevinçle büyük balığı da yakalayacağını umar. Nihayet beklediği ân gelir; gerçi olta ipi hafifçe sallanmışsa da, Santiago, bir marlin’in Kuzey Atlantik’te bulunan ve kılıç balığına benzeyen bir tür balık 200 metre kadar derinlikteki yemi almağa çalıştığını hisseder. Yüksek sesle konuşmağa başlayan ihtiyar balıkçı, marlin balığına, yemin hepsini almasını söyler. Nihayet zamanın geldiğini hisseden balıkçı, ipi hızla çeker ve kancayı takar. Şimdi uzun bir savaş başlamıştır. Öğle güneşinin kızgınlığında, Santiago, tekneyi, kuzey-batı istikametinde karadan uzaklaştıran marlin’in daha fazla ipe ihtiyacı olduğunu düşünerek, ipleri koyuverir. Santiago için, balığın, yorulup mücadeleyi bırakacağı zamana kadar beklemekten başka yapacak bir şey yoktur. Bu arada, nasırlı elleriyle tuttuğu ağır ipleri, çıplak omuzlarına sarar. Balık bütün gün ve güneş battıktan sonra da gecenin hafif soğuğunda tekneyi çeker. Gerçi, kendisine yardım etmesi için Manolin’in şimdi yanında bulunmasını arzu ederse de, ihtiyar balıkçı, balığı tek. başına mağlûp etmeğe azimlidir. Yine oltanın ucundaki balığı ve başka zamanlarda yakaladığı diğer büyük balıkları düşünür. Balık, geceleyin, kayığı sallamağa başlar, yüzükoyun düşen Santiago’nun suratı kesilir. Fakat ihtiyar balıkçı, elindekini bırakmamağa kararlıdır. Sabah olduğu vakit, ihtiyar balıkçı yorgun ve açtır. Yine de, balığın oltayı kırmaması için ipi çekemez. Santiago, tepesinde uçuşan kuşlarla konuşurken, balık tekrar kayığı sallar ve ipler ihtiyar balıkçının elini keser. Çektiği acıya rağmen, Santiago, avının yorulmağa başladığını hissederek sevinir. Balığın ne yapacağını ve kendisinin de bu balıkla, kardeşi ile ne yapacağını düşünür; fakat balığın hakkından gelecekse, kendisinin ondan kuvvetli olduğunu da ispat etmesi gerektiğini de bilir ve sol elini hissiz bırakan kramp da Santiago’yu endişelendirir. Birdenbire ip gevşer; su üstüne çıkan balık, sıçramağa başlar. Bu, Santiago’nun şimdiye kadar gördüğü en büyük, hattâ kendi teknesinden de büyük bir marlin’dir. Santiago zaferi kazanmak için dua eder, “Bir adamın, ne yapabileceğini ve bir adamın nelere tahammül edebileceğini ona göstermek” arzusu ile tutuşur. O gün ve yine bütün gece, balık, tekneyi, bu defa doğuya doğru sürükler. Kendi kendisine cesaret vermek isteyen Santiago, senelerce Önce, bir birahanede kazandığı muazzam bilek güreşini hatırlar. Karnı iyice acıktığından, bir yunus balığı yakalar ve yer. O gece, marlin tekrar sıçrar, ihtiyar balıkçının eli bir kere daha kesilir. Santiago, yeniden Afrika’nın ve aslanların rüyasını görür. Üçüncü sabah güneş doğarken, bir dizi sıçramaya girişen balık,’hemen hemen, Santiago’nun elinin tamamını parçalarcasına keser, ihtiyar adam şimdi, elinin, her çekişte sızlamasına rağmen, ipi çekmeğe başlar. Kanayan elini denizde yıkar ve hızla yorulan marlin, gittikçe küçülen kavislerle tekne etrafında dönmeğe başlar. Balık, mızrağını fırlatacak kadar yaklaştığı zaman, ihtiyar adam, mızrağa, her ikisini de öldürmemesi için yalvarır. Bir ân, hayranlık -hemen hemen aşk- içinde, kendisinin aynı anda hem kardeşi hem düşmanı olan bu asil yaratık, kendisini öldürdüğü takdirde zerrece üzülmeyeceğini haykırarak söyler. Fakat ihtiyar balıkçı, marlini öldürmek gerektiğini bilir. Mızrağını muazzam balığa fırlatır ve marlini teknesinin kenarına bağlar. Bir saat sonra başlayan Havana’ya dönüş yolculuğu bir kâbus olur. Bir Mako köpek balığı, ölü marline saldırır ve ihtiyar balıkçı onu öldürmeden önce, köpek balığı, ölü marlini parçalar. Tekneyi çevreleyen köpekbalıkları ile zor bir mücadeleye girişen ihtiyar adanı, şimdi, sadece kazandığı zaferi savunmaz, ölü marlinin haysiyetini de korumak ister. Balığı öldürmekle günah işleyip işlemediğini düşünür ise de, insanın, mağlûp olmamak için tabiata karşı mücadele etmesi gerektiğini de idrak eder. Maalesef, balık Ölür, cesedi parçalanır, ama kendisi de, bunu yapmak mecburiyetinde olduğunu bilir. Köpekbalıklarıyla mücadelesini sürdürür ise de, bu mücadele boşunadır. Bıçakları parçalanır ve elleri, bir sopa tutamayacak kadar kesilmiştir. Aç köpekbalıkları, marlini, iskeletine kadar yerlerken, ihtiyar balıkçının yapacağı tek şey, teknesini limana doğru sürmektir. Santiago, kendi kendisine, çok uzaklara açıldığını, ve bunun için de mağlûp olduğunu söyler. Sahile çıktığı zaman, avının, sadece başı ve kuyruk kısmı kalmıştır, îhtiyar balıkçı bu iskeleti sırtlar ve tepedeki kulübesine doğru tırmanmağa baslar. Bir defasında sallanır ve düşer, fakat ayağa kalkar ve mücadelesini sürdürür. Yüzükoyun yatağına uzanır, elleri yukarı doğru, kolları yana açılmış olarak uyur. Ertesi sabah Manolin gelir ve ihtiyar balıkçıyı iyi etmeğe çalışır. Santiago’nun, talihinin kötü gittiğinde ısrar etmesine rağmen, Manolin, talihin, tekrar iyiye döneceğini ve kendisinin de onunla denize açılmak istediğini söyler. Roman sona erdiği zaman, ihtiyar adam uyur; rüyasında aslanları görür. Manolin, başucunda oturmaktadır. METİN Birden dalmak da nereden geldi aklına, diye düşündü. Belki de olta sırtındaki tümsekten kayıverdi. Eminim onun sırtı benimki kadar acımıyordur. Ne denli iri olursa olsun sandalı hep böyle sürükleyemez ya. Karşıma çıkabilecek her güçlüğü şimdiden giderdim. Üstelik bir sürü yedek oltam da var, daha iyisi can sağlığı. “Balık,” dedi sevecen bir sesle , “Ölene dek direneceğim.” Eminim, o da direnecek, diye düşündü yaşlı adam ve günün ağarmasını beklemeye koyuldu. Bu saatlerde hava iyice soğuk olurdu. Isınmak için kalaslara biraz daha sokuldu. Ben de en az onun kadar dayanabilirim, diye düşündü. Güneşin ilk ışınları ortalığı aydınlatınca omzunu aşarak suya dalan oltayı görebildi. Sandal düzenli olarak ilerliyordu. Güneş, yaşlı adamın sağ omzu doğrultusunda yükselmeye başlamıştı. “Demek ki kuzeye yönelmiş,” dedi yaşlı adam. Yoksa akıntı bizi doğuya sürüklemiş olacaktı, diye düşündü. Akıntıya kapılsaydı sevinirdim. Yorulduğunu gösterirdi. Güneş biraz daha yükselince yaşlı adam balığın yorulmadığını iyice anladı. Bir tek olumlu belirti vardı. O da balığın daha önce yaptığı gibi çok derinlerde yüzmemesiydi. Yaşlı adam bunu oltanın eğiminden kolayca anlamıştı. Yüzeye yaklaşması sıçrayacağını göstermezdi, ama sıçrayabilirdi de. “Tanrım, sıçrasın artık,” dedi yaşlı adam. “Yakalamak için yeterince oltam var, nasıl olsa.” oltayı biraz daha gerebilsem canı acır da sıçrar belki, diye düşündü. Ortalık aydınlandığına göre sıçrasa iyi olun Böylece belkemiğinin iki yanındaki keseler havayla dolup balığın derinlerde ölmesini engeller. Balıkçı oltayı biraz daha germeye çalıştı. Ancak olta kopacak derecede gergindi. Artık zorlamaması gerekirdi. Bir daha balığı sarsmamalıyım, diye düşündü. Çünkü her sarsış kancanın açtığı kesiği büyütecek, böylece balık sıçrarken kancadan kurtulabilecekti. Her neyse güneş doğdu ya, şimdi daha iyiyim. Oltaya sarı yosunların takıldığını gören yaşlı adam mutluydu. Karanlıkta ne denli çok yakamoz yapmışlardı bu sarı Gulf yosunları. “Balık,” dedi yaşlı adam. “Seni çok seviyorum ve sana saygı duyuyorum. Buna karşın akşam olmadan seni öldüreceğim.” Öldüreceğimi umuyorum, diye düşündü. Kuzeyden gelen küçük bir kuş sandala yaklaştı. Çok alçaktan uçan bir çalı bülbülüydü. Yaşlı adam kuşun çok yorgun olduğunu gördü. Bülbül bir süre sandalın kıç tarafında dinlendi. Sonra yaşlı adamın başının çevresinde birkaç kez dolandı ve oltaya kondu. Artık rahatlamıştı. Yaşlı adam,”Kaç yaşındasın?” diye sordu kuşa. “Bu senin ilk yolculuğun mu yoksa?” Balıkçı konuşurken kuş ona bakıyordu. Yorgunluktan oltanın üzerinde dengesini güçlükle koruyabiliyordu. “Oltam çok gergin, tasalanma,” dedi yaşlı adam. Böyle durgun bir geceden sonra bu denli yorgun olmamalıydın. Ne tür kuşlarla karşılaşacağını biliyor musun?” Atmacalarla, doğanlarla, diye düşündü. Onlar sizin için denize çıkarlar. Ama bunları kuşa anlatmadı, nasıl olsa anlamayacaktı. Hem birazdan bu yırtıcı kuşları tanıyacaktı. “İyice dinlen, küçük kuş,” dedi. “Sonra uç, git ve her insan, her kuş ya da her balık gibi sen de yaşam savaşına katıl.” Konuşmak yaşlı adamı yüreklendiriyordu. Geceleyin sırtı tutulmuş, şimdi de iyice ağrımaya başlamıştı. “İstersen benimle kal, küçük kuş,” dedi. Yelken açıp meltem yardımıyla seni kıyıya götürmek isterdim. Ama yapamam, üzgünüm. Çünkü yalnız değilim, bir arkadaşım var.” Tam o sırada balık öyle bir çekti ki yaşlı adam baş tarafa kapaklandı. Eğer hemen biraz olta salmasaydı denize düşecekti. Olta sarsılınca kuş uçmuştu. Ve yaşlı adam onun gittiğini bile görmemişti. Sağ eliyle oltayı dikkatle tuttu. Ve elinin kanadığını gördü. “Canı yanmış olmalı,” dedi ve balığı çekebilir umuduyla oltaya asıldı. Ama olta elindeki kesiğe dokunup acıtınca caydı. “Artık canın yanmaya başladı, arkadaşım,” dedi. “Tanrı bilir ya, benim de canım yanıyor.” Çevresine bakınıp kuşu aradı. Arkadaşlığından hoşlanmıştı. Ama kuş uçmuştu. Benimle çok az kaldı, diye düşündü. Kıyıya ulaşana dek çok güçlükle karşılaşacak. Balığın birden çekip beni yaralamasına nasıl oldu da izin verdim. Aptallaşmaya mı başladım ne? Belki de küçük kuşa bakıyor, ya da onu düşünüyordum. Şimdi dikkatimi tümüyle işime vermeliyim. Biraz sonra da orkinosu yemeliyim ki gücümü yitirmeyeyim. “Ah, çocuk da burada olsaydı, hele biraz tuzum olsaydı,” diye söylendi. Oltanın ağırlığını sol omzuna vererek yavaşça diz çöktü. Kanayan elini okyanusta yıkadı ve bir dakika kadar suda tuttu. Kanın denizde çizdiği yolu bakışlarıyla izledi. Sandal ilerledikçe su düzenli olarak eline çarpıyordu. “Çok yavaşladı,” dedi. Yaşlı adam elini tuzlu suda biraz daha tutmak istiyordu. Ama balığın yine çekmesinden korkuyodu. Ayağa kalktı, oltayı sıkıca koluna doladı ve elini güneşe tuttu. Elini kesen alt tarafı bir oltaydı, ama oynak yerini kesmişti. Balığın işini bitirene dek elleri çok gerekecekti. Bu nedenle şimdiden yaralanması hiç hoşuna gitmemişti, “Artık küçük orkinosu yemeliyim,” dedi eli kuruyunca. “Kancayla yanıma çeker, burada rahatça yerim.” Yine diz çöktü, kıç altındaki orkinosu buldu ve olta kangallarının arasından kancayla fendine doğru çekti. Olta sol omzuna, koluna, ve eline dolanmış halde orkinosu kancadan çıkardı ve kancayı yerine koydu. Bir diziyle balığı tutup koyu kırmızı eti uzunlamasına kesmeye başladı. Kestiği dilimler kama biçimindeydi. Altı dilim kesince baş tarafın tahtaları üzerine serdi. Bıçağını pantolonuna sürerek temizledi. Sonra kılçığı kuyruğundan tutarak denize attı. “Hepsini yiyebileceğimi sanmıyorum,” dedi. Sol yanında oltanın ağırlığını duyuyordu. Ve işte sol eli kasılmıştı. Ağır oltayı sımsıkı tutan eline kızgınlıkla baktı. “Ne biçim el bu,” dedi. “Kasılmak istiyorsan kasıl, ama sana hiçbir yararı yok.” Bir süre karanlık sulara ve oltasına baktı. Hadi, ye artık şu balığı, dedi kendi kendine. Hem elini de iyileştirir. Kaç saattir balıkla uğraşıyorsun, elinin ne suçu var. Şu orkinosu yersen daha uzun zaman dayanabilirsin. Balıktan bir parça koparıp ağzına attı. Ağır ağır çiğnedi. Pek kötü sayılmazdı. İyice çiğnemeliyim ki bütün suyunu, besinini alabileyim, diye düşündü. Biraz tuz, biraz da misket limonuyla daha iyi olacaktı. Kasılmış eline bakarak, nasılsın, diye sordu. Eli bir ölününki gibi katılaşmıştı. “Senin için biraz daha yiyeceğim.” İkiye böldüğü parçanın öbür yarısını da ağzına attı. İyice çiğnedikten sonra derisini denize tükürdü. “Şimdi nasılsın? İyileşmen için biraz daha zaman gerekli.” Bu kez büyük bir parça koydu ağzına ve çiğnedi. “Çok kanlı bir balıkmış,” diye düşündü. “İyi ki yakaladığım yunus değil de bir orkinos. Yunusun etini sevmiyorum çok tatlı oluyor. Bunun eti ise hem tatlı değil, hem de daha besleyici.” Becerikli olmak çok iyi bir özellik, diye düşündü. Biraz da tuzum olsaydı. Balıktan artakalan güneşte kurur mu, yoksa çürür mü, bilemiyorum. İyisi mi hepsini yiyeyim, canım da istemiyor ama. Balık şimdilik durgun ama ne yapacağı belli olmaz. ELEŞTİRİ, DEĞERLENDİRME Bir macera hikâyesi olarak okunan İhtiyar Balıkçı, genç ve yaşlı okuyucuları cezbeden bir kitap. Cümleler basit, İspanyol dilinde geçen diyaloglar, yapmacıklı bir şairane üslûpla belirtilir ise de, yine de yerinde. Hikâyenin anlatılış tarzı akıcı, can sıkıcı değil. Santiago’nun azimli cesareti, zinde kuvveti ve fevkalâde mahareti, ihtiyar balıkçının trajik sonuna kadar kitabı elden bıraktırmıyor. Bununla birlikte hemen hemen her eleştiricinin belirttiği gibi, daha derin mânalar arayan okuyucu, kitaptan daha da fazla yararlanır. Hikâyesi hakkında Hemingway, ihtiyar balıkçının, çocuğun, denizin, balığın ve köpekbalıklarının gerçek olduklarını söyledi. “Fakat ben onları yeterince iyi ve gerçek göstermiş olsa idim,” dedi, “onlar pek çok şey ifade etmiş olurlardı.” ERNEST HEMINGWAY1899-1961. Gazeteci, av ve savaş romancısı. 1954 Nobel Ödülü verildi. ROMAN Klimanjaro’nun Karları, Çanlar Kimin İçin Çalıyor. 24784
yaşlı adam ve deniz özet