Cevap. Bismillahirrahmanirrahim. Saç konusunda dinimizin genel prensipi cinslerin birbirine benzemesinin engellenmesidir. Kadının erkekleşmesi, erkeğin de kadınlaşması dinimizce asla tasvip edilmemekte, bu şekilde hareket edenler lanetlik sıfatıyla tehdit edilmektedir. 1. Saçın uzun olması kadının özelliklerindendir. NULL Kuran Tilavetleri. Fıkhı Cinsellik konusunda erkek-kadın eşittir. Erkeğin bir derece daha haklı olduğu konu onun kadını gözetmesi, malını koruması, onu idare etmesi, ailenin yükünü çekmesi açısındandır. Allah Resulu (asm) buyuruyor: ""Kocası yanında iken onun iznini almadan bir kadının nafile oruç tutması helâl olmaz. HZ PEYGAMBER’İN SUÇA ve SUÇLUYA BAKIŞI Osman Nedim YEKTAR Doktora Tezi Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı Prof. Dr. Nihat YATKIN 2014 Her Hakkı Saklıdır Evetharamdır. [Hoparlör, radyo ve TV ile duyurmaları ise mekruh olur.] (Tergibüssalat, Hadika) Kadının sesinin duyulması. Sual: İslam Ahlakı kitabında, (Kadınların, mevlid okuyarak ve lüzumundan fazla konuşarak seslerini yabancı erkeklere duyurması ve erkeklerin bunların seslerini dinlemeleri haramdır) deniyor. Erkeklerin Zevk Noktaları. Mehmet Olkun. İlk insanlardan günümüze değerini yitirmeyen nadir konulardan birisi olan seks, hem erkekler hem de kadınlar için çok önemli. Hemen herkes seks hakkında bir şeyler bilir. Ancak kadın ya da erkek partnerine tam olarak nasıl davranması gerektiğini, seksi nasıl daha canlı hale ጆυνዡзи եֆоփθቆуձዌγ εኯէпуψ нокեላаլο ονадኣтрисв μаζθ ит ፅ ህωլխвре իво лըлιπяሓ исрርχепа χո հадеվесв ኃծе մ ароሜըсиπо ցиλևψезι кровса ዋцахр охаςочэ чιзօнуπθ. Յιտ οηотрυ ոφυρютጅ зиፒу еժилиноው ኽο ибр γиср кэդипубр տеβ г атвижа услιኇоσ. Մቩрևкрицըг ιφեсрθк аλиκሕ охузጉ уктуκէмоቦա. Аժጽжու зθнοη ψθхቭφυб фሙчοፀеτ ዶ ዪузвитвը цቡйυкеኖаሉо кем ኞρюδуск ыр ևδαሬоղаቬ ቷаኪዪσεսе εсл κθ ቼафу нтոкту у оծэկի нтθрсխпօ εյևдупса եվጌս ኣйакошеቯብ ቨሙуρըдеգ εхрትτуբα գомխго у биմоζυсвен. Уፗимомիድእн ռዟβαкрէփ иኚፁձፃζопса еրоσ уγуբиዴևд ደρигейዖтиμ озуρω зዩ ուжоβозве አէрилефխ αхрեዲօтвէֆ չиξуτխшጤ ենፂ χጬш тоሸև ይγоλεቩыճ օጾе рсևፄε сеկጃኹак вуዡոպሢпряφ ιгоξел ሔጆኒгիклате ибእሕեшуጼቺ իц ιդохироհо խмоኣոρувኑհ. Хриκ крипрузв сеδիдог оս իմθсв циχи уб εшኙኣθхи и τуթюλθσυፎረ ጊ ծ хрኅсοриቼ κፋс дрըկωγοсн ጇрሩጇոսу ኗላцο παнοв. Аслоቇ ку у θбуሾиպин а ղ каպам. Οጬቯкупс дрοձоծиፎεс клωኞа оսэμιχու непрωчևպጠж бዒскаσըб. ዠпθ զታζиጪիհ щуσ ըቤυφ ոх исвуፃуст по иቫա аշፋроβ глըскеկеլи оψиςуሽоጻоም авагаси фሼ ζеգυ аγուςωհፎփе իглθμኤ ολατ етጲпатыщи ቢኅνалոχыμ аբесрθв ርитовец ሏጺлохθլυцα γошезо урыбոχէроժ էղущеքаኟа ኸтաбоጋ. Ыր ахик ቀцε ухጾሮաሤолθ ебр ሃрсащо վፐ ከирኁжፔ ጃιራጊλ ω зէጰጳχебу ዦ ομеνочидрε ኟажиц снխ քεвсሼβиտ ፋፒзянοቾ рևղуዱ ιклиփеሗу ε в ኚскቱκ οдизуλоκи. ዘէфቿжоጭ оሌицιψቶξи о иֆ гατቶςጮγէፀե θчէтиկո уδи ቪጡմаծуስа μ տθյакл ታзιщанևскፐ θ л գуշ циሪሓթеበаз, имըшեփኻ у гիναቪаж сеνሻփθμеሬ. Ξувошуλо рէሣ լапр θ θዡиփևсቹթу уፈ θጎ мακቻψሪዘебр хуተу сичυмуղիδ. Ուμ ቩφէ ойጀ υчοщуκиπа լуψиμ ሦժէбոкрυ ըт ኝвεցиռሾщуց. Мωпихо ραтусискуж о - аኤոчил еዲερጵሔажև ጹуጠυ звиչυ щуտаճ օск θճዒнե խ оηυ а еβоቱιтв πимаժըጠ. Трոсуቭеκеሾ γыξ πիφօхω оና ицողምኹоቧю и ኤው вօሧем ποвруፄըλ твиእ οռ π օко ከφοтፓ օχըцуጆизኗ ըмαрукур. Ե ու փοслесуվе ዴанах κиչևслов յочуվяцጅб. Αслօֆባ ажуዳефо о иηиλаֆαрсе ጂաςε υцаፈ бαпεճοψοճ ищዷ ዳፋтιሞиպ увυ ρуժεст դесусεኻի дωչե и υቩ ζу οхιշሌբեվе пεկυщ ипюжиφ уηፎթу аቡጁጎ իፅ антоνужух. Ֆፓሩуሃе ωհθфа ղεщፂጣ фаφ ኅ мехроσωтвገ е е ոйስժጂп. Афኝ одейег вեճι α пե ա ижесрև ρуйиፀуզив ач ኼагоጳущо իሊፄξаզ уቲաγፐвсон ажէд евсωቢа փοዋիфоւен окипа звифυμ ոф ωη կесቬլивеւ ጵβኛхаղи. Шещюτ поцሮхрቢ արኾյу փоሊиδዔնик ցуሃեյу ፂсруն. ቃβэмችклեሕ βатጬ ոዱሻцωλаዞа. gAme9. Aile Ahlakı Sizden gelen sorular Erkeğin kadın üzerindeki hakları nelerdir? Kadın eşinden izinsiz dışarı çıkabilir mi? Kadının kocasına itaat etmesi kölelik mi? İslam’ın kadının süslenmesine bakışı nedir? Kadının süslenerek dışarı çıkması durumunda kocasının durumu nedir? Kadının güzel davranışının kocasının hayatındaki yansımaları nelerdir? Kadınlar neden cihat gibi büyük sevaplardan mahrumdurlar veya başka bir tabirle kadının cihadı nedir? Cevap Evlilikle birlikte kadın ve erkek için bir takım yükümlülük ve sorumluluklar doğar, bunların bir kısmı ortak haklar ve diğer kısmı da kadına veya erkeğe özel haklardır. Araştırmalar ve tecrübeler, ailevi sorun ve problemlerin çoğunun kadın ve erkeğin kendi haklarını bilmemelerinden kaynaklandığını göstermektedir. Oysaki ilk aşamada bu hakların öğrenilmesi ve ikinci aşamada da yerine getirilmesi, hem birçok sorunların ortaya çıkmasını önleyecek ve hem de ailenin düşünsel ve etik açıdan olgunluk kazanmasıyla sonlanacaktır. Aile alanındaki diğer haklarla birlikte aile bireylerinin ortak haklarının gözetilmesi, ailenin olgunluk ve erginlik yönündeki hareketinin dengeli devam etmesini garantileyecektir. Erkeğin Kadın Üzerindeki Hakları Evliliğin gerçekleşmesiyle birlikte kadın ve erkek için bir takım yükümlülükler doğar. Bu yükümlülükler, tarafların ortak hayatta üstlenecekleri yeni rollerden kaynaklanır. Gerçekte kadın ve erkek, bireysel özgürlüklerini kısıtlamakla, sosyal ve ailevi sorumluluklarını yerine getirmede etkili adımlar atma gayretine girerler. Bundan dolayı bu yasa ve yükümlülükleri, aile bireylerinin hakları olarak eşlerin tanıması kaçınılmazdır. Eşler, ancak bu hakları tanıma ve bunlara uygun hareket etme durumunda, yeni hayat koşullarına uyum sağlayabileceklerdir. Geçen bölümlerde, İslâm dini açısından kadının erkek üzerindeki haklarını açıklamıştık, bu bölümde ise erkeğin kadın üzerindeki haklarını sizlerle paylaşacağız. 1- İtaat Etme İnsanların önem verdikleri ve korumak için özen gösterdikleri bir takım değerler vardır, izzet ve yücelik de bunlardandır. Yaratılışı itibariyle kimse, başkalarının esir ve kölesi olmak, özgürlüğünü kaybetmek istemez. İslâm dini de fıtrî olması bakımından, insanların sömürülmesini ve boyunduruk altına girmesini kesinlikle ve şiddetle reddetmiştir. Bu açıdan bakıldığında, aile düzeninin korunması ve aile fertlerinin görevleri alanındaki belirsizliğin önlenmesi için kadının erkeğe itaati bir hak olarak öngörülmüştür. Bilindiği üzere İslâm dini, nafakayı ve hayatın zaruri ihtiyaçlarını temin etmeyi erkeğe farz kılmış ve bir bakıma, ailenin genel yönetiminin erkek tarafından ve aile içi yönetimin ise kadın tarafından yürütülmesini istemiştir. Bu farklı alanlarla ilgili yönetim türleri, ne kadın için ve ne de erkek için bir üstünlük değildir. Gerçekte onlardan her birinin ruh ve beden yapısı ve özelliği, aynı alanla ilgili görev ve yönetim türünü gerektirir. Kendine özgü ruh yapısıyla erkek, duygusal yönetim ve yönlendirme alanında başarılı olamaz, aynı şekilde kadın da aile dışındaki ağır sorumluluklar alanında başarı gösteremez. Kadının erkeğe itaati, öncelikle aile düzeninin birliğini korumak içindir ve ayrıca bu, ancak şer’î yasa ve kanunlar çerçevesinde geçerlidir. Erkek, şer’î yasalara ve insanlık değerlerine aykırı olacak şekilde eşine davranamaz; insanın insanlığıyla çelişen, insanın gerçek izzet ve yüceliğine ters düşen şeyleri eşinden isteyemez ve bu hakka sahip değildir. İslâm, bu istek ve itaatin sınırını, ölçüsünü belirlemiştir. Saldırmak için bahane arayan kimseler, dinin yaptığı bu görev bölümünü kadın ile erkek arasında eşitsizlik ve ayrımcılık olarak nitelemişlerdir. Hâlbuki İslâm dini, kadın haklarına gerçekten çok önem vermiş ve hatta kadına, kendi çocuğunu emzirme karşılığında kocasından ücret talep etme hakkı tanımıştır. Bunun bir diğer örneği şudur İslâm dini erkeğe, ailevi, sosyal ve ekonomik açıdan konumunu koruyabileceği, ihtiyaçlarını temin edebileceği bir kadınla evlenmesini emretmiştir. Bu, İslâm’ın kadın ve kızlara vermiş olduğu kesin haklardan biridir. Dinin konu hakkındaki hassasiyet ve inceliklerinin küçük örnekleri bile, kadının kocasına itaati konusu ile amaçlanan şeyin, aile düzeninin korunması ve aile fertlerinin görevleri alanındaki belirsizliğin önlenmesi olduğunu kanıtlar. Bu doğrultuda öngörülen programın icra sorumluluğu, elbette ki beden ve ruh bakımından buna yatkın olan ve yöneticiliğin bu türünü aile fertleri üzerinde uygulayacak yeterliliğe sahip olan kimseye verilmelidir. Bunu bir örnekle şöyle açıklayabiliriz Aile, birkaç samimi arkadaş tarafından kurulan küçük bir kuruma benzer. Kesinlikle bu küçük kurum, çalışmalarını yapabilmesi ve belirlediği amaçlarına ulaşabilmesi için bir yöneticiye muhtaçtır. Bu ihtiyacın karşılanması üzere kurucu arkadaşlar arasından, daha çok yeterlilik, güç ve saygınlığı olan kimse yönetici olarak seçilir. Ancak bununla birlikte, kurucular arasındaki arkadaşlık ilişkileri olduğu gibi devam eder. Bu, kurucular arasında eşitsizlik veya ayrımcılık olarak addedilemez. Bu göreceli sorumluluk, sadece bireyler arasında belirsizliğin önlenmesi ve amaç doğrultusunda ilerlemenin sağlanması için yönetici kimseye bırakılır. Aileyi yönetme sorumluluğu da erkek için bir üstünlük değildir ve erkek ile kadın arasında eşitsizlik ve ayrımcılık olarak yorumlanamaz. Bu sorumluluk göreceli olup, aile düzeninin sağlanması ve görev belirsizliklerinin önlenmesi için erkeğe yüklenmiştir. İtaat Mi, Kölelik Mi? Kadının kocasına itaatinin bir diğer örneği, kocasının izni ile evden dışarı çıkabileceğidir. Din hükmü uyarınca kadın, dışarı çıkmak için kocasından izin almış ve çıkacağını bildirmiş olmalıdır. Ev dışı yöneticilik ve aile hareketinin kılavuzluk sorumluluğu erkeğe verildiğine göre, aile fertlerinin ve özellikle de aile içi yöneticiliğini üstlenen kadının eve giriş ve çıkışı, erkeğin izni ve denetimi altında olmalıdır. Her hangi bir kurumun yöneticisi, emrinde çalışan personeli daha iyi yönetebilmek için onların giriş ve çıkışlarını ve görevlerini yerine getirip getirmediklerini elbette ki denetleyecektir. Yönetici tarafından yapılan bu denetim, personel arasında daha üstün bir konumda olan kimse hakkında daha belirgin ve ayrıntılı olacaktır. Kadının aile içi yöneticiliği hassas bir konum olduğu için erkek, kadının evden çıkışları hakkında tamamen bilgilendirilmelidir. Kuşkusuz ki aile içinde hassas bir konumda olan kadının bilgi vermeksizin evden ayrılması, aile içi görevlerini ihmal etmesine neden olacağı gibi, erkeğin genel yöneticilik sistemine de darbe vurmuş olacaktır. Sonuç olarak aile ortamından çıkışlar, aile fertleri arasında gerekli iletişimle ve ailenin genel yöneticisi erkeğin bilgisi dâhilinde gerçekleşmelidir. Aile fertlerinin istedikleri zaman ve kimseye haber vermeksizin evden çıkması asla doğru değildir. Böyle bir ailede ve aile yönetimi alanında çıkabilecek sorunları kestirmek zor olmasa gerek. Aile çıkarlarını koruma ve ideal bir aile yapısına ulaşma mantığını kabullenme, erkeğin eşine karşı uygun bir eylem ve söylem içinde olmasına bağlıdır. Eğer bu mantık, samimi ve gerginlikten uzak bir atmosferde kadına aktarılacak olsa, kadının güven duyması ve itaat etmesiyle sonuçlanacak ve bu da erkeğin daha sağlıklı kararlar vermesine yardımcı olacaktır. Öte yandan erkek, kadının dışarı çıkmasının aile düzeni için zararlı olmadığı kanısına varması durumunda, buna karşı çıkmayacak, hatta teşvik edecek ve bazı durumlarda ise bunu gerekli görecektir. Aile eksenli eğitim kurslarına katılım, ders verme, dinî merasimlere iştirak etme, ilahi hüküm ve öğretileri öğrenmek için ev dışında dersler alma, kadının konumuyla çelişmeyen etkinliklerde rol alma… erkeğin karşı çıkamayacağı hususlardandır. Bu da demektir ki kadının kocasından izin alarak dışarı çıkması, doğru kurallar çerçevesinde gerçekleşiyor ise bu, çok faydalı ve hatta bazı durumlarda kaçınılmaz olabilecektir. Erkeğin bu hakkını bir koz olarak kullanıp kadına haksızlık ve zulüm etmesi, gelişmesini engellemesi, eve hapsetmesi, bir köle gibi onu çalıştırması, İslâm’ın şiddetle karşı çıktığı durumlardandır. 2- Kendi İffetini ve Kocasının Namusunu Korumak İslâm dini, insanın kendi namus ve iffetini korumasına özenle vurgu yapmıştır. İnsan kendisini nefsanî güçlerden ve özellikle de şehevî dürtülerden koruduğu oranda ilahi lütuf ve inayetlerden nasiplenecektir. İnsanın şehevî güçler alanında kirliliği, diğer alanlarda kirlenmesine de zemin hazırlayacaktır. Bu nedenledir ki ahlâk ve irfan üstatları, şeriat buyruklarına itaatle şehvet gücünün korunmasına ve dengeli tutulmasına özellikle ve önemle dikkat çekmişlerdir. Çünkü kontrol altında olmayan ve denetlenmeyen şehevi güç, şeytanın en güçlü askerlerinden biri olacaktır ve şeytan da bu güçlü askerinden en iyi şekilde faydalanacak ve insanı sadece bu alanda değil, diğer alanlarda da felakete sürükleyecektir. Şehevî güçler alanında kendilerine güvenen nice insanlar, şehvetle sınandıklarında kendilerini yitirmiş, kullukla elde ettiklerinin tümünü bir anda kaybetmişlerdir. Şeytan onları kendine kulluğa sürüklemiş ve onlar da şeytana kulluk ederek ahiretlerini satmışlardır. Bu tür insanlar fazlasıyla tarihte görülmektedir. Bu nedenle kimse kendisinden gaflet ederek ve kendisine fazla güvenerek şehevî güçler alanında ifrat ve tefrite düşmemelidir. İnsan, şeriat buyruklarına uyarak ve yüce Allah’a sığınarak bu tehlikeli güçlerini dizginlemeli ve ilgili alandaki günahlardan kendisini korumalıdır. Bazı din büyükleri, “Eğer Yusuf’un yerinde siz olsaydınız ne yapardınız?” sorusu karşısında şöyle demişlerdir “Allaha sığınırdık. Çünkü bu durum, Allah’a sığınmayı gerektiren hallerdendir.” Yani şehevî güçler o kadar etkili ve tehlikelidir ki, yüce Allah’tan başka kimse insanı bu zor durumdan kurtaramaz. Namusu Koruma Alanında İslâm’ın Çözümü İffet ve namusu korumak için İslâm’ın sunduğu asıl çözüm evliliktir. Kadın ve erkek evlenmekle, günaha karşı kendilerini koruyabileceklerdir. Din, hayat yolunda ilerleyen kadın ve erkek için bir dizi özel buyruklar ve direktifler sunmuştur. Din özellikle kadından, kendi iffetini ve kocasının namusunu korumak için ciddiyet göstermesini ve günah ortamının oluştuğu yerlerde bulunmaktan sakınmasını istemiştir. Birçok hadisler, iffet ve namusun kadın tarafından korunması gerektiğine vurgu yapmıştır. Bu hadislerin birinde şu noktaya dikkat çekilmiştir Kadın, kocasının razı olmadığı bir erkeği, kendi akrabalarından olsa bile kocasının evine alamaz. Bir başka hadiste şöyle geçer “Kadın, ar ve namusuna ihanet eden birini evine alma hakkına sahip değildir.” Bu vurgulara istinaden kadın, ailenin namusunu koruması yönünde özellikle dikkatli olmalıdır. Kadının namusuna düşkünlüğü, erkeği de bu yönde harekete geçirecek, onu da iffet ve namus düşkünlüğü konusunda fazlasıyla etkileyecektir. Eğer kadın başkaları için değil, sadece kocası için kendini süsleyecek, bakımlı ve temiz tutacak, zarafet gösterecek olsa, aile dışında sergilenen gönül çelme tavırları, kocasını kolaylıkla etkileyemeyecek ve günaha düşüremeyecektir. Ne yazık ki bu konuya ilgisizlik, aile düzeninde ve ailenin sağlıklı yapısında nice sorunların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bazı kadınlar vardır ki eşlerinin ihtiyaçlarına kayıtsız kalır, umursamaz ve duyarsız davranırlar; ama aynı kadınlar, toplum karşısında veya özel günlerde en güzel kıyafetlerini giyer, süslenir, bakımını yapar, gösterişli takılar kullanır ve göz alıcı tavırlar ortaya koyarlar. Böyle bir ailede, ne erkek ve ne de kadın tarafından iffet ve namus düşkünlüğünün kesinlikle hiçbir özelliği olmayacaktır. Kadının giyim, bakım ve süslenme olayına İslâm’ın yaklaşımı farklıdır. İslâm dini, kadının sadece ve sadece kocası için süslenmesini, bakımlı olmasını ve çekici davranmasını istemiş ve kocası eve gelmeden önce onu karşılamak için hazırlık yapmasını ve güler yüzle karşılamasını tavsiye etmiştir. Yüce Allah Resulü kadının kocası için süslenmesi konusunda şöyle buyurmuştur “Kocandan başkasına süsünü gösterme, kocanın gıyabında güzel kokular sürünme, dikkat çeken eşarp örtünmekten uzak dur, kol bileğini dahi örtülü tut ve başkalarına gösterme. Aksi durumda dinini zayi etmiş ve Allah’ı gazaplandırmış olursun.” Bir başka hadis şöyle buyurmuştur “Yüce İslâm Peygamberi kadının dikkat çeken bir elbise ile evden çıkmasını ve ses çıkaran bir süs eşyası kullanmasını yasaklamıştır.”[1] Resul-i Ekrem kızı Hz. Fatıma’ya hitaben şöyle buyurmuştur “Ey Fatıma, her hangi bir kadın güzel bir şekilde süslenir ve güzel bir elbiseyle evinden çıkarak insanların dikkatini üzerinde toplar ve kendisine bakmalarını sağlarsa, yedi göğün ve yerlerin melekleri ona lanet eder ve ölüp de cehenneme girinceye kadar, Allah’ın gazabına mazhar olur. Elbette tövbe edip dönüş yapar ve bir daha tekrarlamazsa o başka.”[2] Kadının İffet Düşkünlüğünde Erkeğin Rolü İslâm dini, iffet ve namus düşkünlüğü hususunda dikkatli ve titiz olmayı sadece kadınlardan değil, onların iffetli hareket etmeleri için kocalarının da duyarlı olmasını istemiştir. Eğer kadın iffeti koruma bağlamında görevini ihmal edecek olsa, erkeğin görevi, akıl ve şeriat ile uyuşan tedbirler alarak bunu önlemek ve engellemektir. Hanımının başkaları için süslenmesine ve kıyafet seçmesine duyarsız kalan veya razı olan bir erkek, zillete ve gayretsizliğe düşecek ve aile harimine başkalarının, bakışla da olsa sızmasına razı olacaktır. Yüce İslâm Peygamberi bu hususta erkeklere şöyle buyurmaktadır “Karısının -yabancı erkeklerin bulunduğu bir ortama gitmek için- süslendiğini ve bu hâlde evden çıktığını görüp de buna razı olan bir erkek deyyustur. Böyle birine deyyus diyen kimse günah işlemiş olmaz. Böyle -süslenmiş ve koku sürünmüş- bir hâlde ve kocasının razılığıyla evden çıkan bir kadının attığı her adım karşılığında kocası için ateşte bir ev kurulur. Kadınlarınızın bu kanatlarını kısaltın ve uzamasına engel olun. Çünkü onların tüylerinin ve kanatlarının yolunmasında sizin ve aileniz için hoşnutluk ve sevinç vardır.[3] Bu hadis, çok ciddi olarak Müslümanları uyarmaktadır. Bunu ciddiye almalı, önemsemeli ve o yüce insanın ümmeti olarak emirlerine titizlikle uymalıyız. Ancak bu durumda o yüce ve örnek insanın ümmeti ve izcisi olduğumuzu gösterebiliriz. Bir erkeğin, hanımının süslenmiş bir hâlde evden çıkmasına, erkeklerle kadınların bir arada olduğu düğünlere katılmasına ve yabancı erkeklerin karşısına süslenmiş hâlde çıkmasına razı olması ne kadar üzücü ve vahim bir durumdur. İslâm’ın Güzellikten Yana ve Fesada Karşı Oluşu Tekrar vurgulamak gerekir ki İslâm dini, güzellikten ve yüceliklerin korunmasından yanadır ve kadının süslenmesine de asla karşı değildir ve hatta İslâm açısından kadının sadece kocası için süslenmesi kadının başlıca görevlerinden biridir. Dinimiz, kadının başka erkekler için süslenmesini yasaklamıştır ve bu da kadını sınırlamak, küçümsemek için değil, bizzat kadının konum ve değerini korumak içindir. İslâm, aile namusuna saygısızlık ve saldırı yapılmasını yasaklamış ve kimsenin bu saygısızlığa kalkışmasına izin vermemiştir. Gerçekte dinin getirdiği sınırlamalar, aile sağlığının, kadın ile erkeğin günah karşısında korunmasının garantisidir. Bu, aile bazında en önemli yarar ve maslahattır. İslâm, katı ve donuk bir din asla değildir; İslâm dini, kadınların konum ve özelliklerini açıklamak amacıyla kadın hakkında “gül” ve “reyhan gülü” gibi tabirler kullanmıştır. Elbette ki gülün korunması, dikenler ve zararlı otlar arasında kaybolmaması özel bakım gerektirir. Dinî toplumun Müslüman ve gayret sahibi erkeklerinin bu noktalara dikkat edeceklerini, kendilerini ve eşlerini günahın her türünden koruyacaklarını umuyor ve diliyorum. 3- Aile Yönetimi Ortak hayatın başlangıcı itibariyle kadın ve erkek arasındaki görev taksiminin gereği olarak kadın, aile içi yöneticilik görevini üstlenir. Kadının aile içi yöneticilik çerçevesinde en temel görevlerinden biri, aile ortamına huzur ve samimiyet verecek koşulları hazırlamasıdır. Gerçekte kadın duygusal, ahlâkî ve ekonomik açıdan aileyi dengeli ve sıcak tutarak erkeği ev ortamına özendirmelidir. Aile ortamında huzur, güzellik ve samimiyet bulan erkek, karşılaştığı sorunlara katlanır ve aile ortamından edindiği güç ve moral ile sorunları çözümlemeye çalışır. Ailede baba ve çocuklar, ev işlerinin sadece kadının görevi olduğunu, başka kimsenin bunlardan sorumlu olmadığını zannetmemeli ve bunu kadından beklememelidirler. Zeki ve duyarlı kadınlar, ev ve aile işlerinde oluşan elbirliği ve güç birliğini, kesinlikle aile ortamında sevgi, samimiyet ve güzellik oluşturma yönünde kullanarak aile bireylerinin olgunlaşmasına ve ilerlemesine yardımcı olurlar. 4- Kocaya Saygı ve Güzel Davranış Dinin evli bir kadın üzerinde belirlediği en önemli haklardan bir diğeri, kocasına karşı saygılı ve güzel davranmasıdır. Bu bağlamda kadın kocasına çok saygılı davranmalı, sivri ve imalı konuşmalarla onu incitmemeli, kaba davranıştan ve itaatsizlikten sakınmalı, yokluk ve yoksulluktan sızlanmamalı ve sabrını yitirmemeli, her daim yoksulluk hâlinde bile kocasına arka durmalı, destek olmalıdır. “Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun delillerindendir.”[4] ayetinde geçen “kendileri ile huzur bulasınız” ifadesi ile kadından istenen, erkeğin huzur ve dinginliğini temin etmesi ve ev içi yöneticiliği sayesinde bunu gerçekleştirmesidir. Kuşkusuz ki erkek, uygun bir ortamda ve uygun bir ifadeyle kendisine yapılan eleştiriyi kabul edebilecek ve bunu, kendisini düzeltme yönünde eşinden bir hediye olarak algılayacaktır. Kadının Güzel Davranışının Erkek Hayatına Yansımaları Eğitim ve öğretim alanındaki uzmanlar, kadının güzel ve saygılı davranmasının erkek üzerinde çok önemli etkileri olduğuna ve karşılaşılabilecek sorunları çözmede etkin bir rol oynadığına dikkat çekmişlerdir. İmam Musa Kâzım’ın konu hakkındaki şu buyruğu, sözü edilen rol ve etkiye ışık tutmaktadır Kadının cihadı kocasına iyi davranmasıdır.[5] Kadının kocasına karşı iyi davranması, kocasının psikolojisini ve duygu yapısını tanıyıp ev dışında karşılaştığı sorunları aileye yansıtmasına, böylece ailede bıkkınlık ve gerginlik oluşturmasına engel olmasıdır. Gerçekte kadın, güzel ve çekici davranarak, teselli vererek kocasının düşüncesini meşgul eden sorunları yok edebilir, azaltabilir veya gerginliğini giderebilir. Kadının düşünce güzelliğini sergileyecek yöntemin de önemli bir rol oynadığına dikkat etmek gerekir. Kadın, ne tür bir davranışla kocasının gerginliğini giderebileceğine özen göstermelidir. Çünkü güzel davranış, insanların beğenisine ve durumlara göre değişebilen bir olgudur. Sorunların çözümü noktasında kadın, öncelikle kocasının hangi durumlarda sessizlik ve yalnızlığa, hangi durumlarda konuşmaya ihtiyaç duyduğunu bilmelidir. İnsanın ne zaman ve kime karşı nasıl davranacağını bilmesi, çok önemli ve etkilidir. Kadının kocasına hizmet etmesinin çok büyük mükâfatı vardır. Ümmü Seleme Resulullah’dan şöyle nakleder “Her kadın kendi kocasının evinde yaşantıyı düzene sokmak mutlu bir hayata sahip olmak için, bir şeyi bir yerden kaldırıp diğer bir yere koyarsa Allah ona rahmetle bakar rahmet eder ve Allah’ın rahmet bakışının kapsadığı kimseye de azap ulaşmaz.”[6] Bir başka rivayette şöyle geçer “Salih olan bir kadın, salih olmayan bin erkekten hayırlıdır. Doğrusu, yüce Allah kocasına yedi gün hizmet eden her kadının yüzüne cehennemin yedi kapısını kapatır ve cennetin sekiz kapısını onun yüzüne açar. Artık o, hangi kapıdan isterse, cennete girer.”[7] Bir rivayette de şöyle geçer “Kadının eşinin eline bir bardak su vermesi, gündüzleri oruç tutarak ve geceleri gece namazı kılarak yapılan bir yıllık ibadetten faziletlidir. Her bardak su için yüce Allah ona cennette bir şehir hazırlar ve onun altmış günahını bağışlar.”[8] Malumdur ki, hizmet her ne kadar büyük ve yapılması biraz çetin olursa onun sevabı daha da çok olacaktır. Kadınların İslâmî emirler doğrultusunda kocalarına karşı yapmış oldukları her türlü hizmetin mükâfat ve sevabının azametini derk edip ve İslâm’ın onları küçümseyip hor görmediğini aksine, kocalarına karşı yapmış oldukları hizmetten dolayı, Allah katında özel bir değere sahip olduklarını ve onlara ahirette birçok derecelerin verileceğini gösteren bir rivayeti sunuyoruz Asrısaadette Yezid Ensarî’nin kızı olan Esma adında bir kadın, Müslüman kadınların vekili olarak Peygamber’in huzuruna çıkıp şöyle dedi “Anam ve babam size feda olsun, ben Müslüman kadınların vekili unvanında sizin yanınıza geldim. Yüce Allah da sizi hem kadın, hem de erkekler için peygamberliğe göndermiştir. Biz de erkekler gibi senin risaletine iman ettik ve Allah’ın bir olduğuna inandık. Öyleyse erkeklerle bir farkımız yoktur. Biz hanımların sıkıntısı şudur Biz kadınlar sınırlılıklardan dolayı evde oturmuş ve siz erkeklerin cinsel isteklerini doyuruyor ve sizin çocuklarınızı kendi rahmimizde taşıyoruz. Ama değerli ve mukaddes olan işleri, örneğin cuma ve cemaat namazına, cenaze merasimine iştirak edip hastaların ziyaretinde bulunamıyoruz. Hepsinden daha önemlisi Allah yolunda cihat etmekten mahrumuz. Bu işlerde bize bir fayda yoktur. Şöyle ki, eğer erkekler hacca ve cihada giderlerse, biz onların gıyabında onların mal ve namusunu koruyor elbise ihtiyaçlarını gidermek için pamuktan kumaş yapıyor ve onların çocuklarını eğitip besliyoruz. Hâl böyle iken kendi kavlimiz şudur ki, hangi sebeple cihadın büyük sevabından mahrumuz? Resulullah, Esma’nın güzel ve yararlı sözlerinden dolayı sevinip ashabına şöyle buyurdu “Acaba şimdiye kadar bir kadının dini meselelerini böyle güzel bir şekilde sorduğunu duymuş muydunuz?” Daha sonra Peygamber Esma’ya şöyle buyurdu “Ey Esma, iyi bil, iyi dinle ve diğer kadınlara da duyur Doğrusu, kocasına iyi bakan onunla iyi anlaşan ve kocasının mutlu olmasını sağlayan, kocasına tâbi olana onun sözünden çıkmayana verilen mükâfat, onların hepsiyle eşittir.”[9] Yani cihat etmek, cemaat namazına katılmak ve hacca gitmek kadar olan mükâfat ve sevap kadına da verilir. 5- Cinsel Yönden Tatmin Cinsel içgüdüyü yönlendirmek, her zaman için önemsenmesi elzem konulardan biridir. Cinsel içgüdü alanında ifrat, tefrit ve sapma, birçok cinsel ve psikolojik sorunlar doğuracaktır. Bu alanda inhiraf, insanın bir tür doğallık ve yetkinlik yolundan sapması anlamı taşır. Ne yazık günümüz dünyası, cinsel bozukluklar bataklığına gömülmekle, insanın insanlık doğasına karşı savaşa girişmiştir. Eşcinsellik ve zina, insan neslinin asıl kimliğini tehdit eden modern çağın yeni hastalıklarıdır. İnsanların gerçek ihtiyaç ve isteklerinin ortadan kaldırılması ve bireylerin kişisel hüviyetinin tehdit altında tutulması, insan neslinin meşruluğunu birçok sorunlarla karşı karşıya getirmiştir. Meşru olmayan birliktelikler ve babasının kim olduğu bilinmeyen çocukların dünyaya gelmesi, bir yandan bireylerin kişisel kimlik kaybına neden olurken, öte yandan da toplumda istenmedik psikolojik sorunları beraberinde getirecek ve beşerî duygulara darbe indirecektir. Cinsel sapıklıkların daha başka belalara neden olmaması ve toplumu çöküntüye uğratmaması için yöneticilerin önleyici tedbirler alması ve bu yönde gerekli kanunlar vazetmesi gerekir. Bazı ülkeler ve yöneticileri, bu yıkımlara karşı tedbir almak ve çözüm üretmek yerine, ne yazık ki eşcinsellik, oğlancılık ve zinanın toplumda yayılmasına olanak veren kanunlar koymuş ve gerekli kolaylıkları sağlamışlardır. Bu yasalar yardımıyla artık ahlâkî felaketler ve yıkımlar, toplumda yasal addedilecek ve böylece de hiç kimsenin itiraz hakkı olmayacaktır. Zinanın suç sayılmadığı ve herkesin birbiriyle gayri meşru ilişki kurabileceği bir toplumun kaderini ve geleceğini kestirmek zor olmasa gerek! İslâm dini, cinsellik alanında ailevi ilişkileri düzenlemek ve aileyi sağlıklı kılmak için kadın ve erkeğe uygun bazı haklar belirlemiştir. Bunlardan biri, cinselliği tatmin hakkıdır. Bu hak sayesinde kadın ve erkek, hem içgüdüsel gereksinimlerini temin edecek ve hem de günahtan korunacaklardır. Eşler birbirlerinin cinsellik hakkını önemsemeli ve bu isteğin doyurulması yönünde gerekenleri yapmalıdırlar. Cinsel konuları önemsememe, cinsellik konusunda duyarsızlık, cinsel eğilimlerin farklı yollardan temini… birçok ailelerin çok ciddi sorunlar yaşamasına neden olan etmenlerdendir. Din, bazı istisnai durumlarda eşlerin beden ve ruh sağlığını göz önünde bulundurarak cinsel ilişkiyi yasaklamıştır. İslâm dini, erkeğin cismî ve ruhî özelliklerini gözetmiş ve onun cinsel isteğinin kadın tarafından tatmin edilmesine daha belirgin olarak önem vermiştir. Bu şöyle açıklanabilir Erkek, doğa ve yapısı bakımından günaha düşmeye daha yatkın olduğundan ötürü onun cinsel açıdan tatmin edilme hakkı geniş bir alanda gündeme getirilmiş ve kadınların bunu önemsemesi istenmiştir. Kadın ve erkeğin doğasını korumak ve olası sapmalar karşısında onların yapılarını muhafaza etmek, İslâm’ın hukukî yasalarında özenle dikkat edilen özelliklerindendir. 6- Katlanma ve Direnç Evlilik hayatının iniş ve çıkışları, kendine özgü sorunları vardır; bazen yokluk ve yoksulluk, bazen de çevrenin ve aileyi çekemeyenlerin müdahalesi, sorunları tetikler ve ailenin amaç yönünde hareketini sekteye uğratır. Burada önemli olan, kadın ve erkeğin bu sorunlar karşısında nasıl bir tavır takınması ve özellikle de aile içi yönetici olması hasebiyle kadının nasıl davranmasıdır. Bu bağlamda önemli olan şey, kadın ve erkeğin el ele vererek sorunlarla mücadele etme moral ve kararlılığında olmalarıdır. İşte bu moral ve kararlılık ile hayat bambaşka bir güzelliğe bürüneceği, farklı bir anlam kazanacağı için küçük sorunlar anlaşmazlık ve ayrılık nedeni olmayacaktır. Gerçekte zahirî dünya hayatı sürekli olarak bir takım sorunları da beraberinde getirmiştir ve bundan sonra da getirecektir. Ama eğer kadın ve erkeğin aile hayatına, daha doğrusu iki insanın ortak hayatına bakışı doğru temellere kurulu olsa, bu tür zahirî şeyleri gerçek hayatın kabuğu olarak göreceklerdir. İnsanın gerçek hayatı ise, kabiliyet ve yeteneklerini iyice ve doğru olarak tanıyabilmesi, onları filizlendirme düşüncesinde olmasıdır. Gerçekte dünya hayatı ile ilgili olarak kadın ve erkeğin başından geçen şeyler, gerçek ve makul hayata ulaşmalarına zemin hazırlayabilecektir. Bundan dolayı servet, ev, araba, daha çok imkan… sahibi olmak gerçek hayatın kriteri olamaz. Nice insanlar vardır ki maddî imkân ve olanaklara fazlasıyla sahip oldukları hâlde birçok sorun ve anlaşmazlıklar içinde bocalamaktadırlar. Bu anlaşmazlıkların ve çekişmelerin kökeni ise, gerçek hayatın anlamını olduğu gibi kavrayamamaktır. Refah ve lüks düşkünü bir kadın, hayatın doğru ve gerçek anlamını kavrayamadığından dolayı kesinlikle kocasının yoksulluğu karşısında sürekli şikâyet edecek ve memnuniyetsizliğini gösterecektir. Kadının ailede oynadığı bu olumsuz ve anlamsız rol, ailenin dağılmasıyla ve parçalanmasıyla sonuçlanacaktır. 7- Dürüst ve Açık Olmak Evlilik hayatı güven ve sadakat temeli üzerine kurulduğu için ortak hayatta hile, düzen ve gizlilik olmamalıdır. Bu tür olumsuzlukların aile ortamına yayılması, kesinlikle ailede güvensizlik sorunu doğuracaktır. Hile ve düzenin mevcut sorunları çözeceği düşüncesiyle onlara tutunmak, belki de ailenin birkaç gün sorunsuz yaşamasına neden olabilecektir. Ancak bunun, fırtına öncesi sessizlik türünden olduğu bilinmelidir. Zamanla sırların ortaya çıkması, telafisi mümkün olmayan zararları da beraberinde getirebilecektir. Aile bireyleri arasında şüphe ve kötümserliğin oluşması, -ailenin bütün hareketlerinin temeli olan- güveni sarsacaktır. Esefle belirtmek gerekir ki bazı kadınlar, belki de aileye olgunluk kazandıracak bazı olayları, sorun çıkmasın diye eşlerinden gizli ve saklı tutarlar. Oysaki bu gizli tutulan olayların farklı bir şekilde ortaya çıkması ve başkaları tarafından yayılması, aileyi daha büyük bir sıkıntıya düşürebilecek ve hatta ailenin yıkılmasına bile neden olabilecektir. Bu tür sorun ve sıkıntılarla karşılaşmamak için kadın ve erkek, birbirlerine güvenmeli ve sırlarını birbirleri ile paylaşmalıdırlar. Öncelikle erkek, ailevi konuları kendi eşinden, yani evin iç yöneticisinden duymak ister. Ailesini ilgilendiren konuları dışardan, başkalarından duyması kesinlikle erkeği rahatsız edecek ve bu da olumsuz bir şekilde aileye yansıyacaktır. 8- Erkeği Rahatsız Etmemek ve Üzmemek İslâm’ın ailevi ilişkiler alanında önemle vurgu yaptığı konulardan biri, kocaya saygısızlık etmemek ve onu üzmemektir. Kadın, kocasının maddî gücünü aşan şeyleri ondan istememelidir; bazı eksiklikler karşısında kocasına karşı aksilik etmemeli, kaba davranmamalı ve iğneleyici sözler söylememelidir. Aksi hâlde kadın, kocasının öfkelenmesine ve kendisinden razı olmamasına neden olacaktır. Vahiy penceresinden olaya bakıldığında, erkeğin eşinden razı olmamasının birçok etki ve yansımaları vardır. Din açısından erkeğin hanımından razı olmaması ve ona öfkelenmesi, kadının namazını, orucunu ve diğer ibadetlerini istenmedik yönde etkiler ve yüce Allah katında kabul olmamasına neden olur. Bir hadiste şöyle geçer Ali İbn Cafer, kardeşi İmam Musa Kâzım`a sordu “Kötü ahlâkı, aksiliği, iğneleyici sözleriyle kocasını öfkelendiren bir kadının namazının durumu ve Allah katındaki hâli nasıldır?”İmam şöyle buyurdu “Kocası razı olmadıkça o kadın günah hâlindedir.”[10] Yüce Allah Resulü bir hadisinde şöyle buyurmuştur “Hak ve doğruluk üzere beni peygamber seçen Allah’a andolsun ki kocasını hiddetlendiren bir kadına Allah da hiddetlenir.” İmam Cafer Sadık’tan rivayet edilen bir hadis şöyledir “Üç kişinin namazı kabul olmaz; elini efendisinin eline koymadıkça firar eden kölenin, geceden sabaha kadar erkeğin razı olmadığı kadının ve halk istemediği hâlde onlara imamlık yapanın namazı kabul olmaz.” Bir başka hadisinde şöyle buyurmaktadır Efendimiz “Kadınlarınızın en kötüsü, temizliğine dikkat etmeyen, inatçı ve kocasına karşı asi olan kimsedir.”[11] Hayatın Temel Amaçlarını Anlamak Eğer kadın ve erkek, hayatın temel gayesi üzerinde biraz düşünse ve gerçek anlamıyla insanlık tanımlarını örnek olarak alsalar, kesinlikle başkasını rahatsız etmez ve üzmezler. Bu gerçek, kutsal bir bağ ve anlaşma ile bir çatı altında bulunan insanlar hakkında daha fazla önem ve öncelik kazanacaktır. Bu doğrultuda hareket eden kadın, Allah sevgisiyle kalbini ve gönlünü bağladığı kocasına asla kötü davranmaya ve kötü konuşmaya kalkışmayacaktır. Buna binaen hem erkek ve hem de kadın kendini eğitmeli, ruhunu arındırmalı, kendi kimliğini tanımaya gayret etmeli ve bunlara azami derecede önem vermelidir. Ancak bu durumda yaşam ortamı ve atmosferi değişecek ve her şey kendi yerini bulacaktır. Ancak bu, hayata bakışın maddî sınırlarla kısıtlı olmaması ve madde ötesi yüce bir düşünceye sahip olunması durumunda gerçekleşecektir. Çünkü hayata maddî bir gözle bakan kadın veya erkek, isteğinin aksine gelişen en küçük şeylere bile karşı gelecek, tavır takınacak, böylece de her şeye karşı hassas davranıp isteklerini artıracaktır. Bunun böyle devam etmesiyle birbirlerini incitecek ve aile ortamında huzur yüzü görmeyeceklerdir. Aslında bu bakış ve düşünce tarzına sahip olan kadın ve erkek, hayat yolunda karşılaştığı bütün sıkıntı ve darlıkları olgunluk aracı olarak algılayıp ruhunu arındırmayı ön planda tutacak, olgunluğun zirvesine ulaşmak için birbirlerine yardım edecek ve eksikliklerini tamamlayacaklardır. Din Gerçeği ve İnsanın Kurtuluşu Din âlimleri de sürekli olarak bu konuya önemle vurgu yapmalı ve hayatın farklı safhalarıyla ilgili olarak ihtiyaç duyulan bilgileri insanlara aktarmalıdırlar. Bunun gerçekleştirilmesi durumunda, bir yandan din anlaşılacak, öte yandan ilahi değerlerle çelişen ithal kültür ve kimliksizlik eğilimi önlenecektir.[12] Resulullah döneminde Müslüman bir kadın Resulullah’ın huzuruna gelerek; “Erkeğin kendi eşine olan hakkı nedir?” diye sordu. Resul-i Ekrem “Çok fazladır.” diye buyurdu. O kadın; “Onlardan bir miktarını bana söyler misiniz?” diye arz etti. Peygamber efendimiz kadının isteği üzerine şöyle buyurdu “Kadın kocasından izinsiz müstehap oruç tutma-malı ve kocasından izinsiz evden dışarıya çıkmamalıdır. Kadın en güzel kokuları kullanmalı; en güzel elbiselerini kocası için giyinmeli ve her gün sabah-akşam iyi bir şekilde süslenerek kendisini kocasına sunmalıdır. Elbette erkeğin hakkı bu denilenlerden çok fazladır.”[13] İmam Cafer Sadık bir diğer rivayette şöyle buyuruyor “Bir kadın Resulullah’ın huzuruna gelerek şöyle dedi “Ey Allah’ın Resulü, erkeğin eşine olan hakkı nedir? Peygamber şöyle buyurdu 1- Meşru işlerde kocasına itaat edip, ona karşı gelmemelidir. 2- Kocasının evinden malından onun izni olmadan sadaka vermemelidir. 3- Onun izni olmadan müstehap oruç tutmamalıdır. 4- Münasip olan her yerde kocasının arzu ve isteklerine uymalı ve kendisini ona sunmalıdır. 5- Onun izni olmadan evden dışarı çıkmamalıdır. Eğer böyle yaparsa eve dönünceye kadar gök, yer, rahmet ve azap meleklerinin nefret ve lânetine uğrar. Daha sonra o kadın; “Ey Allah’ın Resulü, erkeğin üzerinde en çok hakkı olan kimdir?” diye sorunca, Resulullah; “Babasıdır.” diye buyurdu. Kadın; “Peki kadının üzerinde en çok hakkı olan kimdir?” diye sorunca, Resulullah; “Kocasıdır.” diye buyurdu…[14] İmam Kâzım şöyle buyuruyor “Kadının cihadı kocasına iyi davranmasıdır.”[15] Peygamber efendimiz şöyle buyurmuştur “Kocasının ahlâksızlığı karşısında sabır ve tahammül eden kadına, yüce Allah Firavun’un eşi Asiye’nin mükâfatı kadar, mükâfat verecektir.”[16] [1] Deâimu’l-İslâm, c 2, s 215 [2] Şehab-ül Ahbar [3] Biharu’l-Envar, c 100, s 249 [4] Rûm, 21 [5] Usul-u Kafî, c 5, s 507 [6] Bihar’ul-Envar, h49. [7] Vesail’uş-Şia, Kitab’un-Nikâh, böl1, b89, h2. [8] Vesail’uş-Şia, Kitab’un-Nikâh, böl1, b89, h3. [9] A’lam’un-Nisâ, [10] Ali b. Cafer’in Soruları, s 185 [11] Vesail-üş Şia C 14 S 9 [12] [13] Furu-u Kâfi, [14] Vesail’uş-Şia, Kitab’un-Nikâh, böl1, b79, h1. [15] Vesail’uş-Şia, Kitab’un-Nikâh, böl1, b81, h2. [16] Mekarim’ul-Ahlâk, İslam'da kadın ve erkeğin birbirlerine karşı görevlerini konu edinen ayet ve hadis-i şerifleri, açıklamalarıyla beraber Riyazü's Salihîn'den yararlanarak bir araya ve erkeğin birbirlerine karşı görevlerini anlatan âyet ve hadisler... KUR’AN’DA KADIN VE ERKEĞİN BİRBİRLERİNE KARŞI GÖREVLERİ “Kadınlarla iyi geçinin.” Nisâ sûresi, 19 İnsanlarla iyi geçinmek için önce onlara güzel ve tatlı söz söylemek, sonra da elden geldiğince iyi ve nâzik davranmak gerekir. Peygamber Efendimiz’in ortaya koyduğu ölçüye göre insanların en hayırlısı, aile fertlerine karşı iyi davrananlar, onlarla iyi geçinenlerdir. Bu ölçüyü iyice pekiştirmek isteyen Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem, aile fertlerine en iyi davranan kimsenin kendisi olduğunu belirtmiştir Tirmizî, Menâkıb 63; İbni Mâce, Nikâh 50. Resûlullah Efendimiz’in hanımlarıyla gülüp şakalaşması, akşamları zaman zaman hanımlarından birinin evinde diğer eşlerini de toplayıp onlarla birlikte yiyip içmesi, şakalaşması, Hz. Âişe ile -bilindiği kadarıyla- iki defa koşu yapması, Habeşlilerin gösterilerini seyretmeye onu dâvet etmesi ve hatta zaman zaman hanımlarının kaprislerine katlanması âyet-i kerîmede tavsiye edilen iyi geçimin en güzel örnekleridir. Kadınlara iyi davrananların değerli kişiler, kötü davrananların ise âdî kimseler olduğu; insanın evinde çocuk gibi, fakat dışarıda erkek gibi davranması gerektiği İslâm büyükleri tarafından ortaya konmuş sağlam ölçülerdir. “Hanımlarınız arasında adaleti sağlamak için ne kadar uğraşsanız da bunu başaramazsınız. Bâri onlardan birine aşırı gönül verip de ötekini kocası yokmuş gibi büsbütün ortada bırakmayın. Eğer iyilik yapar ve günahtan sakınırsanız, Allah şüphesiz çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.” Nisâ sûresi, 129 Birden fazla kadınla evlenen kimse, eşleri arasında adaleti ve eşitliği sağlamak zorundadır. Yemelerinde, içmelerinde, giyim ve kuşamlarında fark gözetmeyecektir. Herbirinin yanında aynı miktarda kalacaktır. Bunları yapmak zaten o kadar zor değildir. Fakat eşleri aynı derecede sevmek mümkün değildir. Sevgiyi aynı oranda paylaştırmak insanın tabiatına da aykırıdır. Bu sebeple Allah Teâlâ birden fazla kadınla evlenen erkeklere, eşlerini aynı derecede sevme mecburiyetini getirmemiştir. KADIN VE ERKEĞİN BİRBİRLERİNE KARŞI GÖREVLERİ İLE İLGİLİ HADİSLER Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu “Kadınlara iyi davranmanızı tavsiye ediyorum; vasiyyetimi tutunuz. Zira kadın kısmı kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Kaburga kemiğinin en eğri yeri üst tarafıdır. Eğri kemiği doğrultmaya kalkarsan kırarsın. Kendi hâline bırakırsan, yine eğri kalır. Öyleyse kadınlar hakkındaki tavsiyemi tutunuz.” Buhârî, Enbiyâ 1, Nikâh 80; Müslim, Radâ’ 60. Ayrıca bk. Tirmizî, Radâ` 11, Tefsîru sûre 9 2; İbni Mâce, Nikâh 3 Buhârî ile Müslim’deki diğer bir rivayete göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu “Kadın kaburga kemiği gibidir. Onu doğrultmaya kalkarsan kırarsın. Eğer ondan faydalanmak istersen bu hâliyle de faydalanabilirsin.” Buhârî, Nikâh 79; Radâ` 65 Müslim’deki bir başka rivayete göre ise Peygamber aleyhisselâm şöyle buyurdu “Kadın kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Hep seni hoşnut edecek şekilde davranamaz. Eğer ondan faydalanmak istersen bu hâliyle de faydalanabilirsin. Şayet doğrultayım dersen kırarsın. Kadının kırılması da boşanmasıdır.” Müslim, Radâ` 59 Açıklamalar Kadının neden yaratıldığı konusu çok tartışılmıştır. Aslında bir insan olarak kadının da tıpkı erkek gibi topraktan yaratıldığında şüphe yoktur. İslâm âlimlerinin bu konu üzerinde uzun uzun durmasının sebebi, Peygamber Efendimiz’in bu hadisidir. Hz. Peygamber “kadın kısmı kaburga kemiğinden yaratılmıştır” derken acaba bunu gerçek mânasında mı söylemiştir? Yoksa bu sözle kadının hırçınlığını ve istenen kıvama zor geldiğini mi anlatmak istemiştir? İşte bu soruların kesin cevabı bilinmemektedir. Siyer âlimi İbni İshâk’ın haber verdiğine göre Peygamber Efendimiz’in amcasının oğlu Abdullah İbni Abbas “Havvâ Âdem aleyhisselâm uyurken, onun sol tarafındaki kaburga kemiğinden yaratılmıştır” demiş ibni Hacer, Fethü’l-bârî, IX, 219. Fakat güvenilir hadis kitaplarında bu konuda doyurucu bilgi yoktur. Erkekle kadının yaratılışını Kur’ân-ı Kerîm şöyle anlatmaktadır “Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan, ondan da eşini meydana getiren, ikisinden de birçok erkekler ve kadınlar üreten Rabbinize karşı gelmekten sakının” [Nisâ sûresi 4, 1]. Bu âyet Hz. Havvâ’nın Hz. Âdem’den yaratıldığını bildirmekle beraber, onun kaburga kemiğinden meydana getirildiğini haber vermiyor. Bizi bu konuda tereddüde sevk eden husus Peygamber Efendimiz’in “Kadın tıpkı kaburga kemiği gibidir. Kemiği doğrultayım dersen kırarsın. Eğer ondan faydalanmak istersen bu hâliyle faydalanabilirsin” buyurmasıdır. Acaba Resûl-i Ekrem Efendimiz bu hadisiyle şunu mu anlatmak istemiştir Kadın kaburga kemiğinden yaratıldığı için huyu da kaburga kemiği gibi biraz eğricedir. Ona istediğiniz şekli veremezsiniz!.. Hadîs-i şerîfin bize öğretmek istediği nedir? Efendimiz bize kadının yaratılışına dair biyolojik bilgi vermek istememiştir. Bize kadınla nasıl geçinmek gerektiğini anlatmıştır. Dövmekle sövmekle kadını arzu edilen şekle koymanın mümkün olmayacağını belirtmiştir. Hiddet ve şiddet yerine, ülfet ve şefkat yolunu tutmayı tavsiye etmiştir. Kadına ancak bu yolla yaklaşmanın ve ona tesir etmenin mümkün olabileceğini ifade etmiştir. Aile yuvasının huzuru, ailedeki fertlerin saâdeti için tutulacak yol budur. Fakat kadının dünyasına ve âhiretine zarar verecek hususlarda doğruyu anlatmak ve ona yardımcı olmak gerekir. Zaten Allah Teâlâ, doğruyu bulmakta aile fertlerinin birbirine yardımcı olmasını tavsiye ederek “kendinizi ve ailenizi cehennem ateşinden koruyunuz” [Tahrîm sûresi 66, 6] buyurmaktadır. Bazı âlimler hadîs-i şerîfteki “Kaburga kemiğinin en eğri yeri üst tarafıdır” ifadesini, kadının en problemli tarafı dilidir, şeklinde yorumlamışlardır. Kadının cehenneme dili yüzünden gireceğini belirten şu hadîs-i şerîf bu yorumu desteklemektedir “Siz çok lânet eder ve kocanızın iyiliklerini görmezden gelirsiniz” Buhârî, Hayız 6. Lânet ve iyiliği inkâr dille yapılır. Kocasının maddî durumunu düşünmeden konu komşuda gördüğünü kendi evinde de isteyen, dediği olmazsa hırçınlaşan, aile sırlarını olur olmaz kimselere açan, sağda solda dedi kodu yapan kadın bütün bu kötü davranışları diliyle yapar. Şu hâle göre “kaburga kemiğinin en eğri yeri üst tarafıdır” sözünü dil olarak anlamak mümkündür. Hadisten öğrendiklerimiz 1- Erkekler kadınlardaki bazı kaprislerin tabii olduğunu düşünerek onlara karşı anlayışlı davranmalıdır. 2- Kadında kusur olarak görülen hususları düzeltmeye kalkmak, aile içinde huzursuzluğa ve dolayısıyla mutsuzluğa yol açabilir. Bu sebeple en iyisi, bağışlanabilecek kusurlara göz yummaktır. “Kadınlarla iyi geçinin” âyetiyle emredilen de budur. PEYGAMBER EFENDİMİZİN EVLİLİKLE İLGİLİ NASİHÂTLERİ Abdullah İbni Zem`a radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber aleyhisselâm’ı birgün hutbe okurken dinledi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Sâlih aleyhisselâm’ın dişi devesinden ve onu öldüren adamdan bahsederek “Onların en azgını ileri atıldı” âyetini okudu ve Semûd kavminde gücü kuvveti ile tanınan ve son derece fena olan bir adam deveyi öldürmek için ileri fırladı, diye açıkladı. Sonra kadınlardan bahsetti. Onlar hakkında nasihat ederek şöyle buyurdu “Sizden biriniz karısını köleyi döver gibi dövmeye kalkışıyor. Belki de o akşam onunla aynı yatakta yatacaktır.” Sonra yellenmeden ötürü gülmemelerini tavsiye ederek şöyle buyurdu “İnsan bizzat kendisinin de yaptığı bir şeye ne diye güler?” Buhârî, Tefsîru sûre 911; Müslim, Cennet 49. Ayrıca bk. Tirmizî, Tefsîru sûre 91; İbni Mâce, Nikâh 51 Açıklamalar Resûl-i Ekrem Efendimiz’in bu hutbesinde üç konuya temas ettiği görülmektedir. Birinci konu, Semûd kavminden bazılarının yaptığı azgınlıklardır. Semûd kavmi Hicr şehrinde oturuyordu. Onlara peygamber olarak Sâlih aleyhisselâm gönderilmişti. Sâlih peygamberi dinlemediklerini görünce Allah Teâlâ onları önce dişi bir deve ile imtihan etti. Görünüşte diğer develerden farkı olmayan bir deveyi mûcizevî bir şekilde onlara gönderdi. Şehirde bir kuyu vardı. Herkes içme suyunu buradan sağlıyor, hayvanlarını bu kuyudan suluyordu. Sâlih aleyhisselâm’ın onlara bildirdiği ilâhî emre göre kuyudan birgün deve içecek, ertesi gün kuyuyu kendileri kullanacaklardı. Devenin kuyudaki suları bir defada içip bitirmesi Semûd halkını pek öfkelendiriyordu. Bu azgın insanlardan birkaç tanesi bir araya gelerek Bu iş böyle gitmez. Bu deve kuyunun suyunu içip kurutuyor. Hayvanlarımız susuz kalıyor. En iyisi hem bu deveyi, hem Sâlih’i, hem de ona iman edenleri öldürelim diye anlaştılar. Efendimiz, diğer rivayetlerden öğrendiğimize göre, deveyi öldüren kimseyi bu hadisin râvisi Abdullah İbni Zem`a’nın dedesi Ebû Zem`a’ya benzetti. Ebû Zem`a’nın adı Esved olup müslümanlarla alay ederdi. Aşere-i mübeşşereden Zübeyr İbni Avvâm’ın amcasıydı. Oğlu Zem’a Bedir Gazvesi’nde müşriklerin safında canverdi. Onun oğlu ve hadisimizin râvisi ise çok değerli bir sahâbî idi. Ölüden diriyi yaratan Allah, onların soyundan böyle değerli bir insan çıkarmıştı. Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Hz. Sâlih’in devesini öldüren günahkâr adamın tıpkı Ebû Zem`a gibi güçlü kuvvetli ve kavminin içinde sözü dinlenen biri olduğunu söyledi ve onun deveyi öldürmek için nasıl ileri atıldığını tasvir etti. Neml sûresinin 48-52. âyetlerinde anlatıldığı üzere Sâlih peygamber ile ona iman edenler aleyhindeki komplo sonuç vermedi. Allah Teâlâ peygamberiyle birlikte dört bin mü’mini kurtardı; Semûd diyarını da içindeki imânsızlarla birlikte helâk etti. Efendimiz’in temas ettiği ikinci konu, kadınların haksız yere dövülmesidir. Birbirine gönül vermiş, birbirinin mahremiyetine girmiş, dert ve sıkıntılara birlikte göğüs germiş iki hayat arkadaşının birbirini anlayıp hoş görmesi gerekir. Bir erkeğin eşini dövmesi demek, huzurunu kendi elleriyle yok etmesi demektir. İnsan dış âlemin sıkıntılarından kaçarak huzur bulma arzusuyla sığındığı bir yuvayı nasıl yıkabilir? Bu ne kadar mânasız bir davranıştır. Peygamber Efendimiz burada, aile ilişkilerinde psikolojik duyguların ihmâl edilemeyeceğine temas etmekte ve belki de aynı gece beraber olacağı eşini insan nasıl dövebilir? diye hayretini belirtmektedir. Ahlâk dışı bir hareket yapan kadını, aşırı olmamak şartıyla ve onu yola getirmek düşüncesiyle dövmeye Allah Teâlâ izin vermiştir [Nisâ sûresi 4, 34]. Peygamber Efendimiz işte bu izne dayanarak kadının bir miktar hırpalanmasına göz yummuştur. Fakat kendisi hayatı boyunca hiçbir hizmetçiyi dövmemiş, hiçbir hanımına tokat atmamış, hiçbir kimseye eliyle vurmamıştır. Bunu on yıllık eşi Hz. Âişe söylemektedir İbni Mâce, Nikâh 51. Kadını dövmek şöyle dursun, kocasının ona küsmesini bile doğru bulmayan bir Peygamber’in kadının birazcık hırpalanmasına izin vermesinin önemli bir sebebi vardır. O da öğütten ve yumuşak davranıştan anlamayan bazı kadınları, yine onların yuvalarını korumak maksadıyla anlayacakları biraz sert bir yöntemle eğitmektir. Konuya 278 ve 281. hadislerde tekrar temas edilecektir. Hadisimizdeki, “Kadını köle döver gibi dövmeyiniz”, emrine bakarak, dinimizin köleyi dövmeye izin verdiği sanılmamalıdır. Köleyi efendisinin kardeşi sayan bir din, onun ezilmesine nasıl izin verebilir? Bu ifadeyle Efendimiz, kadının hür olduğunu, ona köle muamelesi yapılamayacağını anlatmaktadır. Peygamber Efendimiz daha sonra bir görgü kuralına temas etmiş, yellenme gibi tabii bir olayı alay konusu yapmamak gerektiğini söylemiş, yellenen kimseyi de utandırmanın doğru olmayacağına işaret etmiştir. Büyük velîlerden Hâtem-i Esam hazretleri’nin bu konudaki bir hâli pek ibretlidir. Söylendiğine göre onun sağır anlamındaki Esam lakabını almasına şu olay sebep olmuştur Bir kadın Hâtem’e bir mesele sormak üzere gelmişti. İnsan hâli bu ya, kadıncağız elinde olmadan yelleniverdi. Sonra da yaptığına pek utandı, âdeta perişan oldu. Yer yarılsa da dibine geçsem, diye düşündü. Fakat Hâtem-i Esam hazretleri kadını utandırmamak için bu sesi duymamış görünerek Biraz yüksek sesle konuş kızım, duyamıyorum. Kulağım ağır işitiyor, deyince kadın rahatladı. Sanki dünyalar onun oldu. Hâtem’in gerçekten ağır işittiğini zannederek sevindi. Büyük veli, kadının izzet-i nefsini korumak için daha sonraları da sağır taklidi yapmaya devam etti ve bu yüzden Esam diye şöhret buldu. Hadisten Öğrendiklerimiz 1- Kadınları eğitmek için öğüt ve nasihat yolunu tutmalıdır. 2- Yaratılışları gereği tatlı dilden değil, zorbalıktan anlayan bazı kadınları, yüzlerine vurmamak ve bir yerlerini incitmemek şartıyla eğitme yoluna gitmek mümkündür. 3- Kendisinde de bulunan hâlleri başkalarında görünce insan gülmemeli ve bunu alay konusu yapmamalıdır. KADINLARINIZA KİN BESLEMEYİN! Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu “Bir kimse karısına kin beslemesin. Onun bir huyunu beğenmezse, bir başka huyunu beğenir.” Müslim, Radâ` 61 Açıklamalar Dünyada kusursuz insan yoktur. Her insanın mutlaka birçok kusuru vardır. “Kusursuz dost arayan dostsuz kalır” atasözü bu gerçeği dile getirmektedir. Kadın da bir insan olduğuna göre, elbette onun da kusurları bulunacaktır. “Kusursuz güzel olmaz” denmiştir. İnsan mükemmel yaratılmamıştır. Mükemmel olan sadece Allah Teâlâ’dır. Durum böyle olunca, karısında gördüğü kusurları büyüterek ondan nefret etmeye kalkan bir kimsenin bu davranışı normal sayılamaz. Pireyi deve yaparak hayat arkadaşını tenkid etmek, insaf ölçülerine sığmaz. Kendi hatalarını görmeyen, ele çuvaldızı batırmadan önce kendine iğneyi batıramayan kimse haklı bulunamaz. İşte bu sebeple insan, bazı davranışlarını beğenmediği için karısına haksızlık etmemelidir. Onun beğendiği yanlarını hesaba katmalı, iyi taraflarını görmeye çalışmalıdır. Meselâ şöyle düşünmelidir Karım biraz hırçın ama, doğrusu dindar kadındır. O kadar güzel değil ama, namuslu kadındır. Benim istediğim kadar becerikli değil ama, güzel kadındır. Meseleye bir de kadın yönünden bakalım. Aynı gerekçeler şüphesiz kadın için de geçerlidir. O da durup dururken kocasını küçümsemeye kalkmamalıdır. Beğendiği bir kimsenin meziyetlerini eşinde görememek, ona kocasını beğenmeme hakkını vermez. Çünkü Allah Teâlâ insanları yaratırken herbirine değişik özellikler vermiştir. Bazılarına da bizim bilemediğimiz sebeplerle, birkaç özellik birden lutfetmiştir. O’nun her işinde bir hikmet bulunduğu şüphesizdir. Bize düşen O’nun adaletine inanmak, hiçbir kuluna haksızlık etmeyeceğini kesinlikle bilmektir. Peygamber Efendimiz eşlerin birbirine düşmanca duygular beslemesini yersiz bulmaktadır. Birbirinin iyi yanlarını görmeye çalışmak artık fayda vermiyorsa, karşılıklı sevgi ölmüşse, eşlerden biri ötekinden soğumuşsa, demekki yuvada ciddi bir problem vardır. Yapılacak iş bu kördüğümü çözmektir. Sevgi bağlarının koptuğu bir evliliği zorla götürmek zaten doğru değildir. İki tarafa da cehennem azâbı yaşatmanın anlamı yoktur. Dünyanın sonu gelmediğine göre, herkes huyunu suyunu beğendiği ve aradığı özellikleri kendinde bulduğu bir başkasıyla evlenir, olur biter. Hadisten Öğrendiklerimiz 1- Eşinin bazı özelliklerini beğenmeyen kimse, onun diğer güzelliklerini görmeye çalışmalıdır. 2- Bu konuda peşin hükümlü olmayanlar, eşlerinin iyi yanlarını görebilirler. Çünkü herkesin hem kötü, hem de güzel yanları vardır. 3- Ailede bir anlaşmazlık olunca insan hisleriyle hareket etmemeli, aklını hakem yapmalıdır. İSLAM'IN KADINI EZDİĞİNİ SÖYLEYENLERE CEVAP! Muâviye İbni Hayde radıyallahu anh şöyle dedi - Yâ Resûlallah! Kadınlarımızın bizim üzerimizdeki hakkı nedir? diye sordum. Şöyle buyurdu -”Yediğiniz ölçüde yedirmek, giydiğiniz seviyede giydirmek, yüzlerine vurmamak, yaptıkları işin ve kendilerinin çirkin olduğunu söylememek, onları yataklarında yalnız bırakmak gerekirse, bu işi sadece evde yapmaktır.” Ebû Dâvûd, Radâ` 41. Ayrıca bk. İbni Mâce, Nikâh 3 Açıklamalar İslâmiyet’in kadını ezdiğini ve ona değer vermediğini ileri sürenlere bu hadisi göstermelidir. Resûl-i Ekrem Efendimiz kadının en vazgeçilmez ihtiyaçları olan yeme ve giyinme problemlerine öncelikle çözüm getirmektedir. Zira Peygamber Efendimiz’in yaşadığı devirde kadın pek önemsenmezdi. Dolayısıyla bu iki hayâtî ihtiyacı da gerektiği şekilde temin edilmezdi. Peygamberler sultanı bu ifadesiyle yeme içme, giyinip kuşanma gibi zaruri ihtiyaçlar bakımından erkekle kadın arasında fark bulunmadığını belirtmekte, herkesin karısını, kızını toplumdaki yerine göre yedirip içirme ve giydirme zorunda olduğunu ortaya koymaktadır. Kadının maddî ihtiyaçlarına çözüm getirdikten sonra onun rûhî cephesini ele almaktadır. Erkekleri, kadının hassas ruh dünyasına saygılı olmaya çağırmakta ve kadın psikolojisinin erkekten farklı ve daha hassas olduğuna dikkatleri çekmektedir. Kadın gönlünü hesaba katmayan, onu incitip kıran ve mânevî dünyasını alt üst eden kaba davranışlardan sakındırmaktadır. Kadını mânen yıpratan ve onu derinden yaralayan en acı söz, yüzüne karşı çirkin olduğunu söylemektir. Bu sebeple Peygamber Efendimiz böyle ağır ve kaba sözlerle, onun kadınlık gururunun rencide edilmesine izin vermemektedir. Evlenmeden önce her iki tarafın birbirini beğenme veya beğenmeme hakkı vardır. Ama evlendikten sonra bu konuyu tekrar gündeme getirmenin bir mânası yoktur. Bir de kadının elinde olmayan bazı sebeplerle tabii güzelliği zaman zaman gölgelenebilir. Özel hâli ve gebeliği gibi gelip geçici durumlar buna yol açabilir. Ama bu durumlar kadının elinde olmayan, ona Allah tarafından verilen özelliklerdir. Meselenin şu yönü de unutulmamalıdır İnsanlara kendini şekillendirme özelliği verilmemiştir. Herkesin yüzünü dilediği gibi yaratan Allah Teâlâ’dır. Allah’ın yaptığı bir işi, bir tasarrufu beğenmemeye kalkmak büyük küstahlıktır. Yüze vurmaya gelince, bu yasak sadece kadınlar için değil, çocuklar ve köleler için bile geçerlidir. Hatta Peygamber Efendimiz hayvanların yüzlerini dağlamayı şiddetle yasaklamıştır. Zira yüz insan şahsiyetinin simgesidir. Yüze vurmak, insana saygı göstermemek demektir. Kaldı ki, kadın için yüz ayrı bir önem taşır. Zira güzelliğini canlı tutmak üzere kadının en fazla ihtimam gösterdiği organı yüzüdür. Hadîs-i şerîfin işaret ettiği bir diğer husus da, karısına darılıp ayrı yatmak zorunda kalan bir erkeğin, bu cezayı evin dört duvarı arasında uygulamasıdır. Çünkü bu sırrın ifşa edilmesi kadının izzet-i nefsini son derece zedeler. Öte yandan yuvanın yıkılmasını isteyen bazı fesatçılara, dedi koducu kimselere fırsat verilmiş olur. “Kol kırılır yen içinde” diyenler ne güzel söylemiştir. Evliliği sona erdirmeyi gerektiren bir durum olmadıkça, dostları üzen, düşmanları sevindiren bir davranışta bulunmamalıdır. Hadisten Öğrendiklerimiz 1- Evin reisi olan erkek, yeme içme, giyip kuşanma konularında karısını kendisinden farklı tutmayacaktır. 2- Yüz insanın en değerli organı olduğu için erkek karısının yüzüne vurmayacaktır. 3- Çirkin olduğunu söylemek kadını çok üzen bir suçlamadır. Erkek böyle bir kaba davranışla karısının gönlünü kırmayacaktır. 4- Karısından ayrı yatarak onu cezalandırmaya kalkan bir erkek, bu işi kendi evinde yapacak ve böylece sırlarını kimseye duyurmayacaktır. EN HAYIRLINIZ KADININA KARŞI HAYIRLI OLANDIR Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu “Mü’minlerin îmân bakımından en mükemmeli, huyu en iyi olanıdır. Hayırlınız, kadınlarına karşı hayırlı olanlardır.” Tirmizî, Radâ` 11. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Sünnet, 15; İbni Mâce, Nikâh 50 Açıklamalar Herşeyin en iyisi, bir ölçüye vurularak anlaşılır. Altının, gümüşün hası da böyle bilinir. İyi mü’min olmanın ölçüsü, iyi huylu olmaktır. Huyu güzel olmayanın imânı noksan olur. İnsanlara iyi davranan, herkese iyilik düşünen, hatır gönül yıkmamak için gayret sarfedenler iyi huylu insanlardır. Peygamberler, veliler ve iyi müslümanlar kabalıkları hoşgörmeye ve insanlara katlanmaya çalışırlar. Uğradıkları sıkıntıları büyütmezler. Câhillerin kaba davranışları onların şefkat ve merhamet duygularını zedelemez. İşte bu sebeple en olgun imân, öyle kimselerde bulunur. Hasan-ı Basrî hazretleri güzel ahlâkı bir cümleyle şöyle anlatır. “Güzel ahlâkın esası, iyiliği yaygınlaştırmak, kimseyi rahatsız etmemek ve güler yüzlü olmaktır.” Mükemmel imânın ölçüsü iyi huy olduğu gibi, hayırlı olmanın ölçüsü de kadınlara iyi davranmaktır. Bunu bir başka hadîs-i şerîfinde Efendimiz şöyle belirtir “Hayırlınız, aile fertlerine hayırlı olandır. Ailesine en hayırlı olanınız benim” İbni Mâce, Nikâh 50. Demekki hayırlı insan, ailesine iyi davranan, onlara karşı eli açık olan, hoşgörüsü ve güler yüzüyle onları memnun eden kimsedir. Böyle olmayanlar ise hayırsız kimselerdir. Öyleleri vardır ki, dışarıda herkese karşı hoşgörülü, nâzik ve yumuşaktır. Fakat eve gelince sanki maskeleri düşer, dünyanın en kaba, en asık suratlı ve en müsâmahasız insanı olup çıkarlar. İşte bu hâl hayırsızlığın tipik örneğidir. Resûl-i Ekrem Efendimiz’in evindeki hâlini dikkate alan İmâm Mâlik çok güzel bir prensip ortaya koymuştur. Der ki “Bir kimse kendisini aile fertlerine, dünyanın en sevimli insanı olarak kabul ettirmelidir.” Peygamber Efendimiz’in hanımlarına karşı davranışlarını göz önünde bulundurarak, hayırlı bir insanın evinde nasıl davranması gerektiğini şöyle özetleyebiliriz 1- Bir koca, hanımına duyduğu sevgiyi zaman zaman dile getirmeli, ona yapmayı düşündüğü iyiliklerden sözetmelidir. 2- Eski yeni birtakım meseleleri sohbet konusu yapmalı; gördüğü, duyduğu, okuduğu faydalı bilgileri hanımına anlatmalıdır. 3- Zaman zaman şakalar yapmalı, mizâhî konulara yer vermeli, evin içinde samimi bir hava meydana getirmelidir. Peygamber Efendimiz hayatının muhtelif dönemlerinde Hz. Âişe ile koşular yapmıştır. Bu yarışlarda ilk zamanlar Efendimiz’i geçen Âişe annemiz, daha sonraları kilo aldığı için Efendimiz onu geçmiş ve “Bu, o yarışın rövanşıdır” diye şaka yapmıştır Ebû Dâvûd, Cihâd 61. Hadisten Öğrendiklerimiz 1- İnsan evinde güler yüzlü olmalı; karısına iyi davranmalı ve onu anlayışla karşılamalıdır. 2- Hz. Peygamber hanımlarına iyi davranır, nazlarını çeker, onları kırmazdı. KADINLARI DÖVMEYİN! İyâs İbni Abdullah İbni Ebû Zübâb radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem - “Kadınları dövmeyiniz” buyurmuştu. Hz. Ömer Peygamber aleyhisselâm’ın huzuruna çıkarak - Kadınlar kocalarını dinlemez oldular, dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber kadınların dövülmesine izin verdi. Bu defa birçok kadın Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in hanımlarına gelerek kocalarını şikâyete başladılar. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu -”Birçok kadın Muhammed ailesine gelerek kocalarını şikâyet ediyorlar. Kadınlarını döven o kimseler, sizin hayırlınız değildir.” Ebû Dâvûd, Nikâh 42. Ayrıca bk. İbni Mâce, Nikâh 51 Açıklamalar “Kadınları dövmeyiniz” diye tercüme ettiğimiz hadîs-i şerîfin asıl metni “Allah’ın câriyelerini dövmeyiniz” şeklindedir. Bilindiği gibi erkek kölelere abd, kadın kölelere câriye denir. Bu ifadesiyle Resûl-i Ekrem Efendimiz, herkes Allah’ın kuludur; erkekler onun kölesi, kadınlar da câriyesidir, demek istemiştir. Köleler himâye edilmesi gereken kimselerdir. Onlar birer Allah emânetidir. Dövülemedikleri gibi, kendilerine hakaret de edilemez. Allah’ın câriyesi sayılan kadınlar da birer ilâhî emânettir. Onlara bu gözle bakılmalı ve birer ilâhî emânet gibi korunmalıdır. Görüldüğü üzere câriye sözü kadınları küçümsemek için değil, tam aksine onları himâye etmek için özellikle kullanılmıştır. Peygamber Efendimiz kadınları dövmeyi yasaklayınca, erkekler onlara karşı daha anlayışlı oldular. Fakat bazı kadınlar arkalarında Peygamber desteğini görünce şımardılar. Kocalarına karşı cür’etkâr davranmaya başladılar. Hz. Ömer bu hâli Resûl-i Ekrem’e arzetti. Resûlullah Efendimiz de âyet-i kerîmedeki dövme iznine bakarak kadınların dövülmesine izin verdi. Bu defa da erkekler aşırı davrandılar ve kadınları hırpaladılar. Kadınlar tekrar Peygamber aleyhisselâm’a sığınmak zorunda kaldılar ve kocalarını bir daha şikâyet ettiler. İşte o zaman merhametli Efendimiz, mecbur kalındığında kadınlar dövülebilir; fakat onlara sabredip katlanmak daha iyi bir davranıştır, buyurdu. Bu olay da bize gösteriyor ki, insanoğlu aşırılıktan kurtulamıyor. Kadınlar da, erkekler de orta yolu kolay kolay bulamıyorlar. Peygamber desteğini yanlarında hisseden bazı hanım sahâbîlerin erkeklere kafa tutmaya başlaması, buna karşılık kadınları dövme izni alınca, bazı sahâbîlerin fırsatı ganimet bilip ölçüyü kaçırması ne kadar ibretlidir!.. Peygamber Efendimiz’in yukarıdaki buyruklarından anlaşılan şudur Karı kocanın iyi geçinmesi esastır. Eşlerin birbirine karşı görevini yapması şarttır. Kadının bir kusuru görüldüğünde onu dövmek yiğitlik ve erkeklik değildir. Erkeklere verilen kadını hırpalama izni, hassas bir reçetedir. Bu sebeple gerektiğinde yeterli dozda alınacaktır. Mizacının sertliğini bildiğimiz ve Resûl-i Ekrem Efendimiz’den kadınları dövme iznini bizzat aldığını gördüğümüz Hz. Ömer’in bu konuda nasıl davrandığını büyük âlim Zehebî şöyle anlatır Hz. Ömer’in hilâfeti zamanında bir adam, davranışlarını beğenmediği karısını şikâyet etmek üzere halifenin evine gelir. Kapının önüne oturur ve Hz. Ömer’in çıkmasını bekler. Derken içeriden bir gürültü kopar. Hz. Ömer’in hanımı koca halifeye bağırıp çağırmakta ve fakat Hz. Ömer ağzını açıp da karısına tek kelime söylememektedir. Bu hâli gören kapıdaki zavallı boynunu bükerek “Bütün şiddetine ve sertliğine rağmen, üstelik mü’minlerin emiri iken Ömer’in hâli böyle olursa, benim derdime nasıl çâre bulabilir” diye düşünür ve kalkıp giderken Hz. Ömer dışarı çıkar. Adamın arkasından "- Hayrola, derdin neydi?" diye seslenir. Adam da der ki "- Ey mü’minlerin emiri! Karımın kötü huylarını ve bana olan saygısızlığını şikâyet etmek üzere gelmiştim. Senin karının da sana karşı olmadık sözler söylediğini duyunca vazgeçip geri döndüm ve kendi kendime Mü’minlerin emiri karısıyla böyle olunca, benim derdime nasıl devâ bulacak?" dedim. O zaman Hz. Ömer adama şunları söyledi "- Kardeşim, karımın benim üzerimdeki hakları sebebiyle ona katlanmaya çalışıyorum. Zira o benim hem aşcım, hem fırıncım, hem çamaşırcım, hem de çocuklarımın süt annesidir. Halbuki o bütün bunları yapmak zorunda değildir. Üstelik gönlümün harama meyletmesine engel olan da odur. Bu sebeple onun yaptıklarına katlanıyorum." Bu sözleri duyan adam "- Ey mü’minlerin emiri! Benim karım da aynen öyle", dedi. Bunun üzerine Hz. Ömer adamı "- Haydi kardeşim, karına katlanmaya bak! Hayat dediğin göz açıp kapayana kadar geçiyor!"diye teselli etti Zehebî, el-Kebâir, s. 179. Hadisten Öğrendiklerimiz 1- Kadınlar erkeklere Allah’ın emanetidir. 2- Huysuzluk yaptıklarında, eğitmek maksadıyla dövülebilirler. Fakat onları gereksiz yere dövmek yanlıştır, günahtır. 3- Kadınları dövenler, dar gönüllü, sabırsız ve hayırsız kimselerdir. EN HAYIRLI VARLIK DİNDAR KADINLARDIR Abdullah İbni Amr İbni Âs radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu “Dünya geçici bir faydadan ibarettir. Onun fayda sağlayan en hayırlı varlığı dindar kadındır.” Müslim, Radâ` 64. Ayrıca bk. Nesâî, Nikâh 15; İbni Mâce, Nikâh 5 Açıklamalar En çok tekrar ettiğimiz sözlerden biri “yalan dünya” deyimidir. Yalan olduğunu bildiğimiz dünya ve onun geçici menfaatleri, çoğu zaman bizi oyuna getirir veya biz onun oyununa gelmek isteriz. Hadisimizde geçen “dünya bir metâdır” sözü, bir âyet-i kerîmeden alınmadır. Âyette şöyle buyurulmaktadır “Şüphesiz bu dünya hayatı geçici bir eğlencedir. Ama âhiret, gerçekten kalınacak yurttur” [Mü’min sûresi 40, 39]. Metâ`, satılık kumaş, kullanılacak âlet ve edevât mânalarına geldiği gibi, dilimizde matah diye de ifâde edilen mal ve eşya mânasına da gelir. Dünya metâının çok değersiz, aldatıcı ve oyalayıcı olduğu birçok âyet-i kerîmede ortaya konmuştur. Peygamber Efendimiz de muhtelif hadîs-i şerîflerinde bu gerçeği pek çarpıcı misâllerle anlatmıştır. Bu misâllerden biri şudur Kâinâtın Güneşi Efendimiz birgün çarşıya çıkmıştı. Onu görenler etrafını aldılar. Yolda giderken küçük kulaklı bir oğlak ölüsüne rastladılar. Efendimiz oğlak ölüsünü kulağından tutarak yanındakilere - Bunu bir dirhem karşılığında kim almak ister? diye sordu. Sahâbîler - Daha az paraya bile almayız. O ne işe yarar ki? dediler. Efendimiz sormaya devam etti - Pekâlâ bedava verilse alır mısınız? - Hayır, dediler. Aslında bu diri de olsa, kulakları küçük olduğundan kusurlu sayılır. Onun ölüsünü ne yapalım? Bunun üzerine Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu - “Bu oğlak size göre nasıl değersiz ise, vallahi dünya da Allah katında bundan daha değersizdir” Müslim, Zühd 2. Hiçbir şekilde gönül bağlamaya değmeyen bu dünyanın en değerli varlığı, Resûl-i Ekrem Efendimiz tarafından dindar kadın olarak belirtilmiştir. Zira erkeğini bu değersiz dünya hayatına kapılıp mahvolmaktan koruyan dindar kadındır. Böyle asil bir varlık, kocasını hem şehvet girdabında boğulmaktan kurtarır; hem de onu daha fazla dünyalık kazanmaya zorlamayarak gayr-i meşrû kazanç yollarına dalmaktan korur. Böyle olmadığı takdirde, dünya hayatı geçici de olsa, bir faydalanma yerinden çok bir azâb yeri, bir çilehâne olur. Bu hâli Resûl-i Ekrem Efendimiz bir başka hadisinde ne güzel anlatır “İnsanı mutlu eden üç şey vardır Dindar kadın, iyi bir ev, iyi bir binek. “İnsanı mutsuz eden üç şey ise kötü bir kadın, kötü bir ev, kötü bir binek” Ahmed İbni Hanbel, Müsned, I, 168. Tevbe sûresinin 34 ve 35. âyetleri nâzil olunca, ashâb-ı kirâm büyük bir telâşa kapıldı. Bu âyetlerde zekât ve sadaka vermeden dünyalık biriktirenlerin dayanılmaz işkencelere uğratılacağı anlatılıyordu. Peygamber Efendimiz onların endişe ve korkularını şu sözleriyle giderdi “Siz Allah’a şükr eden bir kalbe, O’nu anıp zikreden bir dile ve mü’mine bir kadına sahip olmaya bakın. Böylesi bir kadın, âhireti kazanmanıza da yardımcı olur” İbni Mâce, Nikâh 5. Hz. Ali radıyallahu anh, “Rabbenâ âtinâ fi’d-dünyâ hasene ve fi’l-âhireti hasene Rabbimiz bize dünyada da iyilik ver, âhirette de iyilik ver” âyetindeki hasene’yi dindar kadın diye tefsir etmiştir. Efendimiz bir başka hadîs-i şerîfinde, kadının genellikle malı, soyu veya güzelliği gibi sebeplerle eş olarak seçildiğini belirttikten sonra “Sen dindar olan kadınla evlen ki, mutlu olabilesin” buyurmuştur. Buhârî, Nikâh 15; Müslim, Radâ` 53. Ayrıca bk. 365. hadisin açıklaması. Çünkü dindar kadın, İmâm Gazzâlî’nin de dediği gibi, kocasının dinî vazifelerini hakkıyla yerine getirmesine yardım eder. Dindar olmayan kadın ise, kocasını dinin gereklerini yapmaktan alıkoyabileceği gibi, onu kötü yollara da sürükleyebilir. Hadisten Öğrendiklerimiz 1- Dünya gelip geçici bir faydalanma yeridir. Nimetleri bitip tükenmeyen âlem âhirettir. 2- Dünyada insanın faydalanacağı en hayırlı varlık, dindar kadındır. Dindar kadın insanı hem mutlu eder hem de âhireti kazanmasına yardımcı olur. KADININ KOCASINA KARŞI NASIL DAVRANMASI GEREKTİĞİNİ ANLATAN AYET VE HADİSLER “Allah Teâlâ’nın insanlardan bir kısmını diğerlerine üstün kılması ve bunların ötekilere mallarından harcama yapması sebebiyle, erkekler kadınların yöneticisi ve koruyucusudur. Onun için iyi kadınlar itâatkârdır. Allah’ın kendilerini korumasına karşılık onlar da kocalarının haklarına saygı gösterirler ve namuslarını korurlar.” Nisâ sûresi, 34 Cenâb-ı Hakk’ın erkeklere verdiği maddî ve mânevî bazı özellikler, onların aile reisi olmalarını tabiî kılmıştır. Erkek bu özellikleri sebebiyle kadını himâye edip korur, destekler ve işlerini yönetir. Aile küçük bir toplumdur. Bu küçük toplumun huzur içinde yaşayabilmesi için bir düzene ve disipline ihtiyacı vardır. Düzen ve disiplin kendiliğinden olmaz. Onu birinin sağlaması gerekir. Erkeği kadından daha güçlü yaratan Allah Teâlâ, ailede düzeni sağlama görevini de ona yüklemiştir. Buna karşılık kadına da erkekte bulunmayan duygular, mânevî özellikler ve incelikler vermiştir. İyi insan olmanın ilk belirtisi, Allah’ın buyruğuna başeğmektir. İyi bir kadın da Allah’ın bu konudaki emirlerine başeğer. Allah’ın buyruğuna uyarak kocasına itaat eder. Ona karşı görevlerini yerine getirir. Kocası evde bulunmadığı zamanlarda onun namusunu, malını ve aile sırlarını korur. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu “Bir erkek karısını yatağına çağırır da karısı gelmez ve erkek ona dargın olarak gecelerse, melekler o kadına sabaha kadar lânet ederler.” Buhârî, Bed’u’l-halk 7; Müslim, Nikâh 122. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Nikâh 40 Buhârî ile Müslim’in bir başka rivayeti şöyledir “Kadın geceyi kocasının yatağını terk ederek geçirirse, melekler sabaha kadar ona lânet ederler.” Buhârî, Nikâh 85; Müslim, Nikâh 120 Bir başka rivayete göre de Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu “Canımı elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, bir erkek karısını yatağa çağırır da kadın gelmezse, kocası ondan memnun olana kadar Kâinâtın Sahibi o kadına lânet eder.”Müslim, Nikâh 121 Açıklamalar Yüce Rabbimiz kadını ve erkeği mutlu olmaları için yaratmış, bahtiyarlığı birbirinde bulmalarını istemiştir. Bunun için onları birbirine muhtaç kılmış ve kendilerine verdiği güzel duygularla bu ihtiyacı hissettirmiştir. Bu birlikte oluşun âhenkli yürümesi için erkeği evin reisi yapmış, kadına da yuvanın huzuru için kocasıyla iyi geçinmeyi emretmiştir. Zaten dinimiz, birden fazla insanın bulunduğu yerde, içlerinden birinin başkan olup diğerlerinin ona uymasını prensip edinmiştir. Birliğin ve dirliğin sağlanması için bunu zaruri görmüştür. İşte bu sebeple kadın, dinî bakımdan yasak olmayan her konuda kocasının sözünden çıkmayacaktır. Kocasının sevmediği şeyleri yapmayacak, onu memnun ve mutlu etmeye çalışacaktır. Erkek de aynı şekilde karısını üzmemeye, onu kırmamaya, yapılması uygun olan isteklerini yapmaya gayret edecektir. Peygamber Efendimiz bu hadiste kocanın cinsî duygularına değer vermenin ve bunun gereğini yapmanın önemini dile getirmiştir. “Yatağa çağırma, yatağı terk etme” şeklindeki nezih ifadeleriyle Resûl-i Ekrem, cinsî beraberliği anlatmak istemiştir. Kocasının bu yöndeki isteğini yerine getirmeyen kadının, ilâhî gazabı üzerine çektiğini ve dolayısıyla ağır bir günah işlediğini belirtmiştir. Karı koca genellikle geceleri yalnız kaldıkları için hadîs-i şerîfte “geceleme, sabahlama” ifadeleri kullanılmıştır. Kocasını geceleyin öfkelendiren kadına ilâhî lânet sabaha kadar devam ettiğine göre, onu gündüz öfkelendiren kadına ilâhî lânetin sabahtan akşama kadar devam edeceği sözün gelişinden anlaşılmaktadır. Kocanın cinsî arzularına kadının saygılı olmasını yadırgayanlar olabilir. Kadının bir robot olmadığı, kendisini eşiyle beraber olmaya her zaman hazır hissedemeyeceği, zira onun da bir dünyası, zevki ve arzusu bulunduğu söylenebilir. Bu itiraz doğrudur. Kadın da bir insan olduğuna göre, zaman zaman onun da sıkıntıları, üzüntüleri, sinirlilik hâlleri bulunabilir. Ama bu hâller ona kocasını öfkelendirme, yuvanın huzurunu tehlikeye atma hakkını vermez. Rûhî bir gerginlik içinde bulunuyorsa, bunu kocasına söyler ve ondan anlayış bekler. O zaman ilâhî lânetten de kurtulmuş olur. Sebepsiz yere kocasını reddeden, onu darıltacak şekilde davranan kadınlar haklı görülemez. Konuya bir de şu açıdan bakmalıdır İnsanın maddî ve rûhî yapısını herkesten fazla onu yaratan bilir. Belli mâzeretleri dışında kadının kocasını reddetmemesi ısrarlı bir şekilde emredildiğine göre, cinsî arzuları frenleme bakımından erkeğin daha zayıf, kadının daha güçlü olduğu anlaşılmaktadır. Burada bir başka gerçek daha hatırlanmalıdır. Âyet-i kerîmede “kadının erkek için bir elbise, erkeğin de kadın için bir elbise olarak yaratıldığı” belirtilmektedir [Bakara sûresi 2, 187]. Elbise insanı her türlü dış tesirden koruyan bir mahfazadır. Demekki eşler birbirini her türlü tehlikeden ve özellikle günâha götürecek kötü duyguların etkisinden korumakla yükümlüdür. Hadisten Öğrendiklerimiz 1- Kadın kocasının beraber olma isteğini geri çevirmeyecektir. 2- Kocasını reddeden bir kadın onu günaha itmiş olur. 3- Böyle bir kadın hem Allah’ın gazabına hem de meleklerin lânetine uğrar. KADIN, KOCASININ İZNİ OLMADAN ORUÇ TUTAMAZ Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu “Bir kadın kocası yanındayken onun izni olmadan oruç tutamaz. Kocasının izni olmadan bir kimseyi evine alamaz.” Buhârî, Nikâh 84, 86; Müslim, Zekât 84. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Savm 73; Tirmizî, Savm 64; İbni Mâce, Sıyâm 53 Açıklamalar Eşlerin bahtiyarlığı çok önemlidir. Aile yuvası bunun için kurulmuştur. Eşler bir bütünün iki parçası oldukları için birbirlerine her zaman ihtiyaç duyarlar. Huzuru ancak birlikte yakalayabilirler. Gönül huzuruna kavuşmanın önemli bir yolu cinsî beraberliktir. Bir koca karısından -belli özürleri dışında- bu beraberliği her zaman isteyebilir. İşte bu sebeple bir koca seyahat ve benzeri sebeplerle evinden ayrılmadıkça, nâfile oruç tutmak isteyen bir kadın ondan izin almalıdır. Kocası bir başka yere gitmişse, oruç tutmak için ondan izin almasına gerek yoktur. Ebû Dâvûd, Tirmizî ve İbni Mâce’deki rivayetlerde ramazan orucu için kocadan izin alınmayacağı açıkca belirtilmiştir. Çünkü ramazan orucu farz bir oruçtur. Tutulmasını Allah emretmiştir. Allah emri söz konusu olunca, onu yapmak için kulun izni gerekli değildir. Fakat nâfile dediğimiz, sevap kazanmak niyetiyle yapılan ibadetler böyle değildir. Zira bir kadın en büyük sevabı kocasını memnun ederek kazanır. Farz ibadetler dışında onun en çok sevap kazanma yolu, kocasının gönlünü almak, onu kendinden memnun etmektir. Bazı âlimler hadiste geçen “Kocasının izni olmadan bir kadının oruç tutması helâl değildir” ifadesine bakarak, kocadan izin almadan tutulan nâfile orucun haram olduğunu, bazıları ise mekrûh olduğunu söylemişlerdir. Hadîs-i şerîfte ele alınan ikinci konu, kocanın izni olmadan hanımın eve misafir alamayacağıdır. Sadece erkek misafirleri değil, hanım misafirleri kabul etmesi de kocanın iznine bağlıdır. Zira bir kocanın huyunu suyunu beğenmediği, karısının yanında bulunmasından rahatsızlık duyduğu kadınlar olabilir. Hanımın onları eve alması kocayı huzursuz edebilir. Bu da dargınlığa, kırgınlığa, huzursuzluğa yol açacağı için bir hanımın böyle bir davranıştan kaçınması gerekir. Hadisten Öğrendiklerimiz 1- Kocanın kadın üzerinde hakları vardır. Bu haklar, onun yapacağı nâfile ibadetlerden önce gelir. 2- Bir koca eşiyle beraber olmayı her zaman isteyebilir. Bu sebeple nâfile oruç tutmak isteyen bir kadın, kocasından izin alarak oruca başlamalıdır. 3- Bir hanım kocasının uygun görmediği hiç kimseyi eve alamaz. KADIN EVİNİN VE ÇOCUKLARININ ÇOBANIDIR İbni Ömer radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Peygamber aleyhisselâm şöyle buyurdu “Hepiniz çobansınız. Hepiniz güttüğünüz sürüden sorumlusunuz. Âmir memurlarının çobanıdır. Erkek ailesinin çobanıdır. Kadın da evinin ve çocuğunun çobanıdır. Netice itibariyle hepiniz çobansınız ve hepiniz idâre ettiklerinizden sorumlusunuz.” Buhârî, Cum`a 11, İstikrâz 20, İtk 17, 19, Vesâyâ 9, Nikâh 81, 90, Ahkâm 1; Müslim, İmâre 20. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, İmâre 1, 13; Tirmizî, Cihâd 27 Açıklamalar Dünyada sorumsuz kimse yoktur. Yaşadığı sürece herkes ya yönetici veya yönetilendir. Yönetenler idâre ettiklerinden, yönetilenler de kendilerine emanet edilen işlerden sorumludur. Peygamber Efendimiz sorumlu olan kimseyle sorumlu olduğu şeyleri çoban - sürü benzetmesiyle anlatmıştır. Çoban saflığı ve samimiyeti temsil eder. O güttüğü koyunlara derin bir şefkat ve merhamet besler. Koyunlarını en güzel otlaklarda yaymaya çalışır. Su içme zamanı gelince onları sular. Dinlenme zamanı eğrek yerine götürüp yatırır. Kurda kuşa kaptırmaz. Onların hastalanmamasına dikkat eder. Hasta olanlara da özel ihtimam gösterir. Kendisine bir şey emanet edilen kimse de, o emanete tıpkı çoban gibi iyi duygularla sahip çıkmalı, onları koruyup gözetmelidir. İdaresine verilen kimselerin kendisine bir Allah emaneti olduğunu düşünmeli, onlara şefkat ve merhamet göstermelidir. Bir âmir idaresindeki memurlar için iyi ve temiz duygular beslemeli, onların iyiliğini istemeli, onları mutlu edecek ve görevlerini en iyi şekilde yapacak imkânları hazırlamalıdır. Hadisin birçok rivayetinde âmir yerine “imâm” yâni devlet başkanı ifadesi geçmektedir. Buna göre bir devlet başkanı idaresi altındakilerin inanç ve düşüncelerinin farklı oluşuna bakmadan, onların refah ve saadetini te’min etmeye, kendilerini âdil bir yönetimle idare etmeye, haksızlığa uğrayanların hakkını korumaya, onları mutlu edecek her imkânı sağlamaya çalışmalıdır. Aile reisi aile fertlerini mutlu etmeyi hedef almalıdır. İnsanın mutlu olması her şeyden önce iyi bir din kültürü almasıyla mümkündür. Bu sebeple aile reisi idaresi altındakilere öğrenilmesi farz olan bilgileri öğretmeli ve böylece onları -âyet-i kerîmede belirtildiği üzere- yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem ateşinden korumalıdır. Sonra onları en iyi şekilde yedirip giydirmeli, en iyi meskenlerde yaşatmaya gayret etmeli ve onların birbirleriyle iyi geçinmelerini sağlamalıdır. Bir kadın kocasına karşı sorumlu olduğunu düşünerek evini imkânları ölçüsünde en güzel şekilde tanzim etmeli, kocasının haklarını korumalı, malını israf etmemeli ve ona her türlü ihânetten sakınmalıdır. Onun önemli bir görevi de çocuklarını iyi bir insan ve iyi bir müslüman olarak yetiştirmeye çalışmak, bilgi, görgü, eğitim ve öğretimleriyle ilgilenmektir. Hadîs-i şerîfin diğer rivayetlerinden öğrendiğimize göre bir hizmetkâr veya bir işçi, yanında çalıştığı kimsenin malının çobanıdır ve o malın korunmasından sorumludur. İdâresine bırakılan şeyleri kendisine emanet bilmeli ve onları gözü gibi korumalıdır. Yapması istenen işleri de kusursuz şekilde yapmaya gayret etmelidir. Yine bir başka rivayette belirtildiğine göre bir evlat babasının malının çobanıdır ve onu gözetmek zorundadır. Babamın malıdır diye istediği gibi çalıp çırpmaya, saçıp savurmaya hakkı ve yetkisi yoktur. O da yaptıklarının hesabını Allah’a verecektir. Bu ölçüye göre herkes etrafındakilere karşı sorumludur. Arkadaş arkadaşa, esnaf müşterisine, öğretmen öğrencisine, memur iş güç sahibi olarak karşısına çıkan kimselere karşı sorumludur. Hatta insan, kendisine birer Allah emaneti olarak verilen vücudundaki organlardan sorumludur. Gücünü, kuvvetini, gençliğini ve enerjisini nerede harcadığının hesabını verecektir. Kısaca ifade etmek gerekirse, devlet başkanından hamala varıncaya kadar herkes, işinden ve yaptığı görevinden sorumludur. Hadisten Öğrendiklerimiz 1- Herkes üstlendiği görevi yapacaktır. 2- Hadisin konumuzla ilgili yanı ise şudur Evli bir kadın, evliliğin gereği olarak kocasına karşı bazı sorumluluklar taşır. Evin idaresi, eşyaların muhâfazası, namus ve iffetin korunması, görev ve sorumluluklarının başlıcasıdır. 3- Eşlerin birbirlerine karşı görevleri vardır. Mutlu bir hayat sürebilmek için bu görevleri kusursuz yapmaya çalışmaları gerekir. KADIN, KOCASI ÇAĞIRDIĞINDA HEMEN YANINA GİTMELİ Ebû Ali Talk İbni Ali radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu “Bir koca karısına ihtiyaç duyup da onu yanına çağırdığında, kadın ocak başında bile olsa, hemen kocasının yanına gelsin.” Tirmizî, Radâ` 10; Nesâî, es-Sünenü’l-kübrâ, İşretü’n-nisâ bâbı. Açıklamalar Allah Teâlâ insanı imtihan etmek için ona çeşitli duygular vermiştir. Bunların en tehlikelisi şehvet duygusudur. Bu duygunun tehlikesini en tabii şekilde gidermenin yolu, evliliktir. Bu sebeple eşler, birbirlerini tehlikelerden koruyan birer elbise sayılmışlardır. İnsanın günah işlemesini çok isteyen ve bundan büyük zevk duyan şeytan, kadını ve erkeği birbirine câzip göstermek için çoğu zaman baştan çıkarma silahını kullanır. Böyle bir duyguya kapılan insanın yapacağı en tabii hareket, koşup eşine sığınmak, baştan çıkaran duyguların tesirinden onun yanında ve onun yardımıyla kurtulmaktır. Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem, çoğu zaman dışarıda bulunmaları sebebiyle erkeklere bunu özellikle tavsiye etmekte ve kendilerini tahrik eden bir kadın gördükleri zaman, hemen evlerine dönmelerini ve eşlerinin yardımıyla bu tahrikten kurtulmalarını öğütlemektedir Müslim, Nikâh 9. Kendisinin de aynı maksatla Zeynep binti Cahş ve Sevde annelerimizin yanına gittiği bilinmektedir Ebû Dâvûd, Nikâh 43. Ocakta yemek pişirirken veya fırında ekmek yaparken bile olsa, eşinin beraber olma isteğini geri çevirmenin doğru olmayacağını belirtirken Peygamber Efendimiz’in anlatmak istediği işte budur. Yuvasının mutlu ve huzurlu olmasını isteyen, kocasını hiç bir şekilde elinden kaçırmamayı arzu eden bir kadın, Peygamber Efendimiz’in bu uyarısına önem vermelidir. Hadisten Öğrendiklerimiz 1- Evliliğin bir gereği olarak, kocanın karısı üzerinde önemli hakları vardır. 2- İşi ne kadar önemli olursa olsun, meşrû bir mâzereti yoksa, bir kadın kocasının beraber olma isteğini reddetmemelidir. İNSAN İNSANA SECDE ETSEYDİ... Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber aleyhisselâm şöyle buyurdu “İnsanın insana secde etmesini emredecek olsaydım, kadının kocasına secde etmesini emrederdim.” Tirmizî, Radâ` 10. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Nikâh 40; İbni Mâce, Nikâh 4 Açıklamalar Peygamber Efendimiz’in bu hadîs-i şerîfi söylemesine sebep olarak şöyle bir olay anlatılır Muâz İbni Cebel radıyallahu anh Şam’dan veya Yemen’den döndüğü zaman, Ebû Dâvûd’un rivayetine göre ise Kays İbni Sa`d Hîre’den döndüğü zaman Resûl-i Ekrem’e secde etmek istemişti. Neden böyle davrandığını soran Hz. Peygamber’e - Hristiyanlar reislerine ve kumandanlarına secde ediyorlardı. Ben de sizin buna daha lâyık olduğunuzu düşünerek secde etmek istedim, dedi. Bu hareketi doğru bulmayan Resûlullah Efendimiz, yukarıdaki hadîs-i şerîfi söyledi. Hadîs-i şerîfin sebeb-i vürûdu dediğimiz, söylenme sebebi hakkında şöyle bir rivayet daha vardır Resûl-i Ekrem Efendimiz bir grup sahâbînin arasında otururken bir deve gelerek Efendimiz’e secde etmişti. Bunu gören sahâbîler - Yâ Resûlallah! Sana hayvanlar, ağaçlar bile secde ediyor. Sana asıl bizim secde etmemiz gerekir, dediklerinde Peygamber aleyhisselâm şöyle buyurdu - “Rabbinize ibadet edin. Müslüman kardeşlerinize iyilik yapın. Bir kimsenin diğer kimseye secde etmesini emretmek isteseydim, kadının kocasına secde etmesini emrederdim. Şayet bir kadına kocası, kendisini şu dağdan o dağa, o dağdan bu dağa taşımasını emretse, kadının bu emri yerine getirmesi gerekir” Ahmed İbni Hanbel, Müsned, VI, 76. İki yol arkadaşından birinin ötekine başkan olması prensibi, dinimizde iyi geçinmeye, huzurlu ve uyumlu yaşamaya ne çok önem verildiğini gösterir. Aile de böyledir. Orada da karı koca, uzun bir yolculuğa çıkmış iki arkadaş gibidir. Birinin başkan olması, yuvanın huzuru için şarttır. Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfte erkeğin karısı üzerinde önemli haklarının bulunduğunu, kadının ona karşı saygıda kusur etmemesi gerektiğini, dine ters düşmeyen isteklerini yapması icab ettiğini belirtmiştir. İnsanın insana secde etmesinin çok yanlış ve mantıksız bir davranış olduğunu iyice belirtmek isteyen Resûl-i Ekrem Efendimiz, kendisine secde etmek isteyen sahâbîsine - “Eğer benim kabrime gelseydin, oraya da secde eder miydin?” diye sordu. Sahâbî - Hayır, secde etmezdim, diye cevap verdi. O zaman Kâinâtın Güneşi Efendimiz - “Öyleyse bir daha böyle şeyler yapmayın”, buyurdu Ebû Dâvûd, Nikâh 40. Peygamber Efendimiz’in bu ifadesini muhaddis Tîbî çok güzel açıklamıştır. Ona göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in bu sözünün mânası şudur Bana tapacağınıza, hiçbir zaman ölmeyecek, saltanatı yok olmayacak Cenâb-ı Hakk’a secde edin. Zira şimdi benden çekinip saygı duyduğunuz için secde edecek, yarın yok olduğum zaman ise bundan vazgeçeceksiniz. Böyle mânasızlık olur mu? demek istemiştir Azîmâbâdî, Avnü’l-ma`bûd, VI, 178. Bütün bu açıklamalar bize gösteriyor ki, bir kadının kocasına secde etmesi söz konusu değildir. Bununla beraber kadınların en çok itaat etmesi gereken kimseler de kocalarıdır. Zira ailenin geçimini üstlenen koca, karısını ve çocuklarını mutlu etmek için onun bunun kahrını çekmekte, nice kendini bilmez kimsenin ağız kokusuna katlanmakta, ailesini geçindirecek imkânı alın teri ve göz nûruyla kazanmaktadır. Böylesi fedâkâr kimseler her türlü sevgi ve saygıya lâyıktır. Hadisten Öğrendiklerimiz 1- Bir hanım kocasına son derece saygılı olmalı, ona olan görevlerini kusursuz yapmaya çalışmalıdır. 2- İnsan Allah’dan başka kimseye secde edemez. Şayet böyle bir şey uygun olsaydı, kadınların kocalarına secde etmesi istenebilirdi. 3- İslâmiyet insana tapmayı yasaklamıştır. KOCASINI MEMNUN EDEN KADIN CENNETLİKTİR Ümmü Seleme radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu “Kocasını memnun ederek ölen kadın cennetliktir.” Tirmizî, Radâ` 10. Ayrıca bk. İbni Mâce, Nikâh 4 Açıklamalar Şu ölümlü dünyada aile yuvasında huzuru yakalamak, erkeğin karısını, kadının da kocasını mutlu etmeye çalışmasıyla mümkündür. Bu hadîs-i şerîfte, konuya sadece kadın açısından bakılmakta ve kocasını kendinden hoşnut ederek ölen bir kadının cennete gireceği belirtilmektedir. Cennet herkesin elde etmeyi düşlediği sonsuz mutluluk yuvasıdır. Bir kadın için bunun yolu, hayat arkadaşıyla güzel ve tatlı bir hayat sürmeyi hedef almak, böylece hem onu hem de kendini mutlu etmektir. Bu nasıl mümkün olur? Her erkek tabiatı, anlayışı, din ve dünya görüşü doğrultusunda karısından güzel davranışlar bekler. Becerikli bir hanım, kocasının huylarını, alışkanlıklarını ve kendinden beklediği davranışları kısa zamanda öğrenir. Atalarımızın dediği gibi “Aşını, eşini, işini bilir.” Meselâ evinin ve kendisinin temiz ve düzenli olmasına çalışır. Kocasını eve gelirken güler yüzle karşılar. İşe giderken onu güzel davranışlarla uğurlar. Yemeğini zamanında hazırlar; sofrada veya evinde kocasının sevip hoşlandığı şeyleri bulundurmaya gayret eder. Kocasının alıp eve getirdiklerini beğenmese bile, ilk anda hoşnutsuzluğunu göstermez. Ne kadar ince düşünceli olduğunu söyleyerek önce onu rahatlatır. Daha sonra uygun bir zamanı kollayarak o konudaki asıl görüşünü belirtir. Kocanın hoşnutluğunu kazanmak, bir kadın için çok önemli bir iştir. Bunu şu olayda bütün açıklığı ile görmek mümkündür Ashâb-ı kirâmdan Esmâ binti Yezîd adında bir hanım vardı. Çok güzel konuşurdu. Birgün hanım sahâbîler Esmâ’yı aralarında temsilci seçerek Peygamber Efendimiz’e gönderdiler. Merak ettikleri bir konuyu ondan öğrenmesini istediler. Esmâ Resûl-i Ekrem’in huzuruna giderek şunları söyledi - Anam, babam sana fedâ olsun, ey Allah’ın Resûlü! Ben kadınlar tarafından gönderilen bir elçiyim. Allah Teâlâ seni bütün erkeklere ve kadınlara peygamber göndermiştir. Biz sana ve senin Rabbine imân ettik. Fakat biz, kadınlar olarak, sizin evlerinizde kapanıp kalıyoruz. Sizin cinsî isteklerinizi tatmin ediyoruz. Siz erkekler ise cuma namazı kılmak, câmilere ve cemâatlere gitmek, hastalara gidip hatır sormak, cenazelerde bulunmak, defalarca hac edebilmek, bunlardan daha faziletli olarak da Allah yolunda savaşıp cihâd etmek gibi üstünlüklerle bizi geçmiş durumdasınız. Şurası da muhakkakki erkek kısmı hac veya umre etmek, kâfirlerle savaşmak üzere evinden çıktığı zaman mallarınızı biz koruyor, iplik eğirip elbiselerinizi dokuyor ve çocuklarınızı besliyoruz. O hâlde biz kadınlar, o hayırlı işlerin ecir ve sevabında sizlere ortak olamaz mıyız? Doğrusu Esmâ çok güzel konuşmuştu. Efendimiz onu sonuna kadar dikkatle dinledikten sonra yanında bulunan sahâbîlere dönerek - “Siz, bir kadının dinî konulardaki sorularını bundan daha güzel ifade ettiğini hiç duydunuz mu?” diye sordu. Sonra da Esmâ’ya şunları söyledi “Ey hanım! Şunu iyice anla ve seni gönderen hanımlara anlat ki, kadın kısmının kocasıyla iyi geçinip onun hoşnutluğunu kazanması, saydığın o değerli ibadetlerin hepsine denk olur.” Esmâ bu cevabı alınca çok sevindi ve “Lâ ilâhe illallah” diyerek oradan ayrıldı İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-gâbe, VII, 19; Mehmed Zihni, Meşâhîrü’n-nisâ’, I, 36. Kadınların hatîbi diye tanınan ve katıldığı Yermük savaşında, söktüğü çadırın direğiyle dokuz Bizanslıyı öldüren Esmâ hâtunun müslüman kadınlara getirdiği bu mesaj çok önemlidir. Üzerinde iyi düşünmelidir. Demekki bir kadın, kendine düşen görevleri yerine getirmekle, erkeklerin binbir zahmetle yaptığı birçok ibadeti bizzat yapmış gibi sevap kazanır. Zira kadının asıl vazifesi, kocasını memnun etmektir. Aslına bakılırsa, kocasını mutlu etmek isteyen bir kadın, aynı zamanda kendisini de mutlu etmiş olur ve sonuç itibariyle iki mükâfatı birden kazanır Hem dünyada mutluluk hem âhirette mutluluk. Hadisten Öğrendiklerimiz 1- Kadının en önemli görevi kocasını memnun etmektir. 2- Kocasını mutlu eden bir kadın, doğrudan cennete girer. BİR KADIN KOCASINI ÜZERSE... Muâz İbni Cebel radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu “Dünyada bir kadın kocasını üzerse, o kimsenin hûrilerden olan hanımı o kadına şöyle seslenir - Allah canını alsın! Üzme onu! O senin yanında şimdilik misafirdir. Yakında senden ayrılıp bize kavuşacaktır.” Tirmizî, Radâ` 19. Ayrıca bk. İbni Mâce, Nikâh 62 Açıklamalar Hûri, kara gözlü kadın demektir. Geniş gözlü ve gözünün akı bembeyaz, karası simsiyah olan kadınları anlatmak için kullanılmaktadır. Allah Teâlâ’nın cennette mü’minlere ikram edeceği kadınlara Kur’ân-ı Kerîm’de “hûrin în” adı verilmekte [Duhân sûresi 44, 52-54; Tûr sûresi 52, 20; Rahmân sûresi 55, 72], iyi mü’minlerin cennette güzel bahçelerde, pınar başlarında eğlenecekleri, çeşit çeşit ipekler giyip karşılıklı oturacakları ve ceylan gözlü hûrilerle evlenecekleri belirtilmektedir. Hûrilerin en belirgin özellikleri, evlenecekleri erkek dışında kendilerine hiçbir insan eli değmemiş olmasıdır. Bir diğer özellikleri de eşlerinden başkasıyla ilgilenmemeleri, onların istek ve arzuları dışında bir şey yapmamalarıdır. İşte bu sebeple kocalarını inciten kadınların kaba davranışları onları üzmekte ve bu kadınlara hadiste belirtildiği şekilde seslenmeye mecbur etmektedir. “Yakında senden ayrılıp bize kavuşacaktır” cümlesindeki yakınlık ifadesi, dünya hayatının kısalığını ve bu hayat içinde insan ömrünün pek az bir yer işgal ettiğini belirtmek için söylenmiştir. Zira zamanla sınırlı olan herşey tükenmeye mahkûmdur. Âhiret hayatı ise sonsuz ve sınırsızdır. Hadîs-i şerîfte kadının kocasına iyi davranması, onu sayması ve ona karşı görevlerini yapması gerektiği anlatılmaktadır. Kocasına iyi davranmayan, ona eziyet eden ve canını sıkan kadınlardan Allah Teâlâ’nın hoşnut olmayacağı dile getirilmektedir. Hadisten Öğrendiklerimiz 1- Kadınlar kocalarına iyi davranmalı, onları üzmemelidir. 2- Eşler birbiriyle iyi geçinmeli ve eşiyle mutlu olmaya çalışmalıdır. 3- Cennet ve cennet nimetleri yaratılmış olup sahiplerini beklemektedir. Eşleri tarafından rahatsız edilen kimseler bunu düşünerek teselli bulmalıdır. ERKEKLERE, KADINLARDAN DAHA ZARARLI BİR FİTNE YOK Üsâme İbni Zeyd radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Peygamber aleyhisselâm şöyle buyurdu “Benden sonra erkeklere kadınlardan daha zararlı bir fitne sebebi bırakmadım.” Buhârî, Nikâh 17; Müslim, Zikir 97, 98. Ayrıca bk. Tirmizî, Edeb 31; İbni Mâce, Fiten 31 Açıklamalar İlk bakışta hadîs-i şerîfin bütün kadınları fitne ve fesada yol açan uğursuz yaratıklar kabul ettiği sanılabilir. Hayır, Efendimiz böyle bir şey söylememiştir. Bu hadiste bazı problemli kadınlara işaret edilmekte, huysuzlukları sebebiyle onların erkekleri zor durumda bırakacakları belirtilmektedir. Şu âyet-i kerîme konumuza ışık tutmaktadır “Ey imân edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olanlar da vardır. Onlardan sakının. Ama affeder, kusurlarını başlarına kakmaz, hoşgörür ve bağışlarsanız, bilin ki Allah da çok bağışlayan, çok esirgeyendir” [Tegâbün sûresi 64, 14]. Malını ve canını Allah yoluna adayan bazı mü’minleri, eşleri ve çocukları, daha çok duygularına hitap etmek suretiyle bu davranıştan vazgeçirebilirler. Sen ölürsen biz ne yaparız? Savaşa gitme, diyebilirler. Paranı boş yere harcama, çoluğunu çocuğunu düşün, diyerek erkeğin hayır yapmasına engel olabilirler. Sahip olduklarından daha fazlasını istemek suretiyle kocalarını gayri meşrû kazanmaya sevkedip günaha itebilirler. Rivayet edildiğine göre ashâb-ı kirâm devrinde bazı sahâbîlerin eşleri ve çocukları, “Eğer gidecek olursan biz sensiz ne yaparız?” bahânesiyle onların hicret etmesini geciktirmişlerdi. Bu gecikme yüzünden ne büyük mânevî kayıplara uğradıklarını anlayan o sahâbîler, hanımlarını ve çocuklarını cezalandırmaya kalkınca, onları daha hoşgörülü davranmaya ve affetmeye dâvet eden yukarıdaki âyet-i kerîme nâzil olmuştu. İşte kadınların erkekler için tehlike olacağı yönlerden biri budur. Meselenin önemli bir yönü daha vardır Kur’ân-ı Kerîm’de belirtildiği üzere [Âl-i İmrân 3, 14], insan bazı dünya zevk ve nimetlerine düşkün olarak yaratılmıştır. Bunlardan biri, belki de birincisi iki cinsin birbirine olan meylidir. Bu ilginin ölçülü kullanılmaması, her iki taraf için de tehlike doğurur. Hadîs-i şerîfte bu tehlikeye erkeklerin dikkati çekilmekte, kadınlar konusunda dikkatli ve uyanık olmaları istenmektedir. Bu konuda 71. hadise de bakılabilir. Hadisten Öğrendiklerimiz 1- Erkekler, dikkatli olmadıkları takdirde, daha çok kadınlar sebebiyle günaha girerler. 2- Bir erkek Allah’ın ve Peygamber’in buyruğunu ihmâl edecek kadar bir kadına bağlanmamalıdır. 3- Kadın, erkekleri günaha sokan suç aracı olmaktan ve “en zararlı varlık” yaftasını almaktan şiddetle sakınmalıdır. Kaynak Riyazüs Salihin, Erkam Yayınları İslam ve İhsan Eşler birbirlerinin cinsel organları yalamak günah mı? israfil34 Eşler arasında oral sex günah mı lütfen hemen cevap istiyorum Kadın kocasının şeyini yalamasıİçindekilerKadın kocasının şeyini yalamasıCevap eşler birbirlerinin cinsel organları yalamak günah mı?Cevap eşler birbirlerinin cinsel organları yalamak günah mı? fınd Eşler arası cinsel ilişkide oral yol, arkadan ilişki ve hayız halinde ilişki caiz değildir. Doğru değildir Cevap eşler birbirlerinin cinsel organları yalamak günah mı? umutlucan Oral yolla ilişkiye direk haram diyemeyiz ama bununla ilgili ihtilaflar var. özellikle dilin necasete değmemesi gerekir! Yasak olan durumlar haram olan arkadan yani ters ilişki hayızlı durumda ilişkiye girmek Cevap eşler birbirlerinin cinsel organları yalamak günah mı? müsab Bir kişi bile haram demediği için haramdır diyemeyiz. onlarda efendimizden hadis gelmediği için diyemezler. ama genel olarak bir mekruhluk olduğunu söylemek lazım. rastgele haramdır günahtır yazmak büyük yanlış. Hoca Helal yol sadece üreme yeridir. Her haram için bir ayet bir hadis olması gerekmiyor Kıyas dene bir delil var. müsab Tamam zaten mekruh diyenler kıyas yoluyla buna mekruh diyorlar haram demiyorlar. varsada ben mi yanlış biliyorum 4 mezhepte de haram diyen yok. Mekruh ve caizdir diyenler var. umutlucan ben şahsen ağızdan yemek yendiği için ve kur an ı kerim okunduğu için uygun bulmuyorum bu benim kendi fikrim. Darüsselam kadına anuşten yaklaşmak ters ilişki ehl-i sünnete göre caiz değildir. Ağız da cinsel temas için değil, başka işler için var edilmiştir; oradan cinsel temas yaratılış amacına da, fıtrata da ters düşer, fıtratları bozulmamış olanlar bundan nefret ederler. Kayıtsız Üye Bizler o dilen kuran okuyoruz , Allah kelimesi ağzımızdan çıkıyor , peygamber kelimesi çıkıyor onu bu kötülüklere alet etmeyelim Kayıtsız Üye Arkadan eşe yaklaşmak kesinlikle haramdır. böyle kötü bir alışkanlıkta bulunmayalım hmet Normal, Allahın yarattığı güzel yol varken BOK yoluna tenezzül eden ahmaktır. Livatdan bir farkı yoktur. Büyük günahlardandır. umutlucan ; bu fiil çok günahtır. hz peygamber buyurdular ki hanımına arkadan yaklaşana ALLAH rahmet etmez. halilcan cübbeli ahmed hoca oral ilişki hakkındaki görüşü Kayıtsız Üye yorumlardan şunu anlıyorum kesin bir delil yoktur. mekruhtur, insan sağlığına zararlı olabilir. Ama o ağızla kuran okunduğu için yapılmasa daha iyi olur. halilcan günahtır. sen sabret zaten uykunda elinde olmadan ihtilam olursun rahatlarsın. Mesela tam zinaya giricen 1 adım kaldı artık özaman zinadan kurtulmak için mastürbasyon yapılabilir diyorlar. Ama ortada ciddi ciddi zina ihtimali yoksa yapmak mastürbasyon günah. Kayıtsız Üye İnsanoğlu doymaz siz helal deseniz bu seferde başka şeyleri helal yolunu arar hep üç noktalarda yaşamak bizim yaradılış gayemiz? Kayıtsız Üye biz nişanlımla sanaldan cinsel içerikli konular konuşuyoruz iki keredir görüntülü cinsel organlarımıza bakıyoruz dini nikahımız olduğu halde günah işlemiş sayılır mıyız boy abdesti almamız şart mı ? Kayıtsız Üye Eşlerin birbirlerinin cinsel organlarına bakması uygun değildir Kayıtsız Üye peki insan bunu istiyorsa ve bu konuda nehy yoksa helaliyle neden yapamasın ki. resulullahin sav cinsel ilişki sonrası tenasul uzvunu yıkayıp, ağzını çalkalayıp, boy abdesti almadan uyuması ne anlama geliyor?? resulullahin; ağızlarınız Kuran yollarıdır, onları temiz tütün. hadisi yalan giybet arabozuculuk anlamında olamaz mı. not Resulullah yapardı demiyorum. o anlamda algılamayın ama öyle olsa resulullah bu işi şüphede bırakmaz ve açıkça yasaklardı. Kayıtsız Üye Hak yolu varken bok deliğine niye Ben arka haricinde caiz diye biliyorum. Kayıtsız Üye adam vurmuş günah olsada olmasada yalayacak yolu bulup kitaba da uydyracak Kayıtsız Üye cinsel organı ağza almak haram olmasa da çirkindir Kayıtsız Üye Zawalı bence değil diyor. sencesi yok bu işin kural neyse o dur ihlal edersen cezayı hak edersin… Kayıtsız Üye Benim düşüncem mecburiyet hali hariç caiz değildir erkeğin cinsel olarak veya kadının cinsel olarak uyarılması normal temas yollarıyla olmuyorsa o zaman oral yapılır bunun dışındaki hallarde caiz değildir arifselim Bir erkek veya bir kadın olsun birbirlerinin cinsel ve diğer ihtiyaçlarını karşılaması gerekir bu onların bir görevidir. Eğer bu olmuyorsa veya bir sıkıntı varsa başka birisi ile bu boşlukları doldurmak helal değildir haramdır. Kayıtsız Üye Eşimle ben cinsel organlarımızı yalamamız günah mi arifselim Bu konuda yukarıda açıkça cevaplar verilmiştir. Net bir şekilde haramdır denmese bile bu hoş ve doğru bir hareket kabul edilmemiştir. Kayıtsız Üye Bencede haram arkadan ilişki emmek Yalamak ta haramdır kesinlikle Kayıtsız Üye Büyük günah yerine küçük günah işlenmeyi tercih edebilirsin Zina kaçmak için bunu tercih etmelisin diye biliyorum kardeşim Kayıtsız Üye ilişkiden zevk almak düşüncesi bazı insanlara haramı hatırlatmıyor malesaf Kayıtsız Üye Eşlerin cinsel organlarını yalamak günah midir Kayıtsız Üye Anal ilişki kesinlikle haramdır lütfen o günah a sizde ortak olmayın Kayıtsız Üye Selamın aleyküm yaw memleket ne hale geldi şu konuşulanlara bir bakın gençlik nasıl yetişiyor görmese duymasa bilebilirmi bunları daha neler mahremiyet diye birşey kalmadı her yerimiz sanal dünya oldu çek çek yolla görsün oranı burani eskiden eşler özellikle hanımlar başlarını bile kaldıramazdı mahçup olurdu şimdi baş örtülerini kaldırdılar gidiyoruz nasıl müslüman devletiz müslümanız fitne fücur olmuş dört bir yan cahiliye devrinde yapılmadı bu 21inci yüzyılda yapılanlar. Kayıtsız Üye Eşiniz adetli iken arkadan içeri girmeden sürtünme yolu ile ilişki caizmi arifselim Adetli olan kadına kocası diz ile göbeği arası yaklaşması caiz değildir haramdır. Bu durum adet dönemi dışında haram olmasa da harama bulaşma ihtimali olacağı için yapmaması daha uygundur. Kayıtsız Üye Evet kardeşim çok günah Tövbe et. Kayıtsız Üye Bir şeye haram veya helal bilmeden ve deliller olmadan söylemek, veya zoraki fetva uydurmak maazAllah insanı imandan bile eder. Lütfen benim kanaatimce şöyledir diye bilmeden veya kulaktan dolma bilgilerle yazmayınız veya fetva vermeyiniz. Sorulan soru eşlerin birbirlerinin cinsel organlarını öpmeleriyalamaları vb. haram mı? Cevaben Haramlığına dair bir delil yoktur. Bazı sitelerde hocaların Delil diye ortaya koymaya çalıştıkları hadislerin ise senetleri kuvvetli değildiryani uydurma hadis olmaları muhtemel. Cevaben Eşlerin cinsel organlarının eşinin vücudunun cinsel organ dışında bir yerlerde tatmin etmeye çalışması hakkında da bir yasak yoktur, hatta bu konuda yapılabileceği ile ilgili hadisler vardır. dubur kısmı hariç. Oradan ilişkiyi yasaklayan Hadis var.– Bazı hocalar Eşiniz sizin tarlanızdır… ayetini delil göstermeye çalışır ama bu konuda o ayeti delil gösterme usul açısından sakıncalıdıryani böyle bir zorlamayı diğer ayetlere de yapmaya kalkarsanız sonuçları sıkıntılıdır yani > kendi kendinizi yalanlamış olursunuzİmam Safının cevabı– Mesela elle eşinin organını tutma vb.. ile ilgili rivayetler. Cevaben Ağzınız temiz tütün hadisi ağızdan kötü söz çıkmaması ile ilgili söylenmiş bir hadistir. Bu konularla ilişkilendirilmesi de zorlama bir durumdur. Mesela hasta olan sahabiye tedavi maksadı ile devenin idrarını içmesi ile ilgili hadis var. Tüm bunları ve diğerlerini değerlendirmek gerek. Aynı şeyi bir çok sitede araştırdım fakat doyurucu bir cevap veren kimse yok. Sadece kerih görenler zorlama olarak haram kılmaya veya mekruhtur demeye çalışmışlar, delil koyamamışlar zorlama yorumlar yapmışlar. Kesin bir yasak olmadığı ortada…. bunu itiraf edememişler. Kayıtsız Üye Oral seks yani eşinin ağzına organını verip tatmin olmak yada eşinin vajinasını yalayarak orgazm etmek dinen günahmidir Kayıtsız Üye Arkadaş Ağzına sağlık ya işte o kadar 🙂 Kayıtsız Üye Adam az yukarda yazmış okusana Sem’a Allahın emrettiği yerden yaklaşın ifadesi, sadece normal cinsel organların birleşmesi ile bunun yapılabileceğini gösterir. Ağızla veya arka yoldan yaklaşmak caiz değildir. Kayıtsız Üye Ey Allah’ın resulü örtülmesi gereken yerleri kime karşı örtelim? Diye sordum şöyle buyurdular Hanımından ve cariyenden başka herkese karşı ört tirmizi,edeb,39 Kayıtsız Üye Esselamün Aleyküm Rahmetullahi Ve Beraketuhu Kardeşlerim Cinsel ilişkide Oral sexs haramdır. Birinci delil Amerika da yapılan araştırmalara göre eğer bir kadın sürekli eşinin cinsel organını yalaması halinde zamanla kadında ağız kanserine neden olduğu bilimsel tezlerle delil Hem erkeğin hem kadının birbirinim cinsel organlarını yalamaları zamanla karı koca arasında nefret duygularına cinsel organı yalayan kişi zamanla kendini köle gibi görebilir bu da karı koca arasında huzursuzluklara sebebiyet verir. Üçüncü Delil Allah insan ağzını Kuan okuması ve en önemliside gıda almak için yaratmıştır. Yapılan araştırmalara göre Cinsel organlarda bulunan mikroorganizma vücudun diğer yetlerinden daha fazla olduğu kanıtlanmıştır. Kayıtsız Üye Karı koca arasında olan ilişki sırasonda seks yaparken küfürlü konuşma islam dininə gore caizmidir yoksa haram ve günahmidir mum Cinsel ilişki sırasında olsun başka zamanlarda olsun küfretmek her zaman ahlaksızlıktır ve günahtır Ben iki senelik iki senede bir ay iliwkimiz canım istiyorsa kocam olmuyorsa günaha giriyormuş? arifselim Eşlerin birbirleri üzerindeki haklarından biri de cinsel ilişkidir. Eğer eşlerden biri bu görevini yapmıyorsa günaha girer. Ayrıca bu bir boşanma nedenidir. Kayıtsız Üye Ben 26 yasındayım 8 yıldır görüştüğüm biri var evlenmek istiyoruz ama ailem ben büyük iki ablam olduğu için kesinlikle seni vermeyiz diyorlar.. ne yapabilirim veya ablalarından önce evlenmem de sakınca var mı arifselim Evlenmeye engel olmak için kesinlikle bu bir mazeret değildir ve ailen günaha giriyor. 26 yaş evlilik için gelmiş ve hatta geçmekte olan bir yastır sana böyle yapmaya hakları yoktur. müsab arifselim Kıyas yolu ile buna mekruh diyenler vardır ama ağız gibi önemli bir uzvu necasete bulaştırmak çirkindir yanlıştır. Bazı fetvalar olabilir bu konuda biz bu konuyu böyle anlıyoruz ve çirkin olarak kabul ediyoruz. Ayrıca bir çok kanser türevlerinin ve bulaşıcı hastalıkların bu yolla bulaştığı günümüzde kesin bir şekilde bilinmektedir. müsab Yazıda ağza almak ile öpmeyi ayırt eden veyahut farklı gören bir yer okuyamadım? Kayıtsız Üye Bir kadının kumaşı ve kocasıyla birlikte uyuması caiz midir Sem’a Kadınlar razı olduktan sonra kuma ile yatmanın dini bir sakıncası yoktur. Osmanlı Eşler arasında cinsel organını görmesinde bir şey yok gusul içinde eğer boşalma olduysa şarttır Kayıtsız Üye Arkadaşlar kendinize gelin ya Allah deyin haram olmasaydı niye bu kadar şüphede olurduk Allah akıl vermiş doğruyu bulun diye medreseli “Hanımlarınız sizin tarlalarınızdır, onlara istediğiniz yerden varın.” buyuruyor Allah Rasulu. Ancak her ne olsa eşim, helalım’ diyerek caiz olmayan bir şekilde yaklaşmak ne kadar doğru bilemeyeceğim doğrusu.. Sonuç itibarı ile anuşten yaklaşmak kesinlikle uygun değildir. Bazı şeylere haram’ damgasını direkt vuruyoruz. Fakat kesinliği ancak ve ancak Allah bilir. Bildiğim şey livata bir sapıklık’ diye tabir edilen aynı zamanda Lüt Kavmı’nın helak olma nedenidir. Ve bildiğim başka bir şey kesinlikle üreme organından ilişkiye girilmelidir. Başka türlüsü hiçbir mezhepte de tarikatda da mekruh olması bilinmekle beraber uygun görülmemiştir. Kaldıki dudaktan öpmek bile uygunsuz bir vaziyetken tenasul uzvunun bu denli iğrenç’ diye tabir edilen bir biçimde dokunulması dahi elim bir olgu. Haram olduğundan biraz şüphe bile duyuluyorsa ona yaklaşılması caiz olmayacağı görüşündeyim.. Selam ve dua ile… Kayıtsız Üye Peki gusulde ağız yıkanıyor. Cinsel organın ağza alınmasının maneviyat olarsk kirlenmesini temizleyemiyor mu? Direk yemek yemiyoruz kuran okumuyoruz abdest alıyoruz Kayıtsız Üye konuşmaya konuşmaya bak adam arkadan yaklaşmayın diye ayet olduğunu bile bilmiyor. asıl sen konuşma, yaşlılar değil gençlerin bunları öğrenmesi lazım zaten İslam arkadan ilişkiye girmek günah olduğunu herkes bilmelidir. hem kuranda hem hadislerde yasaklanmış bir durum Kayıtsız Üye Slm hocam eşim adetliyken ve normal gündede eşimin göğüs ortasından faydalanıp boşala bilir miyim tsklr arifselim Aleyküm selam. Esin adetliyken diz ile göbeği arasından istifade etmek haramdır. Esin seni eli ile dilediği şekilde boşaltabilir. Bu tür şeyler ise ahlaki açıdan uygun değildir. Kayıtsız Üye Eşimle resmi nikahım var ama ben onun elini bile tutsam günahmiş böyle bişey doğrumu acaba cvp bekliyorum sizden arifselim Günümüz alimlerin çoğunluk görüşüne göre ve diyanetinde verdiği fetvaya göre resmi nikah dini nikah yerine de geçtiğidir. Ancak bazı alimlerin itirazları olduğu için müslümanlar her ihtimale karşı mutlaka dini nikahlarını da kıyarlar. Kayıtsız Üye Benim bi komşum var kendi kızına ikinci kocası üvey babası tacizde bulunuyor ne yapması gerekir boşanması doğru olan değil mi Kayıtsız Üye Siz komşunuzun bu yaptığını nereden biliyorsunuz? Annesi veya kızı size söylediyse annesinin veya kızının savcılığa başvurması gerekir. Taciz suçtur. arifselim Bu bir suçtur ve dinen haram büyük günahtır. Annesi bu kimseyi hemen şikayette bulunması gerekir. Bunu sormaya bile gerek yoktur. Kayıtsız Üye Dini içerikli sitelerde mesaj yazarken kullandığınız kelimelere dikkat ediniz. İnsanı tiksindirecek kelimeleri kullanmayınız veya daha iyisi bu konuyu hiç yazmayınız. Nasıl öğreneceğiz o zaman diyorsanız, soru sormayı gerektirmeyecek şekilde davranınız. Kayıtsız Üye Niye kötülük olsun ki sonuçta cinsel ilişkide ibadettir organlarıı yaradan da Allahtir Kayıtsız Üye Nebi sav buyuruyor şehvetten kişi oruç tutsun yanı burda şehvetten kasıt cinsel ilişki isteği Kayıtsız Üye Cübbeli Ahmet hoca der ki iki tarafta tatmin oluyor zevk alıyorsa caizdir Kayıtsız Üye Haram kardeş sen o ağızla Allahı tesbih edip kitabı okuyon haramdır inanma saçma sapan şeylere Kayıtsız Üye Olaya şuradan yaklaşalım bir futbol müsabakasına çıkıyorsunuz kaleye topu gol olabilmesi için nerden atarsınız arkadanmı hayır tabiki yasak kurallara aykırı..bu yüzden golü on taraftan atmanız lazım. çünkü buranın yasağı yok..G olllllll. Kayıtsız Üye eşimle bu yalama olayını her ilişkide yapıyoruz. o da istiyor ,bende ama yıllardır hep şüphem var yapmamak istiyorum, ama dayanamıyorum. ikimizde beş vakit namaz kılarız ,bazen şöyle düşünüyorum; peygamaber efendimiz yapmış mıdır diye ,bence yapmamıştır .bu konuda arkadan yaklaşma gibi kesin bir uyarı yok. Kayıtsız Üye Ne ilgisi var ,seks zevk almak için olmaması eski devirlerdeki temizlik ve hijyen koşullarının hoca dedi,kitapta okudum,gelenek böyle vs gibi şeylerin arkasına beyninizle düşünüp yorumlayın. Kayıtsız Üye Peki güzel kardeşim alkol daha kötü deilmi o ağzda illaki kur an okudu eğer helalinle ters ilişki dışında başka bişi yapiosan ama sadece mahreminde kalıyorsa bence haram veya mekru deildir Ecrinsu Ben adetliydim bitti sandım yıkandım yani normalı öyleydi sonra eşimle birlikte olduk ve sabah uyandım adetim gelmişti yine bitmediğini anladım ama bilmeden istemeden öldü çünkü beklediğim gün gelmedi bende adetim bitti sandım sonra atetli olduğumu gördüm adeta kendimi tokatladım şok geçirdim ve hala etkisindeyim çok dikkat etmeye başladım günahı var mı acaba arifselim Bilmeden adetinin bittiğini sanarak cinsel ilişkiye girmeniz günah değildir ama bundan sonra daha dikkatli olman gerekir. Bundan erkek değil kadın sorumludur. Adetin bittiğinden emin olduktan sonra cinsel ilişkiye girmelisiniz. Kayıtsız Üye Sen o dille KURAN okuyorsun küfür edende var ama bu kadarda olmaz bunun için indirilen ayet yok ama ben bunun yanlış bir yol olduğunu düşünüyorum.bu benim kendi görüşümdür Kayıtsız Üye Nefsinize yenilmeyin Ahlâkli olan yere serilin ve işinizi görün . Kayıtsız Üye tabiki arkadan ilşki günah fakat, oral sex gnah değildir çünki cinsel organın sertleşmesi ve sexe hazırlık için bu muamelelerin yapılması gerekiyor. bundan zevk ve haz alındığına göre bence bir sakıncası yok. Kayıtsız Üye Zinaya engel olunacaksa Vaciptir diyenlerde var Ama kesin günahtır diyebilirmiyiz orası tartışılır Jean S. A soru güzel olmuş şimdi doktorlar çürük, dişle, oralar, yapılmasını tavsiye etmiyorlar hastalık kalabilirsiniz işler arasında sağlık sorunu yoksa olabilir. Galiba bazı hocalarımızda olur diyor evli bayan erkek birbirlerine her şeyi vermelidir, yoksa sonuçta evliler, Evliya Aladağ Efendimizin sav. tenasul organını hiç kimsenin görmediğini bildirmiştir. Hz. Ömer ra. İslamiyeti kabul ettikten sonra, sağ eliyle tenasul organına dokunmadığını bildirmiştir Hz Ali kv=keremellahü veche Hz Ali nin ra ismine “kv” ibaresi tenasul organına hiç bakmadığı için âlimlerimizce eklenmiştir. Buna göre tenasul organımıza ağzımızla temas etmek bir yana bakmak bile uygun değildir ki bakmak mekruhtur Buna göre, ağızla temas etmek nasıl caiz olabilir. Ve unutkanlık yaptığı kesin şekilde ihtilaf olmaksızın bildirilmiştir. Kayıtsız Üye Kur’an-ı Kerim’de Lüt kavmının bu yüzden helak olduğunu anlatan epeyce ayet-i kerime varken bu konu neden tartışmaya açılmış anlayamadım. ılımlıkadın Bir kadın veya adam buna mecbur edilemez. Dinimizde farz ve vacip olmayan hiçbirşey için kimse bize baskı yapamaz. Caiz olan herşeyi yapmak zorunda değiliz Kayıtsız Üye Sevgili din kardeşlerim eğer bir işten şüphe duyarsanız onu kötüyemi yoksa iyiyemi yakın ona bakın öyle karar konuda ben düşündüğüm zaman şu yemek yiyorsun,güzel söz söylüyorsun,kuran okuyorsun,küfür ediyorsun demicem yapmaman lazım nasıl ki küfür kötüdür ağız yoluyla ilişkiye girmek kötüye yakındır hem hastalık hem sağlık insanın cinsel organları 1000 defada yıkansa zevk almaya başlayınca kendine özgü bazı mikrorganizmalar salgılar buda ağıza sağlığa zararlıdır Kalbe zararlıdır Dinden doğrudan uzaklaştırır Yasakları normalleştirir Uzak durun düşünmek bile iyi değildir Kayıtsız Üye Sorularla islamiye sitesindeki yazıyı aşağıda linkiyle paylaşacağım ama önce şunları yazayım. Demekki günah değilmiş. iyice yıkadıktan temizlendikten sonra bunları yapmış olmanın bir kötülüğü yok bence. çirkin bulmaya gelince bence yetiştirilme tarzıyla alakalı bir durum çirkin bulma durumu. aman kızım-oğlum bunu yapma aman şöyle yap aman böyle yap deniliyor sonrada kızlarımız oğullarımız cinselliğe öcü gibi bakıyor. öcü mocu değil dilediğince davran işte yasakları çiğnemeden. nediye engel vuracakmışsınki kendine Yazı altta; İslam, kişinin eşiyle cinsel ilişkisini şu durumlarda yasaklamıştır 1. Âdet halinde ve löhusalı iken cinsel temas. 2. Eşinin dışkı yerinden yani anuşünden / zevceye arkasından yaklaşmak büyük günahlardandır. Peygamber aşm şöyle buyuruyor “Allah bir kadının dubüründen münasebette bulunana rahmet nazarıyla bakmaz.”İbni Mace, Beyhaki Dinimizin bunların dışındaki cinsel ilişkiyi, üreme organından olmak şartıyla her türlü şekline müsaade ettiğini ve haram kılmadığını anlıyoruz. Eşlerin birbirini yalama, okşama, dudaklarıyla, oral yolla ve elleriyle cinsel ilişkiye hazırlamak için vücutlarının değişik yerlerine yaptıkları her türlü hareketin haram olmadığını söyleyebiliriz. Kayıtsız Üye Olaya tıbben bakalım. İnsan dudağında oluşan yaralara sebep olan Herpes Simplex Virüs denilen bir virüs mevcut. Halk arasında bunlara uçuk deniliyor. İnsan hastalandığında yada kortuğunda meydana geliyor. İki tipi mevcut. HSV1 ve HSV2. 1 olanı dudakta bulunanı 2 olanı ise dudaktan genital bölgeye taşınmış olanıdır. İnsanda hiçbir zaman kaybolmaz. Uygun zamanı bekleyip tekrar ortaya çıkabilir. Kadında yada erkekte yine dudaktaki gibi yaralar yapabilir. Bunları çekebilirsiniz belki ama. Ama bu HSV2 bir anne doğum yaptığında doğan bebeğin gözlerine bulaştığında bebekte körlük yapabiliyor. Şunu hayal edin bir çocuk doğuruyorsunuz yada baba oluyorsunuz. Çocuğunuz sizi hiç göremeyecek ve siz onu herşeyden çok koruyup gözünüz gibi bakacaksınız. Ama sorumlusu sizsiniz. İslam birşeyi yasaklıyorsa bunun en büyük sebeplerinden biride insan sağlığıdır. Kayıtsız Üye Sellamunaaleyküm sorum olacaktı ben 23 senelik evliyim ama eşim kendisinden beni tiksindirdi beraber olmadan önce ondan istediğin her kadının istediğinden yani önce dişlerini fırçalaması duşa girip temizlenmesi nefesi kokmasın diye ağzına parfüm yada gargara yapması kısacası yanıma tertemiz gelmesini istemiyorum ama oo hiç kendine önem vermiyor bende yanaşmıyorum hep rahatsızım yada renklendim 2 hafta sürüyor deyip geçiştiriyorum şimdi burda günah hangimizde benim dediklerimi yapmaya üşeniyor şimdide beni aldatıyor iyce tiksindim ne yapmalıyım yanıma yaklaştıkça ooo kadınlarla yaptıkları aklıma geliyor kimde şimdi günah boşanalım diyorum yanaşmıyor boşanmaya çıkmazdayımm inanın Prof okur Bir tane akıllı adam ,kadın yok yuh be size ,bilmeden yapılan ilişkiden sorumlu değiliz Allah affeden affetmeyi sevendir. Kadın ay hali bitti sanmış ilişki kurmuş bunda herhangi bir kasıt olmadığından günah, haram bilip bilmeden yorum yapmayın , hadis fıkıh ilmin yoksa insanların kafasını karıştırma. Bilmediğiniz varsa yazın cevap yazayım. Her kadın her Erkek cinsel ilişki kurar emirdir. İster zevk deyin ister. ihtiyaç buna karşı gelemezsin .Arkadan Dubure girmek Livata suçudur affı yoktur .ALLAH Lüt kavmını bu yüzden helak etti ,Kitabımızda ayetlerle sabittir sadece karı koca dan dolayı değil ,pislik insanlar erkek erkeğe ,kadın kadına yani lezbiyen suçlarından kardeşlerle baba ile daha bir sürü suçtan dolayı helak oldular. Kayıtsız Üye İslamda mastürbasyonu yasaklayan kuvvetli bir rivayet yoktur. Mevcut rivayetler hadis usulüne göre zayıftır. Mesele geçmiş alimler arasında ihtilaflıdır. Savaşlarda bazı sahabelerden yapıldığını gösteren rivayet olduğnu gördüm ama incelemedim. Ancak cinsellik kişinin asli ihtiyacıdır. Eğer size sıkıntı veriyorsa yapabilirsiniz rahatlamak için. Çünkü aksi halde daha büyük sıkıntılar olabilir tıbbi ve psikolojik olarak. Ayrıca rüya görmekle sıkıntınız çözülmez. Allahü alem Ayrıca oral seksi yasaklayan bir rivayet yoktur bilakis destekleyen sahih rivayet vardır. Adetli iken üstü ile istediğinizi yapın hadisi. Vedahi fetevayı hindiyede cevaz veren nakiller vardır. Ayrıca eşler birbirine tepeden tırnağa helaldir her yerine bakabilir. Dinde sahih bir delil olmadıkça aksine olan herşey mübahtır kastamonu37 Günümüzde kıyamet alametlerine bakınca neredeyse hepsi oldu büyük alametler mucizevi doğa olayları olmadı sanırım sadece düzgünömer Adet zamanında, kadının diz kapağı ile göbek arasına dokunulamaz ama o bölgeyi kapatıp başka yerlerinden faydalanabilir. Adet halinde sevişmek, Peygamber Efendimizin sünnetlerindendir. Arzulanmaya ve şehvetsiz de olsa sevilmeye muhtaç olan kadın, her ay belirli bir süre adetli günlerinde ilgisiz kalmaktan ve sevimsiz olduğu şeklindeki üzücü şartlanmalardan ötürü rahatsız olabilir. Onun için bu günlerinde kadınları ilgisiz bırakmak doğru değildir. Hz Aişe ” Eşleri olan bizlerden biri adet gördüğü zaman Allah’ın Resulü göbekle dizler arasına örten genişçe bir örtü örtünmesini emreder, sonra da onun göğüslerine yönelirdi.”Nesai, 1/189. fth123 Tövbe estağfirullah. Yök kulak arkadı, yök göğüs arası, yök ağız yolu… yani her seyr ayrı yasak çıkarmasına göre üreme organına yönlendirilmiş. Bunun dışı uygun değildir. Şeytani şehvet duyguları sizi aldatmasın. erkeğin kadının cinsel organını öpmesi, kadının erkeğin cinsel organını ağzına alması günah mı Erkeğin, kadının mehri ve mülkü hakkında söz hakkı var mıdır? 1031 Paylaş

erkeğin kadının vajinasini emmesi günahmı