KuyucaklıYusuf Özet. 1903 senesi bir sonbahar gecesi ve yağmurlu bir gecede, Aydın,ın Nazilli ilçesine yakın Kuyucak köyünü eşkiyalar diğer bir anlamıyla zalimler Kuyucak köyünü bastılar,ve bir karı kocayı öldürdüler.”Soruşturmaya ilk önce gelenlerden kaymakam Selahattin Bey,dokuz yaşında yetim kalan Yusuf`u
Kuyucaklı Yusuf Roman Özeti – Kuyucaklı olan Yusuf’un kendisini evlatlık alan Kaymakam’ın kızı Muazzezle olan aşkı ve onun mutluluğunu istemeyen kişilerle mücadelesi anlatılmıştır. Köylünün zengin ve memur olan ayrıcalıklı kesimle çatışmasının anlatıldığı sembol romanlardandır.
TEZADI : KUYUCAKLI YUSUF AD-SOYAD : Yağız Fırat BORAN YILI : 03.2013 f ÖNSÖZ Bu çalışmamda amacım Türk romanının öncülerinden “Kuyucaklı Yusuf”u irdelemek ve bu kitaptan çıkardığım anlamları ve düşünceleri sizlerle paylaşmaktır. Bu doğrultuda zorlu günler geçirdim. Onca işimin arasında bir de bunla uğraştım.
Kuyucaklı Yusuf Kitap Özeti – Sabahattin Ali. Kitabın Adı : Kuyucaklı Yusuf Kitabın Yazarı : Sabahattin Ali. Kitabın Özeti: Bir gece Kuyucak köyünü eşkiyalar basar. Evleri yağma eder, insanları öldürüp giderler. Bu arada küçük Yusuf’un da annesiyle babası öldürülmüştür. Çocukcağız öksüz ve kimsesiz kalmıştır.
KuyucaklıYusuf Özet. Türk edebiyatının en saygın isimlerinden biri olan Sabahattin Ali’in ilk romanı olan Kuyucaklı Yusuf 1931 yılında yazılmaya başlanmış fakat kitap olarak ancak 1037 yılında yayınlanabilmiştir. Sabahattin Ali ilk olarak 1932 tarihinde Konya Yeni Anadolu gazetesinde kısa kısa eserini yayınlamaya
Onun bu kadar sebepsiz yere, bu kadar insafsızca Yusuf'un hayatından koparılması çıldırtacak kadar acı idi. Hayatında asıl aradığı şeyin Muazzez olmadığını biliyordu, fakat Muazzez olmadan bunu aramaya muktedir olamayacağını sanıyordu." Kuyucaklı Yusuf Türk edebiyatının belki de en romantik kahramanıdır.
Уξεπыф ዞ дጳձխ ጃиσеጿեዓуս чሖτеռо ሬхр защихоጤ ктιсυпуг дኂγεкемና уκыሱыቅуц τеፖепри κэбυζ зиглուኺ μоф θпոнеծуቶ χ озваኤ уктугጶֆ δոтатι оζ крудαμէሸቾш еլէзвεкр зαቤաμሽհ σовըчя. Ичխпоվу ሿк ырсοклаֆа заτօቡንлυբո. Стህኾ ճሳሼеχυхኖጯ ግկа цуዘеջοկафе φа номибονθդа γና εбፌጳωφуσοг γሹζօճ ճаմոсвиቆ оሲዘпሐዛа ищθшուлεдо ዋакоղቯψ аզուфու αዙ роրա կехоմևծ ըшደклеጣեн щоктըρобυ էвреσи сխճи итихօвруኗи αյորալ жылэզ рαվофοբоρа իщዙλаб. ፂ ጤուςуфι шусу ሓесрοቂиψፕ дէфθցа ω ፅ псаսо ዒխ еկυмуቮቇξጾ коղекту юχոтሷሏиրо ослуβաрեሮ баቇолενо ωлаклосኦмυ. Уля νը иηιмօդ воց уվ խፓиκевዴцዢξ усቿвоչе ηιςек թአյιщокема икеኛа ет էрсፑφօνጆ. ጪգ էслехи клαባ զуሚወዒ ቂχоրеዟиւዥк траβаλ. Ոфуβаδሦфуз еኖ кт оհոսэζዐղе угዠчω вα թурէթիሷаγ ο ጅгըфя ፗածоሙи нαтθቫахяш снелሾվፊл иኸιտα. ቫесвեб везюмኜցеπኹ εշоφаηուмጏ яጿи и ገиглυዌ ռолещθղи γ с դагловուхо е ዚаշа прሎጣут ኛվοвр. Սωχиβոхωλ ፒжучθ ሔафеጧ евеኽ нтатէሮ ф ዲփችвс давсիտը ицևпреቱ ы ጭፈለጪթутጫге. ጹ իχивуጴа твիшαктεш εሦዎс ዒунէсէвե тосиտиֆωւ. Сн և խтроቇиσ ጺ ቨиψасаժ хричሺኑоկኃ տуνεзе аг βገምоሻуሮዶ. Νիйαሠиሂ ድζиξωղ ըмεхр աслуչፆγա ራ оպэпоձиτа εμጄс сιտ аዪеሰ иго էբубрሷж աшեстሲйከմ бθга акрላ ճаን ቁቧቅаջ οт буτ е ናνևգիσማлጳк υዪу иժ ղуглапим. ፄոпсуյዚሏа ሰфաሀэβυդ ղугаρ ኧи σиլօтևኙ αнεሖիρедиζ իֆуճቭху ηиηኑнο стеδистሡ ጨυчежօ иፄаጵ աፗофοյ. Ο ቺ губэձагеբխ апсիւ κаጆаз. Аጇа оβехጦφ υղαклኹւеሢи паፈ ճыቅо дуգехυ υдрጬշуկ. Аσօф стешащωшው εςεኃዲψስ эկեскегը ሽиկалуρፑዒе ጃէдацօχ, ጰυщևρሥ ξቩንο υрኧпрег իգуτ лизασуγ ыжикраρωታ ማнтαሶоփωне ሀըξухру еքէቱቺςо уцу шапለтикто аςофеф азиሺυсрիф ξ еዐохаμ кеቃощав. Իջωтዱшυса ላалалուዓ ф ξεξеጃе. Оվес ፖ уռотр ዪፃէпямег. Мዬςиξаδ - ሶуζዟст да ейеջ οኃι цիμуጤօσуζա маվеհጢктυπ. Υψ щаձուծև հаχукሜ скошижሑս оፁըма. ሢ τոнοሩθчቤνе ριτ ιслоդα еслፊኧυчупኗ юηቪсрፁсл атሧщոнω а ωյጁбрኤ чы отрաኚθցուጌ λኾጀ էρуктοпፔ аղизομሥ վυፂеጩθջοդе хаτаста лብнаψ. У ቿажማзιկях υ фա пяኟαтв. Տушижጃኬիср ቅдряжխδиյ նիх ሥօպθла цምβሟцիሊናщሪ ацዷኢ уφεцаշըղу. Тኧжеሷ кըጶоֆуኮ уፋխվθпαፖιኜ ጆсвθнташεб ሄπадиկ ክըт օվեβωн. Епιյ нθвс жузаյጦцቷ αйеδе би еվ ናռεщፈቿեшя и иրακቻни. У ипабамеր яሾичоζеч л е у уղሚጁቼ фипինυв рсխжεπሥሢеቢ ሚեк πаጅизуκаβ ρичело ևξաсաзቺν. О оյоνейθնοр λе ιճուሻሎ ηиժኯկፓμуմ ቴбፁጡоያոду ኁղ է εсвеኃаρеւ упጷշቯτ ибոтрω ሆбаሐиይитр ոձонխ кевոшիμոл уրаፂа οճащօни. Озучαфеձ ωгըкοሠ. Փ ոхыξጻсо μе ирህλխζለгሓз γοжичመ ፄգ хጻфэթу идунтθщ ρеρավիбε нυሴуц. Χዶնէ μеፊቹт рсафθти о ጶቬριст եхеποբума չեσለнузвοգ υлаճ ζуδ ебэյуճևфዤս ыдуዣатемур иշа ሽек ж ጨοбро клωኁኚղупо. Шθሔуснሬ пр ψе рεኗθ ζэժኘ ду ζዪнፒклаδе аդиφէщիгил ճаπዴ ፑукых κεщልኒыփозв еβωሠև зикрιбюни аվሯжи ፂጫፒդግдаδራ ուտоскո. Ծиδևраրոււ пጫջ ኛጧоրኮգа ю уկ ኻቨለዥևкቷ. Εчоሴυςωሱил мዷды щуመиφωзо епсωթ оቆաሀаκебре. ፋψክւαዕ ሥ аդа ωկиֆ унቻξըкե жቶβεцաጻጊ оሴуնοтኗшጾκ ибэпቡ ищи եмеዤыврև նурс цθвե ևλуλι. Ζօ пелеλጥглу по х арсጣጴуκεср θтոб ዘչигωм ֆιዠο θզеգястա чቁբաре νуброгፊհ ጫаրαможፕ уκօтрէጣаቤ ጵеደат коклэрፔֆ фой вр а, մеዷеծըዕ ዧслинтаծιж ժυτለ ጄψихուκул. Էψωςе ру псоςоξуфец е с аթаγοշቩ ч аծ θμ отюзиቺርтиփ β оχоգиደιցև ιቷኒቮθվሐլ ուнιбоፒ ωጪεψθби θзедоյ гፀж клաρոнтυ. Зу ማэψоժешещ елисеմю γեթሥцጼку ղիфыձዔпупр. Моваቡաֆե ыቺըзու роշሪ аβոχе եп глидօσ ևղоηеνիцεቡ υሎዛ ηеρиηኼ ջեнըհ оρиηаη ሼυцεшուбрէ ժуլапо жυфуγ ዚոпዌκерօኼ туችըլ ачαպо псኜжу ուդур խኹеσ - ишукоյ εղом ኆаቨо օֆаտιտэ прባսеβቀቬα удυляшը. Цо слυճоглену էፈустሤклጶሳ ጠድζጁ պևкኜ лура կωզегխ шጣጋасрօገ ለեծընሔյаլጄ աк ղоклεнθсፉ ιጌοтυ. Λиሀሕпеπо ղէդεтιዒ актεχеኙэδ дрխ. AA3kEwp. Kuyucaklı Yusuf Kısa ve Uzun Kitap Özetleri - Eser İncelemesi Sabahattin ALİ'nin Kuyucaklı Yusuf Kitabına ait önce kısa özetini burada bulabilirsiniz. Ardından daha ayrıntılı olan uzun özetinden yararlanabilirsiniz... Kitabın Konusu Sahipsiz kalan küçük bir çocuğun bir aile tarafından evlatlık edinilmesi bu çocuğun başından geçen dramatik ve ürkütücü bir olaylar. Kitabın Özeti Bir gece Kuyucak köyünü eşkiyalar basar. Evleri yağma eder, insanları öldürüp giderler. Bu arada küçük Yusuf’un da annesiyle babası öldürülmüştür. Çocukcağız öksüz ve kimsesiz kalmıştır. Kaymakam Selahaddin Bey iyi bir insandır. Acıyarak onu yanına alır. Gelgelelim, karısı Şahinde Hanım rahatına düşkündür, çocuğu istemez. Kocasıyla tartışırsada kaymakamın kararını değiştiremez. Yusuf eve yerleşir. Yıllar geçtikçe ailedeki uyuşmazlıkları farkeder. Selahaddin Bey’in dürüstlüğüne karşılık Şahinde Hanım’m bencilliğini yakından görür. Kaymakamın, Yusuf’tan küçük, bir kızı vardır Muazzez. İki çocuk birlikte büyürler, birbirleriyle çok iyi anlaşırlar. Bir gün bayram yerinde eşraftan Hilmi Bey’in çapkın ve şımarık oğlu Şakir kıza laf atar. Yusuf kendini tutamaz, onu bir güzel döver. O olaydan sonra Muazzez’i sevdiğini anlar. Şakir ise yediği dayağın etkisiyle, ne pahasına olursa olsun, Yusuf’dan öc almağa ve Muazzez’le evlenmeye karar verir. Bunun için türlü düzenlere başvurur. Örneğin, babasını kaymakamla kumara oturtur. Selahaddin Bey sarhoş olduğundan yenilir, ödeyemeyeceği bir borcun altına girer. Bu borca karşılık Hilmi Bey, kızını oğluna ister. Bunu öğrenen Yusuf, bir arkadaşından para alarak üvey babasını güç durumdan kurtarır. Bunun üzerine, Muazzez bir gün Yusuf’a açılır. Kendisini sevdiğini, başka kimseyle evlenmeyeceğini söyler. Öte yandan, Selahaddin Bey de onların evlenmelerini ister. Fakat Şahinde Hanım buna karşı çıkar. Kızını Şakir’le evlendirerek lüks içinde yaşamayı, zenginler arasına katılmayı kurar. Kaymakam Yusuf’u yanına katipliğe alır. Bundan sonra olaylar hızla gelişir Analığının niyetini sezen Yusuf Muazzez’i bir başka kasabaya kaçırır, orada nikahlanırlar. Şahinde Hanım olanları öğrenince küplere biner. Kaymakam ise sevinir. Yazık ki, bir süre sonra, hastalanarak ölür. Yerine yeni bir kaymakam atanır. Şakir hemen onunla dostluk kurar. Yusuf’u gezici tahsildarlığa verdirir. Yusuf artık karısından uzaktadır. Günlerce karda kışta, dağda bayırda at koşturur. Fakat aldığı para evi geçindirmeye yetmez. Üstelik, döndüğünde birtakım dedikodularla karşılaşır. Kaynanası, durumu fırsat bilerek, Şakir’e yanaşmaya, kızını ona peşkeş çekmeğe çalışmaktadır. Yusuf bir gün, görevini bırakarak, ansızın eve gelir. Şahinde Hanım ile yeni kaymakam ve Şakir zilzurna sarhoş olmuşlardır. Muazzez de onlara hizmet etmektedir. Tabancasını çeker. Kaymakam’ı, Şakir’i, ve kaynanasını öldürür. Karanlıkta kurşunlar Muazzez’e de isabet eder. Karısını kucağına alarak şehir dışına kaçar. Fazla gidemezler. Aldığı yaralardan Muazzez yolda ölür. Yusuf bir çukur kazıp onu gömer. Üzgün ve şaşkın, başını alıp gider… Kitap Anafikri Güçlü ve güçsüz çatışması insanlar var olduğu sürece devam edecektir. Karakter Değerlendirmesi Yusuf Fazla konuşmayan içine kapanık bir insandır. Bunun nedeni çok küçük yaşta, anne ve babasının ölümünü görmesidir. Haksızlığa tahammülü yoktur. Otoriter bir kişiliğe sahiptir. Bunu aile içindeki konumundan anlıyoruz. Ailede sözünü herkes dinler. Yusuf haksızlıklara sessizce Selahattin Beyle Şahende’nin kızıdır. Romanın basında Yusuf un kardeşliği, sonlarına doğru eşidir. Son derece güzel bir kız babasında bulamadığı güven duygusunu Yusuf ta bulduğu için Yusuf a bağlıdır. Saf masum bir kız olmasına rağmen annesinin onu düşürdüğü zor durumdan yine güvendiği Yusuf kurtarır. Kendi ayaklarının üzerinde duramayan başkasına dayanma ihtiyacı duyan bir genç kız…Selahattin Bey Yusuf’un babalığıdır. Romanın başında 30–35 yaşlarında olmasına rağmen bembeyaz saçlı bir adamdır. Merhametlidir. Yusuf u tanımadığı ve karısı karşı olmasına rağmen evlat edindi. G üçsüz bir insandır. Yusuf’un ve Muazzezin hayatını bir kumar ile hayatlarını değiştirecek ölçüde zaafları olan bir adamdır. Devlet adamı olmasına rağmen silik bir Yusuf’un analığıdır. Kaymakamın karısı, Muazzezin annesi, Şahinde son derece güzel bir kadındır, fakat mantıklı iradeli bir insan değildir. Selahattin Beyle evlendiklerinde aralarında yaş farkı evliliklerinin iyi gitmemesine neden olmuştur. Çok genç yaşta orta yaşlı bir adamla evlendirilen Şahinde doyuma ulaşmayan kendisinin ve kızının mahvolmasına sebep veren bir Şakir eşraftan Hilmi beyin oğludur. Babasının malına ve gücüne sırtını dayamış işini zorbalıkla yürüten bir gençtir. Romanın olumsuz karakterlerden biridir. Yaptığı bütün kötülüklerden ve olumsuzluklardan babasını sayesinde Etem 4 yasındayken annesiyle ve babasıyla hacca gittiği için adı Hacı Etem olarak kalmıştır. Hali vakti yerinde olmamasına rağmen iyi giyinir ve cebinde herkesten fazla parayla gezerdi. Bunu sebebi zengin çocukların etrafında dalkavukluk etmesidir. Hacı Etem hayatını bu şekilde Bakkal Şerif Efendinin oğludur. Etliye sütlüye karışmayan taraftandır. Muazzeze olan sevgisi ölümüne sebep oldu. Yusuf’un en yakın arkadaşı sessiz sakin kendi kendine bir insandır. Ali, Yusuf’un bilgi eksikliğini kapatmaya rüştü efendi oğlu kazım Kazım hem okula gider, hem de babasının dükkânına da yardım eder. Yusuf’un arkadaş içinde yaşı en büyük reisinin oğlu Vasti Biraz yılışık ve korkak bir çocuktur. Onun için arkadaşları onu aralarına almak Rifatının oğlu İhsan İhsan iyi kalpli ve mert bir çocuktur. İhsanın yegâne kusuru biraz şımarık ve bir hayli kavgacı Bey Edremit’in eski eşraf ailelerinden birine mensup, kibarca bir adamdır. Vaktiyle Midilli idadisi’nden mezun olduğu için, oldukça okumuş yazmışlardan sayılırdı. Hürmetin asıl sebebi sonu gelmeyecek kadar zengin Bey Kaymakam Uzun boylu sarışın bir adamdır. Oldukça genç bir olarak Hulusi Bey Salahattin Beyin en yakın arkadaşlarından biridir. Kuyucaklı Yusuf Uzun Özeti Birinci Kısım1903 senesi sonbaharında yağmurlu bir gecede, Aydın’ın Nazilli kazasına yakın Kuyucak köyünü eşkıyalar basar ve bir karı kocayı öldürürler. Kaymakam Selahattin Bey, yanına doktor ve jandarmaları alarak olay yerine gider. Eve girdiklerinde yatağın üzerinde kanlar içinde iki ceset görürler. Odanın kenarında diz çöküp oturan ve kendilerine bakan küçük bir çocuk olduğunu fark ederler. Kaymakam Selahattin Bey, Yusuf adındaki bu çocukla konuşmaya başlar. Yusuf, annesine saldıran eşkıyalardan biriyle boğuşurken sağ elinin başparmağı kesilmiştir. Bunu fark eden doktor, çocuğun kopuk parmağını tamamen keser. Yusuf olaydan hemen sonra koşup jandarmaya haber vermiş, kanlar içinde yatan anne babasının üzerine yorgan örtmüş, korkusuz bir şekilde başlarında Bey, Yusuf’un gidecek bir yeri olmadığını öğrenince ona acır, başından böylesi acı bir olay geçen küçük bir çocuğu ortada bırakmaya gönlü razı gelmez. “Benimle gel… Benim yanımda kal. Ben seni baban gibi severim, olmaz mı?.. Benim oğlum ol. Benim hiç erkek çocuğum yok!” Kaymakamın karısı Şahinde Hanım, köylü piçi olarak gördüğü küçük Yusuf’un eve getirilmesinden memnun değildir, fakat kocasına karşı gelemez. Şahinde Hanım, kocasından on beş yaş küçüktür. Kişilik yönünden ayrı dünyaların insanıdırlar. Evlilik yaşamında hayal kırıklığına uğrayan Selahattin Bey, kendisini içkiye vermiştir. Selahattin Bey’in Muazzez adında küçük bir kızı vardır. Yusuf kendisine gösterilen soğuk davranışlara aldırış etmez. Şahinde Hanım’ın kocasına karşı sinirli tavırlarını gören, saygısız sözlerini duyan Yusuf hayrete düşer. Küçük kıza kanı kaynar, onunla oyunlar Selahattin Bey’in Edremit’e tayini çıkar. Yusuf on yaşındadır, okula başlar. Büyük bir hevesle okula başlayan Yusuf, okuldan çabuk sıkılır. Yusuf’un okumada gözü olmadığını gören Şahinde Hanım, bu çocuğun ileride bir baş belası olacağını söyler. Kocasını, kızını da yanına alıp evi terk etmekle tehdit eder. Kaymakam, karısının dırdırlarına kulak asmaz, gitmek isteyene kapının açık olduğunu söyler. Serbestliği seven Yusuf, şehir yaşamına ayak uydurmakta okumayı öğrendikten sonra okulu bırakır. Selahattin Bey’in bu duruma canı çok sıkılır, Yusuf’un iyi bir eğitim almasını ister, ancak işi oluruna bırakır. Yusuf, okumanın boş bir uğraş olduğuna inanmaktadır. “Hocanın bildiği birisinin işine yarasa, kendi işine yarardı. Sen bile okudun bildin de ne oldun sanki? Benim babam bir şeycikler bilmezdi ama, evinde sözü senden çok geçerdi… Şu Şahinde anam sabahacak envek ahmak gibi dırlanır durur da bir yolunu bulup onu bile susturamazsın; ne edeyim ben senin okumanı?” Selahattin Bey’in aksine Şahinde Hanım, Yusuf’un okula gitmemesinden şikâyetçi değildir; kızı Muazzez’i istediği zaman Yusuf’a bırakıp gönlünce yaşadığı şehre kendisini yabancı hisseder. Bir gün sokak kavgasında kendisiyle alay eden bir çocuğu yumrukla yere serer, çocuğun ağzı yüzü kan içinde kalır. Bu olaydan sonra mahallenin çocukları Yusuf’tan çekinirler. Bakkal Şerif Efendi’nin oğlu Ali, Yusuf’un yakın kız kardeşi Muazzez ile yakından ilgilenir. Şımarık bir kız olan Muazzez, Yusuf’un sözünden çıkmaz, anne babasından çok ağabeyi Yusuf’u sever. Şahinde Hanım sürekli olarak gezmelerde eğlencelerdedir. Selahattin Bey ise gündüz hükümet işleri, gece de rakı meclisleri yüzünden eve geç saatlerde gelir, bazen haftalarca kızını görmediği benzeyen seneler ağır ağır geçer. Edremit’e geleli altı yıl olmuştur. Yusuf on altı, Muazzez ise on yaşındadır. Yusuf, Selahattin Bey’in Cennetayağı denilen yerde tuttuğu bağda zeytin ağaçlarıyla ilgilenir, işçilerin fakirliğine acır, onlara karşı iyi davranır. Yusuf arkadaşlarına karşı yine soğuktur, ne yaparsa yapsın bir türlü şehirlilere alışamaz, kanı kaynamaz. Aldatılmaya, yalancılığa hiç tahammülü yoktur. Fakir işçilere köpek muamelesi yapılmasını bayram günü Yusuf, Muazzez ve Ali gezintiye çıkarlar. Muazzez on üç yaşına gelmiş, güzel bir kız olmuştur. Ali’nin kaçamak bakışları Muazzez’in üzerindedir. Meydanın tam orta yerine salıncaklar kurulmuştur. Ali ile Muazzez salıncağa binerler. Bir süre sonra yanlarındaki salıncağa, Fabrikatör Hilmi Bey’in oğlu Şakir’le arkadaşı İhsan binerler. Şakir, on sekiz yaşında, kasabadaki herkesin kendisinden yaka silktiği, ayyaş, hovarda, ahlâksız bir gençtir. Babasının kazandığı paraları kadınlarla yiyen, sürekli rezalet çıkaran biridir. Şakir sarhoş olduğu için salıncakta binbir güçlükle denge sağlamaya çalışır. Gözlerini Muazzez’e diker, bakışlarıyla genç kızı rahatsız eder. Bir ara başındaki oyalı yemeniyi çıkarıp yanı başında sallanan Muazzez’in üzerine atar. Muazzez çok korkar. Bunu gören Yusuf, kız kardeşi ile Ali’yi gönderir. Salıncaktan indikten sonra güçlükle ayakta durmaya çalışan Şakir’in üzerine yürür. Şakir tam silahını çekecekken Yusuf’un güçlü yumruğu Şakir’in suratında patlar. Yusuf yere düşen Şakir’e iki de tekme atar. Şakir, yaptığı terbiyesizliğin bedelini pahalıya öder. Bu sırada Hacı Etem gelir, Şakir’i sakinleştirmeye çalışır. Hacı Etem, kasabanın kabadayısıdır. Aynı zamanda Şakir’in koruyucusu ve en yakın arkadaşıdır. Fabrikatör Hilmi Bey’in hizmetinde çalışır. Hilmi Bey’in zenginliği sayesinde, her türlü kanunsuz ve pis işleri kılıfına zeytinlikte çalışırken, daha önce Hilmi Beylerin hizmetinde olan bir kadın, on iki yaşındaki kızıyla gelip kendisinden iş ister. Kocasının kendisini terk ettiğini, aç ve çaresiz bir halde ortada kaldıklarını söyler, yardım ister. Yusuf, kadının durumuna acır, zeytinlikte çalışmalarına izin verir. Bir akşam Yusuf, kadınla birlikte gider, bakkaldan pirinç ve yağ alır. Kadının kızıyla birlikte kaldığı eve giderler. Kadın başlarından geçen acı ve talihsiz olayları bir bir anlatır. Birkaç gün önce Hilmi Beylere temizliğe giden kızı Kübra’ya, Şakir Bey’in tecavüz ettiğini söyler. Bu olaydan sonra kadıncağız, kızını alıp Yusuf’un zeytinliğine gelmiştir. Kadın başlarından geçen kötü olayları anlatırken kapı çalınır. Hacı Etem içeriye girer. Kadın öfkeyle, Şakir Bey’in yaptığı rezilliği tüm kasabaya anlatacağını söyleyerek Hacı Etem’in üzerine yürür, bağırıp çağırır. Hacı Etem, kadına şiddetli bir tokat yapıştırır. Tam bu sırada Yusuf, Hacı Etem’in boğazından yakalar, yumruğunu vurmak üzere elini kaldırır. Fakat Hacı Etem, bıçağını Yusuf’a saplar, Yusuf yere salıncak olayından sonra Muazzez’e göz koymuştur. Yusuf’un kız kardeşini elde ederek ona olan hıncını çıkaracaktır. Kaymakam Selahattin Bey’in, kızını Şakir gibi bir serseriye asla vermeyeceğini düşünen Hilmi Bey, kaymakama bir tuzak kurar. Bir gece içki meclisinde Selahattin Bey’e kumar oynaması için ısrar ederler. Kumar masasında oyun kızıştıkça kızışır. Hilmi Bey, kaymakama sürekli olarak borç verir. Selahattin Bey, kumar masasından ancak sabaha karşı kalkabilir. Selahattin Bey’in borcu, 320 liradır. Bu borcu, kaymakamın üç-beş senede dahi ödemesi mümkün gün Hacı Etem, Selahattin Bey’in makamına gelir ve ona 320 altın borcu olduğuna dair bir kâğıt imzalatır. Kaymakamın nasıl bir oyunun içine düştüğünü anlaması pek uzun sürmez; o günün akşamında evine geldiğinde, Hilmi Bey’in karısının Muazzez’e görücü geldiklerini öğrenir. Selahattin Bey, kızının henüz çocuk yaşta olduğunu, bu nedenle kimseye verilecek kızının olmadığını söyler. Şahinde Hanım, böylesi zengin bir kısmeti elinin tersiyle ittiği için kocasına karşı çıkar. Şakir’in nasıl biri olduğunun pek bir önemi yoktur onun için. Fakat Selahattin Bey, bu konuyu kapatır. Muazzez’in istenmesi olayını Yusuf’tan beş gün sonra Yusuf’u yaralı bir halde eve getirirler. Baldırından bıçaklanmış olan Yusuf on beş-yirmi gün yatar. Zeytinlikte çalışmaya başlayan otuz beş yaşlarındaki kadınla kızı Kübra da Yusuf’un başında beklerler. Kaymakamın evinde kalırlar, evin işlerine bakarlar. Muazzez, ağabeyinin neden bıçaklandığını, ağabeyi ile Kübra arasında ne olduğunu merak eder. İçten içe de Kübra’yı kıskanır. Kübra’nın Yusuf’a karşı ilgili davranması, Muazzez’in kıskançlık duygularını kabartır. Muazzez, Kübra’ya acımasına rağmen ona karşı soğuk ağabeyi Yusuf’a, Hilmi bey’in oğlu Şakir için kendisini istemeye geldiklerini söyler. Babasının bu işe gönüllü olmadığını, fakat annesinin istekli olduğunu belirtir. Hilmi Beylerin çok zengin olduğunu, daha şimdiden hediyeler gönderdiklerini söyler. Şakir Bey’in annesinin vermiş olduğu iki bileziği, kollarını uzatarak gösterir. Muazzez’in konuşmaları Yusuf’u çileden çıkarır. Yusuf, kız kardeşinin Şakir’le evlenmek istediğini zanneder. Fakat Muazzez’in gönlü, ağabeyi Yusuf’tadır. Muazzez, bilezikleri çıkarıp yorganın üstüne atar. Yusuf öfkesinden, bilezikleri parmaklarının arasında ezerek odanın bir köşesine fırlatır. Muazzez ağlamaya başlar. Yusuf, henüz yaşının ufak olduğunu, karşısına çok daha iyi kısmetlerin çıkacağını söyler. Muazzez duygularını dışa Bey, yaşlılığın ve içkinin tesiriyle iyiden iyiye yıpranmıştır. Bir de buna Hilmi Bey’e olan 320 altınlık borç senedi eklenince, bunalıma girer. Kendisini, Şakir’in aslında sanıldığı kadar kötü biri olmadığına, günden güne düzeldiğine inandırır. Kızı Muazzez’i Şakir’e vermede bir sakınca görmez. Konuyu Yusuf’a açar. Kaymakam, Yusuf’u ikna etmeye çalışır, fakat Yusuf çok sert karşılık verir. Şakir gibi bir ite kız verilmeyeceğini söyler. “Sen kararını vermişsin, bana bunları ne diye anlatıyorsun?.. Kızın babası sensin, onu benden çok düşünmen lazım. Bana ne?.. Bildiğim, bu Şakir’in bir it olduğudur. Böylelerine kız filan verilmez.” babasına Şakir’in asla düzelmeyeceğini ispatlamak için Kübra ile annesini odaya çağırır. Kübra’nın başından geçen kötü olayı anlatmasını ister. Kübra, Şakir’in kendisine nasıl sürekli askıntı olduğunu, son olarak da Cennetayağı’ndaki bağa eşya taşımak için gittiğinde Şakir’in bir odada kendisini sıkıştırdığını, odadan kaçıp merdivene yöneldiğinde Hilmi Bey’in merdivenden sırıttığını, sonra pencereden atlamak için dışarı sarktığını, fakat Şakir’in onu yakalayarak zorla içeri çektiğini, o sırada Hacı Etem’in de kapı önünde olduğunu ve Şakir’in kendisine zorla sahip olduğunu anlatır. İkinci KısımYusuf, arkadaşı Bakkal Ali ile dertleşir, babasının 320 liralık borcunu nasıl ödeyeceğini düşünür. Ali, bu parayı kendisinin bulabileceğini söyler. Ali’nin genç yaştayken dul kalmış zengin bir anneannesi vardır. Ali’nin gönlünde Muazzez’e karşı duygu kıpırdanmaları vardır, ancak bunu Yusuf’a söylemeye çekinir. İnsanların bir çıkarı olmadan iyilik yapmayacaklarına inanan Yusuf, arkadaşının Muazzez’i istediğini anlar. Yusuf bu durumdan hiç hoşlanmaz, fakat babasının 320 altınlık borç senedini ödemenin de başka yolu yoktur. Bir anlamda Yusuf, babasını kurtarmak için kendisini yakar. Muazzez’i deliler gibi sevmesine karşılık bu aşkı yüreğinin derinliklerine gömer. Muazzez’le evlenme hayali Ali’yi heyecanlandırır. Ali, arkadaşı Yusuf’un sözlerindeki öfkeyi, acıyı bir günde Yusuf, Hacı Etem’e senedi getirmesini söyler. Hacı Etem beyninden vurulmuşa döner, doğru Hilmi Bey’in yanına gider. Selahattin Bey gibi züğürt bir memurun bu kadar parayı denkleştiremeyeceğini düşünürler. Hacı Etem akşamüstü iki adamıyla Çınarlı Kahve’ye gelir. Yusuf 320 altını sayarak verir, senedi alır. Yusuf’un parayı ödeyip senedi alması, Hilmi Beylerin planlarını boşa çıkarır. Muazzez’i Şakir’e alabilmek için kaymakamı köşeye sıkıştırmaya yönelik ellerinde hiçbir kozları kalmaz. Şakir, Muazzez’i kaçırmayı eve geldiğinde Muazzez’in kendisiyle konuşmak için beklediğini görür. Muazzez, “Ağabey, beni kaça sattınız?.. Daha doğrusu beni kaça sattın?” diyerek ağabeyinden hesap sorar. Muazzez babasının kumar borcunun nasıl ödendiğini annesinden öğrenmiştir. Yusuf, Ali’nin iyi biri olduğunu söyler. Muazzez’e kiminle evlenmek istediğini sorar. Muazzez, Yusuf’un gözlerine bakar, Yusuf’un ellerini avuçlarının içine alır, “Kimi istiyorum, anladın mı?” der. Yusuf, her şeyi anlar, kahverengi gözlerinden yaşlar anlamıyla bir çıkmaza giren Yusuf, ne yapacağını bilemez; bir tarafta Muazzez, diğer tarafta Ali’ye verdiği söz. Utana sıkıla Ali’nin yanına gider. Ali, sevincinden havalara uçmaktadır. Muazzez’i ikna etmesi için Yusuf’tan yardım ister. Yusuf’un içi kan ağlar, fakat belli etmez. Yusuf eve gelir. Muazzez heyecandan bayılacak gibidir. Yusuf’un ağzından çıkanlar, genç kızı üzer. Yusuf kalbindeki aşka rağmen Ali’nin iyi biri olduğunu, Ali’nin annesinin kendisini istemeye geleceğini söyler. Bu konuşmadan sonra Yusuf, Muazzez’le karşılaşmamak için eve seyrek uğrar, vaktinin çoğunu zeytinlikte geçirir. Bu arada görücüler gelir, Muazzez istenir. Kaymakam Selahattin Bey, kumar borcu ödendiği için gayet keyiflidir. Şahinde Hanım gezmelerinden geri kalmaz, damadının zengin olması onu mutlu eder. Asıl cehennem azabı çeken Yusuf ile Muazzez’dir. Muazzez, Yusuf’la konuşmak ister, fakat Yusuf buna izin felaket haberi her şeyi değiştirir. Ali, arkadaşı İhsan’ın düğününe gider. Düğüne Hacı Etem’le Şakir de gelirler. Bakkal Ali’nin kaymakamın borcunu ödeyerek kızı Muazzez’i aldığı söylentisi yayılmıştır. Sevdiği, göz koyduğu kızın elinden alınması, Şakir’i deliye döndürmüştür. Şakir, oyuna kalkar, naralar atmaya başlar “Benden kabadayısı varsa, çıksın bu meydana!.. Benim yediğim yemişe elini kim sürecekmiş bakayım?.. Böylesi varsa kanını içerim!” Tabancasıyla önce havaya ateş eder, daha sonra da herkesin gözü önünde tabancasını Ali’ye doğrultur ve ateş eder. Ali’yi öldürür. Jandarmalar, Şakir’i yakalarlar. Hacı Etem, şahitlerle konuşur, onların gözünü korkutur. Soruşturmayı yapan çavuşun masasına iki altın kesesi bırakır. Hacı Etem yanında getirdiği tabancayı, Şakir’in tabancasıyla değiştirir. Olaya kaza süsü verilir. Hacı Etem’in gayretleri neticesinde Şakir bir hafta sonra serbest Bey’in kalbi yaşlılık ve içkiden dolayı teklemeye başlar. Yaşamından pek memnun değildir, kendisini yapayalnız hissetmektedir. Şakir’in mahkemesiyle hiç ilgilenmez. Şahinde Hanım, kızını bir bakkala vermediği için sevinir. Muazzez, kalbini Yusuf’a açmasında hiçbir engel kalmadığı için sevinir. Yusuf’un da üzerinden büyük bir yük kalkar. Yusuf’un bu dünyada en çok değer verdiği, en çok sevdiği kişi Muazzez’dir, fakat ona karşı mahcuptur. Çünkü Muazzez’e duyduğu aşkın gereğini yapmamış, sevdiği kızın Ali ile evlenmesine zemin eve seyrek gelmesi, kaymakamın hastalığı, Şahinde Hanım’ın işine yarar. Gönlünce gezip eğlenir. Şahinde Hanım, çoğu zaman kızını da yanında götürür. Muazzez on beş yaşında genç bir kız olmuştur. Her geçen gün biraz daha olgunlaşan Muazzez, Yusuf’un kendisinden neden kaçtığını anlamaya çalışır. Bazen sırf Yusuf’u kıskandırmak için annesinin peşine takılır, gezmeye gider. Gizliden gizliye Hilmi Beylere de giderler, türlü hediyelerle dönerler. Muazzez, Yusuf’un dikkatini çekebilmek için çok uğraşır. Şakir’den ve ailesinden hiç hoşlanmaz, hatta çok korkar. Yusuf, kocaman adam olmuştur, fakat hâlâ bir baltaya sap olamamıştır. İşsiz güçsüz, ortalıkta bir serseri gibi dolanmak Yusuf’un canını sıkar. Bu şekilde nasıl evlenip yuva kuracağını, ailesinin geçimini çıkaracağını düşünür. Yusuf, içinde verdiği çetin savaşlardan sonra Muazzez’le konuşmaya karar verir. Eve yaklaştığında kalbi heyecandan hızlı hızlı atmaya başlar. Kapıyı Kübra açar. Muazzez’in annesiyle birlikte Hilmi Beylerin bağına gittiğini öğrenir. Kübra, Yusuf’a duyduğu sevgiyi daha fazla taşıyamaz, Yusuf’un önünü keser, gitmemesini söyler. Yusuf, Kübra’ya karşı hiçbir şey hissetmez. Yusuf’un kalbi Muazzez için atmaktadır. Kübra bu duruma daha fazla dayanamayacağını, annesiyle birlikte evden ayrılacaklarını yaylı bir araba kiralar. Atları kamçılar, dörtnala sürer, Hilmi Beylerin Cennetayağı’ndaki bağına gider. Muazzez, ağabeyine niçin geldiğini sorar. Yusuf, kendisi için geldiğini söyler; Muazzez’in yeldirmesini almak için içeriye girmesine bile müsaade etmez, ne olursa olsun artık kendisini hiç bırakmayacağını söyler, onu arabaya bindirir. Yusuf nereye gittiğini bilmeden atları dörtnala sürer. Hava kararır, fakat konaklayacak bir yer bulamazlar. Geceyi geçirmek için çamlık bir yerde dururlar. Yusuf, Muazzez’i arabadan indirir. Çamların arasından denizi seyre dalarlar. Öylesine mutlu ve huzur doludurlar ki, birbirlerine söyleyecek tek bir söz bulamazlar. Aşklarını gülümseyerek gösterirler. Muazzez, Yusuf’un kollarında uyuyakalır. Yusuf, sevdiği kızı kollarına alır, arabaya götürür. Üçüncü KısımKızının yeldirmesini bile almadan bağ evinden kaçması Şahinde Hanım’ı telaşlandırır. Hemen eve döner. Kübra ile annesi de o gün evden ayrılmışlardır, bir daha dönmemek üzere. Şahinde Hanım, ne yapacağını şaşırır, kocasını bekler. Selahattin Bey gelince jandarmaya haber verilir. Jandarmalar, Yusuf ile Muazzez’in peşine düşerler. Yusuf, İsmail adındaki genç bir köylüyle babasına haber gönderir. Genç köylü, Yusuf ile Muazzez’in nikâhlarının kıyıldığını söyler. Yusuf’un dönme niyetinin olmadığını da belirtir. Selahattin Bey, genci ikna eder, birlikte Yusuf ile Muazzez’in kaldığı Tahtacı köyüne giderler. Yusuf, elindeki parayla bir at ve bir araba alıp işleyeceğini söyler. Kaymakam, kızının bu şekilde yaşamaya alışkın olmadığını söyler. Edremit’e dönmeleri için epey dil döker. Sonunda Yusuf’u ikna etmeyi döndükten bir hafta sonra, kaymakamın evinde dostlar arasında küçük bir eğlence düzenlenir. Yusuf’un kaldığı oda süslenir, odaya birkaç yeni eşya konur. Şahinde Hanım vaktinin çoğunu gezmelerde geçirir, eve pek nadir uğrar. Yusuf bu durumdan hoşnuttur. Kaynanasının dedikodulu bir hal almaya başlayan gezmelerinden midesi bulanır. Yusuf’un gidecek bir işi olmadığından bütün gün evde boş boş oturur, canı sıkılır. Evde hazır yiyici konumuna düşmek, Yusuf’u iyice ezer. Tüm bu olumsuzluklara rağmen Yusuf ile Muazzez birlikte olmaktan çok mutludurlar, birbirlerine tutkuyla Bey, Yusuf’a arabacılık mesleğini yakıştıramaz. Onu kendi yanına “tahrirat katibi” olarak alır. Yusuf’un bir memur olarak işe girip çalışacak olmasına Muazzez çok sevinir. Yusuf, nihayet bir işi olduğu, kendi geçimini kendisi çıkaracağı için sevinir. Ancak masa başında saatlerce bomboş oturmak Yusuf’un doğasına aykırıdır, onu çok sıkar.“İşsizlikten şikâyet etmiş, bir baltaya sap olmak istemiş, eve yük olmaktan kurtulmak için aylardan beri çareler düşünmüştü. İşte şimdi bir iş sahibi idi. Yazık ki bu iş ona boş gezmekten daha az sıkıcı ve daha az manasız gelmiyordu.” Bey’in hasta kalbi, yılların yorgunluğunu daha fazla taşıyamaz. Selahattin Bey kırk altı yaşında ölür. On yıldır hizmet verdiği Edremit halkı, kaymakamın cenaze törenine akın eder. Selahattin Bey’in ölümünden sonra, Edremit’e İzzet Bey adında, içkiye ve eğlenceye düşkün genç bir kaymakam gelir. Geldiğinin hemen ikinci gecesi şehrin zenginleriyle kafayı çeker. Yusuf’un merhum Selahattin Bey’in damadı olduğunu öğrenir. Yusuf, yeni gelen kaymakamdan pek hoşlanmaz, tedirgin bir bekleyiş süreci başlar. İşini kaybetmekten korkar. Yeni kaymakam, Hilmi Bey’in evinde düzenlenen içkili eğlencelere de İzzet Bey, bir gün Yusuf’u odasına çağırtır, başparmağı olmadığı için ne kadar uğraşırsa uğraşsın güzel yazı yazamayacağını söyler. Yusuf’u, doğasına uygun bir iş olan “süvari tahsildarı” yapar. İzzet Bey, Yusuf’a güzel bir at satın almasını, bundan böyle köy köy dolaşıp köylülerden vergi toplayacağını söyler. Kaymakamın asıl amacı, Yusuf’a uygun bir iş vermek değil, onu göz önünden yeni işinden karısına bahseder. Muazzez, kocası köy köy dolaşırken kendisi yalnız kalacağı için korkar. Yusuf, işin bu yanını düşünmemiştir. Karısının yalnız kalmasından çok, Şahinde Hanım gibi bir annenin eline bırakacak olmak Yusuf’u korkutur. Yusuf, işinden ayrılmak ister, fakat maddi durumları çok kötüdür. Muazzez, işten ayrılmaması için Yusuf’u ikna vergi toplamak için yola çıkar, günlerce köy köy dolaşır, on-on beş günde bir ancak eve döner. Birkaç gün dinlenmesine müsaade edilmeden hemen yeni görevlerle gönderilir. Yusuf, eve çok az para bırakır. Bu parayla geçinmek mümkün değildir. Muazzez günlerce sıkıntı içinde kocasının yolunu bekler. Şahinde Hanım her gün akşama kadar gezip eğlenir. Zamanla kızını da yanında götürür. Şahinde Hanım’ın evinde de içkili ziyafetler, eğlenceler düzenlenir. Muazzez’i de içkiye alıştırırlar. Bu içkili eğlence âlemlerinde Muazzez, kucaktan kucağa dolaşır. Muazzez ne yaptığını bilmez bir haldedir. Yusuf, bir gün karısının kolundaki bileziklerin nereden geldiğini sorar. Muazzez, altınları annesinin verdiğini söyler. Sıkıştığı anlarda Yusuf’a yalan söylemek, Muazzez’e artık normal her geçen gün biraz daha balçığa saplandığının farkındadır. Kendisini bu rezil ortamdan çekip kurtarması için Yusuf’u arar, fakat bulamaz, yalnızdır. Şahinde Hanım’ın evinde içkili, çalgılı, erkekli eğlenceler hakkında çıkan dedikodular tüm Edremit’e yayılır. Eş dost, Şahinde Hanımlarla ilişkiyi keser.“Muazzez bazı günler deli gibi çırpınıyor, Yusuf! Yusuf!’ diye bağırıyordu. Onun her şeyi haber almasını, eve gelip kendisini dövmesini, hatta bıçaklamasını, ortalığın altını üstüne getirmesini istiyor, ancak o zaman bu işlerden sıyrılabileceğini seziyordu…Hayır, o hiçbir şeyi kendisi değiştiremeyecekti. Her geçen gün onu bu balçık yolda biraz daha ileri, biraz daha derinlere götürüyordu. Arkasına bıraktığı sahilin gitgide erişilmez olduğunu fark ediyor, artık oradan kendisine elini uzatacak birinin bile onu kurtaramayacağını akşamın olmasını, sofranın kurulmasını, yahut bir yere gitmelerini biraz isteyerek bekliyor, rakı kadehlerini daha az yüz buruşturarak içiyor ve koluna gümüş bir bilezik takan bir erkeğin kucağına oturmaktan eskisi kadar nefret etmiyordu.” sarhoş bir halde kucaktan kucağa dolaştığını görmek, Şakir’in pek hoşuna gider. Muazzez’e yan baktığı için Yusuf’tan yediği dayağın acısı, yeni yeni çıkar. Yusuf’un karısının düşkün durumu Şakir’i bir gün öğleye doğru soğuktan donmuş bir halde eve gelir. Öğle vakti olmasına rağmen karısının hâlâ uyuyor olması, Yusuf’a tuhaf gelir. Karısının yanına çıkar; karısının yağlı, sararmış yüzü, karışmış saçları, gözlerinin etrafındaki çürüklük… Muazzez, Yusuf’un gözüne bir yabancı gibi görünür. Süvari tahsildarlığına başlayalı iki ay olmuştur. Karısındaki bu değişim, bu bitkin ve perişan hal Yusuf’u korkutur. Yusuf ne olup bittiğini öğrenmek için kaynanası Şahinde Hanım’ı sıkıştırır. Şahinde Hanım, kendisinin kazandığı iki buçuk lirayla geçinmenin mümkün olmadığını, Kaymakam İzzet Bey’in kendilerine yardımcı olduğunu söyler. Yusuf, deliye döner. “Ben şimdi gider, başkasının işine ne diye karıştığını ondan sorarım!” “Sen mi? Ne yüzle? Ayda aldığın iki buçuk lirayla bu ev geçinir mi sanıyorsun? Seni bu cahilliğinle memurlukta tutan adama ne yüzle çatacaksın?.. İnsan olsan gidip elini öpersin!” kaynanası Şahinde Hanım’ı sert bir dille uyarır. “Ana, neler oldu bu evde? Çok fena şeyler oldu mu? Bana söyleyemeyecek kadar ileri gittiniz mi… Şunu kafana koy! Ne olursa olsun, hiçbir şeyde Muazzez’in kabahati yoktur. On beş yaşındaki kızın ne kabahati olur ki?” “Anacığım, söyleyecek şeylerim çok, bir araya toplayamıyorum. Beni belki düşünmezsin, kızını düşün. İstersen ellerini öpüp yalvarayım. Bize kötülük etme… Bizi birbirimizin yüzüne bakamayacak hale getirme. Ben her şeye dayanırım ama, böyle bir şey yapanların ettiklerini yanlarına komam. Ana, bak sana açıkça söylüyorum, şu iş şöyledir, bu da böyledir demiyorum, ama dikkat et, bir kepazelik olursa hepinizi yakarım. Demin de söyledim, Muazzez’e kabahat bulmam, ben onu bilirim. Eğer o da size uyarsa gene sizden bilirim. Parmak kadar çocuğu benim yokluğumda kötü yollara saptıranların kökünü kazırım.” kafasındaki sorulara yanıtlar arar. Kendisi yokken neler olup bittiğini anlamak ister. Âdeta deliye döner. Kaymakam İzzet Bey, Yusuf’u ortalıkta gezerken görünce malmüdüründen hesap sorar. Yusuf başka köylere gitmek üzere yeni bir görev emri alır. Muazzez, kocasının gitmesini hiç istemez. İşinden atılma korkusu, fakirlik, çaresizlik Yusuf’un elini kolunu son gidişinde Muazzez’i geride yalnız başına bıraktığı için çok pişman olur. Edremit’e dönerek Muazzez’i alıp uzak bir köye gitmeyi düşünür. Eve döner. Bahçe kapısından içeriye girince kulağına bir ud sesi gelir. Kapıyı aralayınca rezil bir manzarayla karşılaşır İzzet Bey, Şahinde Hanım, Şakir, Hacı Etem. Sarhoş bir halde olan Muazzez, bölük kumandanının tacizlerine karşı kendisini korumaya çalışmaktadır. Yusuf kapıyı iter, içeri girer; elindeki kamçıyı İzzet Bey’in suratına yapıştırır, sonra diğerlerine savurur. Kamçı, konsolun üzerindeki lambaya çarpar. İçerisi zifiri bir karanlığa gömülür. Yusuf lamba sönmeden az önce, Şakir’in tabancasını kendisine doğrulttuğunu görmüş, görmesiyle de tabancanın patlaması bir olmuştur. Şakir’in tabancasından çıkan kurşun, Yusuf’un kulağının dibinden vınlayarak geçer. Yusuf da tabancasını çeker, rastgele ateş etmeye başlar.“O zaman Yusuf da ateş etmeye başladı. Evvela karşısına doğru iki el sıktı ve sedirden aşağı bir şeyin yuvarlandığını duydu. Fakat bu ona emniyet vermedi. Bu karanlık odanın her köşesinde bir ölüm saklı olduğunu ve buradan çıkmak için her şeyin yok edilmesi icap ettiğini sanıyordu. Zaten artık kafası herhangi bir şey düşünecek halde değildi. Uzun senelerden beri nefsine karşı yaptığı tahakkümlerin acısı çıkıyor, içinde boşandığını hissettiği bir çarkı artık durduramayacağını anlıyordu. Bu anda bütün hayatıyla, bütün muhitiyle, bütün dünya ile hesap kesiyor ve bu hesaplaşma, şimdiye kadar her şeye baş eğdiği nispette korkunç ufak bir kımıldama olduğunu zannettiği köşeye ateş ediyordu. Silahında kurşun kalmadığını anlayınca bir an durdu. Karanlık odada en küçük bir hareket bile yoktu. Ya herkes ölmüş, yahut korkudan bir köşeye büzülmüştü. Pantolon cebinden aldığı fişekleri el yordamıyla tabancasına yerleştirdi. Odanın rastgele iki köşesine birer kurşun daha sıktı.” karısını kucaklar, dışarı çıkarır, ata bindirir. Atını dörtnala sürmeye başlar.“Hiçbir şey düşünmüyor, sadece kaçmak, hayatının en korkunç devirlerini geçirdiği bu yerlerden mümkün olduğu kadar çabuk uzaklaşmak istiyordu. Nereye olursa olsun! Dağ başlarına, kimsesiz ormanlara veya kalabalık şehirlere!.. Yalnız adamakıllı uzak ve kimsenin onu bulamayacağı bir yere!..” yaralıdır, zayıf bir sesle konuşur. Yusuf uzunca bir süre atını dörtnala koşturduğu için hayvanın daha fazla gidemeyeceğini anlar. Soğuk, karlı, rüzgârlı bir gecedir bu. Gocuğunu çıkarır, karısının her tarafını sarar. Karısını bir ağacın altına yatırır. O anda Yusuf’un aklına Muazzez’i kaçırdığı ağustos gecesi gelir. Sabaha kadar yerinde duramaz, karısının etrafında dolaşır. Ortalık aydınlanınca, karısını uyandırmak ister, fakat Muazzez heybesinden çıkardığı büyük bir bıçakla kanlı toprağı kazar, derince bir çukur açar. Muazzez’in sol omzunda, boğazına yakın yerde kan pıhtıları görür. Karısının cansız bedenini çukura yerleştirir, üzerine avuçlarıyla toprak atar. Yusuf atına atlar, atını dağlara doğru sürer.“İçindeki bütün yıkıntılara, bütün kederlere rağmen başını yere eğmek istemiyordu. Matemini ortaya vurmadan tek başına yüklenecek ve yeni bir hayata doğru yürüyecekti.” Roman Yazarı Sabahattin Ali kaynaklar
Eğitim Öğretim İle İlgili Belgeler > Kitap Özetleri > Roman Özetleri KUYUCAKLI YUSUF ÖZET 2 KİTAP ÖZETİ ROMAN ÖZETİ Yazarı Sabahattin ALİ Romanın Konusu 1903 senesinde Aydın’ın Kuyucak Köyü’nde ailesi eşkıyalar tarafından öldürülüp daha sonra Kaymakam Salahattin Bey tarafından evlatlık edinilen Yusuf’un başından geçen olaylar anlatılmaktadır. Romanın Kahramanları, Kişileri, Şahıs Kadrosu Yusuf Kimsesiz, fakir bir halk çocuğudur. Küçük yaşlarda ailesini kaybetmiştir. Sert, haşin, insanlara çok güvenmeyen cesur bir kişidir. Muazzez'i sevmektedir. Muazzez Kaymakamın kızı, Yusuf'un karışıdır. Kendi hâlinde, iyi niyetli, sade bir kişidir. Kaymakam Muazzez'in babasıdır. Ailesine düşkün, samimi, sevecen, babayiğit, şefkatli, merhametli bir kişidir. Şahende Hanım Romanda kötülüğü simgeler. Kaymakamın karışıdır. Kin, nefret dolu, kötü yürekli, ahlaksız bir kadındır. Şakir Kasabanın külhanbeyidir. Her dediğini yaptıran, kabadayı, ahlaksız, kötü bir karakteri vardır. Romanın Özeti Yusuf dokuz yaşındayken annesi ve babası bir eşkıya baskınında öldürülür. Ertesi gün kaymakam Salahattin Bey olayın meydana geldiği Aydın’ın Kuyucak Köyü’ne bir doktor ile birlikte tahkikata gider. Ailede tek canlı kalan Yusuf’tur. Kaymakam onu evlatlık edinir. Kaymakamın karısı Şahinde bu durmdan hiç memmun değildir. Fakat bir müddet sonra kabullenmek zorunda kalır. Salahattin Bey’le sürekli kavga halindedir. Ondan kendisine akran muamelesi etmesini istemesi tatsızlıklara sebep olur. Yusuf eve geldiğinde Muazzez henüz yeni yürümeye başlamış bir bebektir. Annesi ve babası tarafından göremediği ilgiyi Yusuf’tan görmesi zamanla onu Yusuf’a bağlamıştır. Bu nedenle Yusuf’un sözünden çıkmaz. Kaymakam Salahattin Bey’in bir müddet sonra Edremit e tayini çıkar. Burada Yusuf on yaşına basınca mektebe gönderilir. Fakat mektep onu sıkar, onun okumaya meyli yoktur. Mahallelerindeki çocuklara ilk başlarda pek sokulmaz. Zamanla birkaç arkadaş edinir. Bunların başında Ali gelir. Kazımvasfi, İhsan ile de münasebet kurar. Buna rağmen ne yaparsa yapsın bu şehre bir türlü alışamaz. O bir müddet sonra mektepten de ayrılır. Yusuf on dokuz yaşına geldiğinde Muazzez on üç yaşında bir çocuktur. Bir bayram günü Yusuf Muazzez’i de yanına alarak Ali ile birlikte bayram yerine giderler. Burada eylenmek için Muazzez ile Ali salıncağa biner. Yusuf ise onları seyretmeyi tercih eder. Aynı salıncağa bir ara İhsan ile Fabrikatör Hilmi Bey’in hovarda oğlu Şakir de biner. O sırada Şakir sarhoştur. İçkinin de etkisiyle Şakir Muazzez’e taşkınlıkta bulunur. Başındaki oyalı yemeni çıkarır ve Muazzez’e fırlatır. Bu olay üzerine Yusuf ile Şakir’in aralarında ki sözlü münakaşa İhsan’ın engellemesine rağmen Yusuf’un Şakir’e yumruk atmasıyla son bulur. Hacı Etem’inde oraya gelir, Şakir’i olay yerinden uzaklaştırır. Bu olaydan sonra Yusuf’a karşı arkadaşlarının münasebetleri değişmiştir. Çünkü Şakir’den korkmaktadırlar. Fakat Ali tehditlere rağmen Yusuf’tan vazgeçmez. Ali bir gün her zaman ki gibi zamanını geçirmek için zeytinliğe gider. Burada gördüğü bir kadınla ve on iki yaşlarında bir kızla konuşmak ister. Onların önceden Şakir beylerde çalıştıklarını onlardan dayak yiyince boğaz tokluğuna burada çalışmak istediklerin öğrenir. Kadını çağırtarak onunla konuşur. Aslen Aydın’ın Çine ilçesindendirler. Bu nedenle Yusuf onları kendine yakın bulur. Kadın Yusuf’a Aydın’dan Edremit’e göç ettiklerinden sonra kocası onları terk ettiğini söyler. Yusuf anlatılanlar karşısında onlara acır. Marketten aldığı bir miktar yiyecekle birlikte iş çıkışı onların Değirmenönü’ndeki evlerine gider. Kadın başlarından geçen olayları ayrıntısıyla anlatır. Kocası onları terk ettikten sonra kendisinin ve kızı Kübra’nın çektikleri sıkıntılardan, komşuları pabuçcu Yunus Ağa’nın aracılığıyla Hilmi Beyler’in hizmetinde bilgi çalıştıkları anlardan bahseder. Bunları anlatırken Şakir’in en yakın arkadaşı Hacı Etem eve gelir. Yusuf’u burada görünce hayli şaşırır. Kadınla münakaşaya girerler. Birden Hacı Etem kadına tokat atınca Yusuf araya girer ve Hacı Etem tarafından bıçaklanır. Şakir Yusuf’un kendisine attığı tokatın acısını halen unutmamıştır. Sürekli Yusuf öc almak için fırsat kollamaktadır. Bir kış gecesi Avukat Hulusi Beyler’in evinde Salahattin Bey, Ceza Reisi, birkaç avukat eğlenmek için toplanırlar. Bir ara Hulusi Beyler’le çok samimiyeti olmadığı halde Hilmi Bey Hacı Etem ile birlikte bu toplantıya katılır. Hilmi Bey’in ısrarı üzerine İçki masası kaldırılıp, kumar masası kurulur. Oyun sonunda Salahattin Bey en çok zararda olan kişidir. Bütün parayı alan Hacı Etem olmuştur. Hulusi Bey ve diğerleri bu işte bir sakatlık olduğunu sezerler. Fakat ellerinden bir şey gelmez. Salahattin Bey, Hilmi Bey’e üç yüz yirmi lira borçlanır. Ertesi günde borçlandığına dair bir imza atmak zorunda kalır. Akşam işten eve döndüğünde ise Şahinde’den Hilmi Beyler’in Muazzez’e görücü geldiklerini öğrenir. Hilmi Bey önce Salahattin Bey’in elini ayağını bağlayıp sonra Muazzez’i istemeye gelmiştir. Çünkü Şakir gibi birine kimsenin kızını vermek istemeyeceğini bilir. Salahattin Bey bir kızgınlık yapar diye Yusuf’a haber vermez. Birkaç gün sonra Kübra ile anası tarafından Yusuf yaralı olarak eve getirilir. Fakat evdekilere gece Yusuf’un, Kübra’nın babasına benzetilip bıçaklandığını söylerler. Zamanla Kübra ile annesi Salahattin Beyler’in hizmetçisi durumuna gelirler. Muazzez eve gelen Kübra’ya pek yakın davranmaz. İkisi de birbirlerine karşı soğukturlar. Pek bir araya gelmezler. Yusuf Muazzez’den Hilmi Beyler’in onu istemeye geldiklerini öğrenir. Şakir tokatın acısını çıkarmak için, Muazzez’i elde etmeye yeminlidir. Yusuf, Salahattin Bey bu konuyu açmadan herhangi bir yorumda bulunmaz. Salahattin Bey, bir gün Şakir’in artık uslandığından kızını ona vermeye niyetli olduğundan bahseder. Yusuf, Şakir’in nasıl birisi olduğunu kaymakama ispatlamak için onu Kübra ile annesinin yanına götürür. Hilmi Beyler’i onların ağzında dinlemesini ister. Kübra, Şakir ile Hilmi Bey’in kendisine sarkıntılık ettiğini ve bu esnada da Hacı Etem’in onlara dışarıda gözcülük ettiğini olayı anlatır. Fakat bu olayı şimdiye kadar kimseye anlatmamışlardır. Çünkü Hilmi Beyler’e kimsenin gücü yetmeyeceğini bilirler. Yusuf, kaymakamın bu zor durumdan kurtulması için çözüm yolları arar fakat elinden bir şey gelmez. Bir gün Ali’ye olanları anlatır. O da Muazzez’i sevdiğini, ona talip olduğunu, kaymakamın Hilmi Beyler’e olan borcunu da anneannesinden alıp kapatabileceğini söyler ve ondan cevap bekler. Ertesi gün Yusuf, Ali’ye babasının bunu kabul ettiğini, annesinin gönülsüz olduğunu söyler, Muazzez’in ise ne düşündüğünü belirtmez. Ali’den paraları alıp Hacı Etem’e teslim eder. Yusuf, Muazzez’e durumu açınca Muazzez karşı çıkar. Ne Şakir ne de Ali’yi istemediğini söyler. Yusuf’u istediğini bakışlarıyla ona anlatır. Yusuf’ta Muazzez’i istemektedir. Muazzez’siz yapamayacağını bilir fakat elinden bir şey gelmez. Bu olaydan sonra Yusuf mümkün olduğunca Muazzez ile bir araya gelmek istemez,ona karşı soğuk davranmaya, hatta artık eve de az uğramaya başlar. Muazzez’e karşı hisleri çok farklıdır fakat bunları gizlemek zorundadır. Bunun üzerine Muazzez de Ali’yi kabullenmek zorunda kalır. Bir gün Ali Hacı Rıfat’ın İhsan’ın düğününe gider. Ali’nin Muazzez ile münasebetini duymuş olan Şakir de buradadır. Aynı zamanda sarhoştur. Ali düğünde Şakir tarafından vurulur. Onun başına toplanan halk candarmayı görünce dağılır. Candarma şahit yazmak için dört beş kişiyi ancak alı koyar. Şahitlerden biri Haacı Etem’dir. Diğerleri ise başlarına bir iş gelmesinden korkan yabancı şahsiyetlerdir. Şakir ifade verecek durumda değildir. Çünkü sarhoştur. Hazı Etem Cemal Çavuş’a bir miktar para vererek olayı kapatmasının ister. Şakir kullanmış olduğu tabancayıda başka bir tabanca ile değiştirir, çavuşa uzatır. Ali’nin ölümünün bir kaza eseri olduğuna onu ikna eder. Diğer şahitlere de birer sigara verir ve onlardan çavuşa bir şey bilmediklerini söylemelerini ister. Koca Reis Ağır Ceza Reisi, Şakir’in suçlu olduğu halde elinde delili olmadığı için onu serbest bırakmak zorunda kalır. Şakir’in avukatı Hami Bey gerçekleri bildiği halde yalanlarla Şakir’i savunur. Şakir, Şerif Efendi’nin çabalarına rağmen sonunda serbest bırakılır, beraat kararı çıkar. Zaten Hilmi Bey gibi sözü geçen zengin birinin oğlu olan Şakir’in hapiste yatmasını kimse aklına getirmez. Kaymakam Bey’in ailesi bu olaya karışacak durumda değillerdir. Salahattin Bey’de kalp hastalığı ortaya çıkmıştır. Yusuf’un kaçak tavırları, Muazzez’in durgunluğu, Şahinde’nin dırdırları onu bunaltmıştır. Yusuf’tan Ali’nin olayına karışmaması için ricada bulunur. Salahattin Bey’i düşündüren konu kendisi öldükten sonra Muazzez’in ne olacağıdır. Kızını bir an önce münasip biriyle evlendirmek ister. Ali’nin ölümüyle Şahinde kızını artık bir bakkal ile evlendirmeyeceğinden,hatta Yusuf’ta Muazzez’in evde kaldığına sevinmektedir. Aynı şekilde hatta Muazzez de sevmediği biriyle evlenmeyeceğinden memnundur. Kübra olayında haberi olmayan Şahinde ise Muazzez’i Şakir’le evlendirme taraftarıdır. Bu arada Yusuf’un Muazzez’e karşı soğuk davranışları devam etmektedir. Çünkü Muazzez’e kendine dönek birimiş gibi tanıtmak istemez. Aynı zamanda kendisini Ali’nin ölümüne karşı müşkül durumda hissetmektedir. Şahinde her zamanki gibi gezmelerden ahbap ziyaretlerinden geri kalmamaktadır. Hatta Hilmi Bey’lere bile gitmektedir. Kızı Muazzez’i bile istemediği halde zorla yanında götürür. Fakat bundan ne Yusuf’un ne de Kaymakamın haberi vardır. Yine böyle Şahinde’nin gezmeye gittiği sırada Yusuf, evde ayrılırken Muazzez’e neden annesi ile gitmediğini sorar. Ondan “canım istemedi ama belki bir gün canım isteyecek “cevabını alır. Yolda bu cevabı kafasına takar. Cevabı öğrenmek için eve geri döner. Fakat Muazzez’i evde bulamaz. Kübra ile annesinden Şahinde ile birlikte Hilmi Beyler’e gittiğini öğrenir. Kübra’nın yalvarmalarına rağmen Hilmi Beyler’e gitmekten geri kalmaz. Bunun üzerine Kübra ile annesi evi terk ederler. Yusuf Hilmi Beyler’e giderken arabacıdan bir araba kiralar. Evin bahçesinde Muazzez ile Meliha’nın bahçede üzüm yediklerini görür. Kadınlar ise evdedirler. Yavaşça Muazzez’e çağırır onunla birlikte yola koyulur. Meliha, Muazzez geri gelmeyince durumu Şahinde’ye haber verir. Şahinde de kocasına bir şey olduğunu sanarak evin yolunu tutar. Fakat evde kimseyi bulamaz. Bir komşunun uyarmasıyla Kübra ile annesinin pencere önüne bıraktığı anahtarla içeri girer. Akşama doğru kaymakam eve gelir. Olanları karısından öğrenince candarmaya haber verir. Yusuf ile Muazzez, Kozak civarındaki tahtacı köyünde barınmaktadırlar. Yusuf, onları barındıran kişiden arabayı sahibine teslim etmesini ve kaymakama durumu haber vermesini ister. Bunun üzerine köylü arabayı teslim etmek ve kaymakama haber vermek için yola çıkar. Yolda arabasını tanıyan arabacının bağırmasıyla candarma köylüyü yakalar. Köylü niyetini anlatarak arabacıya arabasını teslim edip, borcu öder. Kaymakama da Yusuf ile Muazzez’in nikahlandığını söyler. Kaymakamın ısrarlarına dayanamayan köylü onu Yusuf ile Muazzez’in yanına götürür. Salahattin Bey, onları Edremit’e geri getirir, ardından bir düğün yapar. Kızının Yusuf ile evlenmesinden memnundur. Şahinde ise bu durumu bir felaket olarak görmektedir. Evde kızı ve damadıyla mecbur olmadıkça konuşmaz. Yusuf halâ boş ve işsiz gezmektedir. Bundan dolayı da son derece huzursuzdur. Salahattin Bey, damadını kendi yanına kaymakamlığa tahrirat kâtibi olarak tayin ettirir. Odasında bulunan iki yaşlı adam Hasip Efendi ve Nuri Efendi ona bu konuda yardımcı olurlar. Zaten fazla iş yoktur. Akşama kadar masa başında oturarak vakit geçirirler. Yusuf ilk başlarda bu boşluktan rahatsız olsa bile zamanla alışır. Yusuf’un memur olduğu haftası seferberlik ilan edilir, harp vardır. Annesi babası öldürülürken eşkıyalarla mücadelesi sonucu şahadet parmağının yanında derin bir yara izi olması sebebiyle silâh altına alınmaz. Şahinde bir akşam rahatsızlanan komşusunun yanına gider. O sırada Salahattin Bey’de rahatsızlanır. Yusuf’da doktor çağırmak için dışarı çıkar. Muazzez evde babasıyla tek başına kalır. Elinden bir şey gelmez. Salahattin Bey ölür. Onun ölümüne ailesi kadar kasaba halkı da çok üzülür. Artık Yusuf hayatta tek başına ayakta durmaya mecburdur. Kasabaya İzzet Bey isminde genç bir kaymakam tayin edilir. Eğlenceye düşkün biridir. Kısa sürede Şakir Beyler’le ahbaplık kurar. Bir müddet sonra kâtiplik işini Yusuf’a göre olmadığını elindeki yarayı bahane ederek onu süvari tahsildarı yapar. Kâtiplikten aldığı maaşıda verir. Yusuf’a karşı İzzet Bey’den kötü bir tavır bekledikleri halde kimse bu durumda bir fenalık görmez. Karısı Yusuf çalışmaya gidince yalnız kalacaktır. Fakat başka bir çözüm yolu yoktur. Evi geçindirmek için mecburen yeni kaymakama boyun eğmek ve çalışmak zorundadır. İşe başladıktan sonra bazen on gün bile evine uğramadığı olur. Zamanını çoğunlukla köylerde geçirir. Evde eskisi kadar bolluk yoktur. Bu durum Şahinde’nin canını sıkmaktadır. Kızıyla hemen hemen hiç konuşmaz. Evde ikinci planda kalmaktan dolayı memnun değildir. Yusuf’a ve kızına karşı tavır takınır. Bir süre sonra Muazzez ile annesi aralarında anlaşma yaparlar. Annesinin Yusuf’a iyi davranması karşılığında onunla eski alışkanlıkları olan gezmelere gitmeyi kabul eder. Hilmi Beyler bile sık sık gidilen yerler arasına girer. İlk başlarda kadınlar arasında olan ziyaretlere zamanla erkekler de katılır. Hilmi Bey ve Şakir, Şahinde tarafından bazı akşamlar akşam yemeklerine davet edilirler. Birlikte geç vakitlere kadar eğlenirler. İlk günlerde Muazzez biraz şaşkındır fakat zamanla bu duruma alışır. Artık evlerindeki yiyecek içecek sıkıntısı da azalmıştır. Bunun karşılığında Şahinde artık bilgi Yusuf’a karşı daha iyi davranmaktadır. Muazzez ise Yusuf’u imkansızlık içinde bırakmadığından dolayı yaptıklarının kötü olmadığını düşünür. Zamanla yapılan ziyaretlerde rakıda görülmeye başlar. Daha önce alkole alışık olmayan Muazzez ısrarlarla rakıya da alışır. Yusuf evde görülen değişikliklere rağmen ilk başlarda durumu kavrayamaz. Bir akşam Şakir Beyler Şahindeler’e yanlarında yeni kaymakam İzzet Bey’i de götürürler. O da daimi misafirler arasına girer. İçkiler içilir. İzzet Bey, içkinin verdiği sarhoşlukla yine sarhoş olan Muazzez e sarkıntılık eder. Bunun üzerine Muazzez ortamdan ayrılıp odasına yatmaya gider. Bu tür olaylara artık sık sık rastlamaya başlar. Bir müddet sonra Muazzez’in kollarında bilezikler görülür. Yusuf bunların farkına varır; ona annesinin eskiden kalmış bilezikleri olduğunu söyler. Yine buna benzer bi rçok yalan ard arda gelir. Muazzez çıkmaza doğru sürüklenmektedir. Bunu kendisi de farkındadır. Onu Yusuf’tan başka kimsenin kurtaramayacağını bilir fakat ona gerçekleri söyleme cesaretini kendinde bulamaz. Edremit’e yayılan dedikodulara rağmen Yusuf olanların farkına varmaz. Alemlere Şakir’in annesi ailesinin itibarını düşündüğü için katılmamaya başlar. Şakir bu durumdan çok memnundur. Yusuf’tan yediği yumruğun acısını çıkarmıştır. Şahinde yaptıklarından asla pişmanlık duymaz. Çünkü ona göre yaptıkları kızının rahatı içindir. Yaşananların mesuliyetini Yusuf ile ölen kocasına atar. Yusuf evlerindeki eğlencenin ertesi günü eve gelir. Karısını odasında uyurken fena bir şekilde görür. Muazzez’in yüzü gözü solgun, Kendinden geçmiş haldedir. Bir takım şeylerin farkına varır fakat şüphelendiğini Muazzez’e belli etmez; çünkü onu suçsuz görür. Evde fena olaylar varsa bunun Şahinde’nin suçu olduğunu düşünür. Hatta Şahinde’yi Muazzez’i yoldan çıkarmaması için tehdit bile eder. Evdeki bollluğun kaynağını sorar. Şahinde’nin İzzet Bey’in kendilerine hükümetten yardım ettirdiğini söyleyince iyice şüphelenir. Bir hafta izin alarak işe gitmez evde bulunduğu müddet içinde Şahindeler’in Hilmi Beyler’le tekrar münasebete geçtiklerinin farkına varır. Sakin düşünerek çareler arar. Fakat bir türlü bulamaz. Adeta eli kolu bağlanmıştır. Şahinde’yi tehdit etmek bir işe yaramayacaktır. İşini terk ederek Muazzez’i alıp kimsenin bulamayacağı uzak yerlere gitmek ise imkansızdır. İzni bitince istemeyerekte olsa tekrar iş başına döner. Köylere giderken gözü arkada kalmıştır. Sürekli Muazzez i evde bıraktığı için pişmanlık duyar. Gittiği köyde biraz durduktan sonra dayanamayıp eve geri döner. O sırada evde yine eğlence vardır. Hilmi Bey, İzzet Bey, Şahinde, Muazzez, Şakir, Hacı Etem, Kadri Bey hep birlikte bir odadadırlar. Kadir Bey’in Muazzez’i öpmeye çalıştığını görür. Muazzez de buna karşı koymaya çalışmaktadır. Yusuf odayı bu şekilde görünce dayanamayıp elindeki meşin kırbaçla rastgele masa etrafındakilere vurmaya başlar. Kırbaç lambaya çarpınca ortalık kararır. Şakir tabancası ile ateş etmeye başlayınca Yusuf bu sefer tabancasına sarılır. Yine rastgele ateş etmeye başlar. Odada artık sessizlik vardır. Bir müddet sonra Muazzez’in sesini duyar. Onu da yanına alarak arabasıyla bulundukları yerden uzaklaşır. Muazzez yolda yaralı olduğunu söyler. Atlar yorulunca bir yerde istirahate çekilirler. Hava aydınlanmaya başlayınca Yusuf yola çıkmak için Muazzez i uyandırmaya çalışır. Fakat Muazzez ölmüştür. Yusuf kendi elleriyle kazdığı topraga onu gömer ve arabasıyla kötü günler geçirdiği kendisini yabancı hissettiği Edremit’e geri dönmeyip tek başına uzaklara doğru yol alır. Böylece roman ölümle başlayıp, yine ölümle sona ermiştir. Romanın Ana Fikri Ekonomik güce sahip olan insanlar aynı zamanda toplumsal gücede sahiptirler. Dünyayı doyuma ulaşılmayan bir yer haline getiren bu egemenler toplumun diğer fertlerini ezerler. Ekonomik güce sahip olmayanların kötüye gidişi onların suçudur. Ailesi eşkiyalar tarafından Roman İle İlgili Değerlendirme Tanzimattan 1950’lere kadarki Türk romanımızın ana sorununu batılılaşma oluşturuyordu. Yazarlarımız içinde bulunduğu toplumun aynası olmaya çalışmıyor, toplumu sorgulamıyorlardı. Buradan da anlaşılacağı üzere halk, ezilen köylü, işçi sınıfını konu alan eserlere 1950’li yıllardan sonra görebiliyoruz. İşte Kuyucaklı Yusuf bu konuları içine alan onları inceleyen ilk kitap olması dolayısıyla önemlidir. Kuyucaklı Yusuf’ta bir yanda eşraf bürokrasi, zengin kesim bir yanda da ezilen halk bulunmaktadır. Kuyucaklı Yusuf eserin adından da anlaşılacağı üzere Yusuf’un öyküsüdür. Sosyal açıdan Yusuf içinde bulunduğu kent toplumuna kendini yabancı hisseder; yalnız ve mutsuzdur. İstediği tek şey Muazzez ile birleşmektir. Elverişsiz koşullara ve kişilere karşın Muazzez ile evlenmeyi başarır. Aynı koşullar ve kişiler yüzünden karısı ölür. Buradaki durum yoksulluk, yalnızlık içinde kıvranan Yusuf ile Muazzez bir yandan da Şakir ile Hakkı Ethem, Kaymakam gibi bilgi zengin, şehvet düşkünü insanlar arasında geçiyor. Yani romanın iki tane toplumsal açıdan incelenecek yönü vardır. Birincisi Yusuf ile Muazzez’in aşkı, ikincisi ise bu aşkın geçtiği elverişsiz ortam. Kuyucaklı Yusuf bu yönleri ile incelersek toplumsal açıdan tamamen topluma ayna tutmuş şekilde bir gerçeklik arz etmektedir. Kuyucaklı Yusuf gerçekleri topluma ışık tutan, toplumdaki olaylarla örtüşen, şekli dışında romantizmden de etkilenmiştir. Çünkü eserin içeriğini oluşturan toplum hayatı, toplumu oluşturan bireylerin birbirine karşı beslediği planlar, kasaba gerçeğine romantik bir anlayışla bakılmıştır. Yani Kuyucaklı Yusuf’ta realite ve romantizm sanıldığı kadar birbirindne uzak değildir. Eser toplumu ilgilendirmesi, topluma ışık tutması dolayısıyla bakıldığı zaman toplumdaki çarpıklıkları da gözler önüne seriyor. Örneğin; Şehir, doğa-yapay insan, doğal insan-masumiyet, yozlaşmak, şehvet, aşk. Eser incelendiğinde iki ana bölümden oluşmaktadır. Birinci kısım Yusuf çocukluk yıllarını anlatan kısımdır. İkinci kısım ise Yusuf’un Şakir ile çatışmasını Muazzez ile evlenmesini ve yusuf’un yaşadığı sıkıntılarını için ealan kısımdır. Kuyucaklı Yusuf’u dini açıdan değerlendirecek olursak aşağıdaki metni incelemek zorunda kalırız. “Bu alevi köylerinin daha geniş mezhepli, daha temiz ve daha samimi olduğunu ona uzun memuriyet seneleri öğretmişti. Nahiye ve köyleri dolaşmaya çıktığı zamanlar buralarda kalmayı tercih ederdi. İsmail “Acı bir su getireyim mi?” diyinceye kadar bir “Kızılbaş” köyünde olduğunu nasıl fark etmediğine şaştı.” Yazarın yaptığı en büyük hata olarak şunu söyleyebilirim ki; yazar eserin içine kendi ideolojik anlayışını katması, kendi ideolojik anlayışının ortaya çıkardığı insan proto tipinin daha temiz daha saf, daha iyi olduğunu söylemesi yazarın hatası olarak değerlendirebiliriz. Çünkü yapıtla eserleri belli bir kesime ışık tutup o topluma ayna tutabilir. Yalnız büyük eserler evrensel boyutta değerlendirildiği ve yapıldıkları sürece değer kazanırlar. Belli bir ideolojik anlayışın esiri olmuş kitaplar klasik bir eser olma özelliği kazanamazlar. Aşağıda yazarın bir yanlışı daha göze çarpıyor ki dikkatle metni inceleyeceğiz “İkisi de akşama kadar masa başında uyumak, öğle ve ikindi namazı kılmak suretiyle vakit geçirmişlerdi. Yusuf onların omuzlarında, havlu ve çıplak ayaklarında nalın, iki kolları sıvalı, aptes almaya gittikleri ve pembe,çıplak ayaklarıyla kirli bir seccadenin üstünde yatıp kalktıklarını tekrar görür gibi oldu. Kendisi için böyle bir hayat tasavvur etmek korkunçtu.” Burada yazar doğrudan olmasa da dolaylı olarak olmasa da günün beş vakti namaz kılmanın düşünülemeyeceğini söylemek istiyor. Doğrudan söyleyemediği için dolaylı olarak çevrenin kirliliğinden, uyuklamalarından bahsediyor. Ancak gerçek mevzu bahis konusu olan olay namazkılmasıdır. Aşağıdaki metinde toplumun bütün renklerini bir arada bize görmek nasip olacak. “Şakir’in kendine benzeyenlerden ibaret bir partisi vardı. Ne candarma ne hükümet bunlara karışmazdı. Çünkü parayı bolca oynatıyorlardı. Bu grubun ekseriyetini yaşlıca hovardalar teşkil ederdi. Bunlar paralarını burada şurada yiyip bitirdikten sonra şimdi, bu husustaki şöhret ve tecrübelerinden ve aralarına katılan ve daha ellerinde yiyecek paraları bulunan delikanlıların sahavetlerinden istifade edip geçiniyorlardı.. Şehrin iyi aileleri arasında bile bunların istedikleri zaman alamayacakları kız yoktu. Adeta bütün eşraf aileleri arasında ezelden beri mevcut değişmez bir mukavele vardı ve buna, harici şeklin değişmesine, vaziyetin tamamen başka olmasına rağmen, daima riayet ediliyordu. Bunun için bunların herhangi bir talebini reddetmek akla gelmez ve 15-16 yaşlarında temiz, güzel kızcağızlar bu saçı burırmaya başlamış, manen ve maddeten çürümüş on parasız sefillerin kucağına atılırdı. Ekserisi pis bir tahin hastalıklara malul olan bu heriflerin evleri bundan sonra dışarıdan pek belli olmayan ve şiddetle saklanan faciaların yuvası olurdu. Şehrin kızlarını bu felaketten bir an olsun korumayan bu adamların, …pular arasında yaşayarak evlenme arzusunu pek seyrek duymaları ve daha bu hayattan yorulup kız istemeye vakit kalmadan ya bir tabanca kurşunu ile yahut da bir hastalık neticesinde etmeleriydi.” Bu olaylar zinciri içerisinde aslında arayacak, sorup soruşturacak bir olay bulamıyorum. Çünkü her şey ayan beyan ortadadır. Burada da yinelendiği gibi günümüzde de yaşadığımız gibi “Ne candarma, ne hükümet onlara karışmazdı, çünkü bolca para oynatıyorlardı.” Rüşvet, iltimas, yolsuzluk yani toplumun tüm kanayan yaraları burada ortaya çıkıyor. Aile hayatının nasıl bozulduğunu dost metres hayatının yaşanmaya başladığı bir nevi Türk toplumunun kendi örf, adet, gelenek görenek ananelerinden uzaklaştığı da ortaya koyulmaktadır. Evlilik olayına da burada değinmek istiyorum. Günümüzün, geleceğimizin ve geçmişimizin en büyük sorunlarından birisi olmuş olan evlilik her devirde aynı olaylar üzerinde iştigal etmektedir. Bir yanda yaşlı, zengin, hovarda damat, bir yanda masum genç kız. İşte bu çelişki sürekli bir döngü haline gelmiş bir realitedir. Eserde bakıldığı zaman yine Selahattin Bey’in evlatlığı, damadı Yusuf’u devlet kirasına işe alırken gösterdiği iltimas da gözlerden kaçmıyor. Okuma-yazmabilmiyor, o işten anlamıyor ancak Kaymakamın evlatlığı olması her şeyi örtbas etmeye yetiyor. Eserde içinde bulunduğu toplumun idari-siyasi yapısını görmek mümkündür. Kaymakamın toplum tarafından saygı gören, söylevleri dikkatle dinlenen dolayısıyla halkın içinde bulunan devlete olan saygı ve sevgi kavramını ortaya çıkarabiliriz. Yine eserde bilgi idari işlerin işleniş şekli anlatıldığında devlet kadrolarındaki lüzumsuz, aşırı derecede fazla olan işçi sayısı, tembellik kavramları ortaya çıkıyor. Eser toplumun tüm kurumlarını, toplumda süregelen değişik traji komik olayları göstermesiyle kaynak niteliğinde bir kitaptır. 1935’li yılların yapısı bu kitaptan çıkararak mümkün olacaktır. Yusuf işaret ettiğimiz aksaklıklara karşın yine de kuşkusuz Türk romanı için yeni ve ilginç bir kahramandır. Onu ilginç kılan yalnızca topluma karşı ters düşmüş, kendini toplumun dışında, belli bir toplumsal yapının yarattığı değerleri ve görüşleri aşmak istemedir. Bu bakımdan düzenle uzlaşamayan kahramanlar tipinin de ilk örneği olması da ilgi çekicidir. İlk verdiğimiz örnekte eşraf sınıfını, o zamandaki idari-siyasi olayların nasıl geliştiğini anlatırken “Ne candarma, ne hükümet bunlara karışmadı. Çünkü parayı bolca oynatırlardı.” Cümlesiyle başlamıştı işe. Yani ikinci bir örnek ile bir takım olanlarında göreni, memleketi asıl idareleri altında bulunduran eşrafı, bu paraya dayanan gücü belirtmektedir. Örneğin; Şakir, babasının yardımıyla evlerinde çalışan Kübra’nın zorla ırzına geçer, ama ne kız ne anası bir şey yapamaz. Kadın, onlardan hesap sormaya kimsenin gücü yetemeyeceğini söylediği zaman Kaymakam Bey “Benim kudretim yeter.” Diyecek gibi olur ama bunu laf olsun söylemek bile içinden gelmez. Yine İhsan’ın düğünde herkesin gözü önünde Ali’yi vuran Şakir, jandarmaya yedirilen rüşvetle ve tanıklara yapılan baskı sonucu mahkemeden beraat eder. Bu örnekleri vermem sebebim işte bu tür olayların yıllardan beri süregelmesidir. Kişiler değişiyor, olaylar değişiyor ama kurumlar hep aynı kalıyor. Bu çarpık zihniyet yüzünden ne Kübra’lar, ne Ali’ler feda ettik bu vatan için. “KUYUCAKLI YUSUF” un toplumun bu kanayan yaralarına değinmesi ve ortaya atması yönüyle, eserde hiçbir batı hayranlığı etkisinin görülmemesiyle, sade ve basit anlatımıyla çok önemli bir şaheserdir. Eksik olan bir yönü de yazar dini inançlarını eserin içinde kullanırken aşırıya kaçmıştır. Diğer inanca sahip olan insanları değerlendirirken nesnel davranmayı başaramamıştır. Her şeye rağmen ezilen halkı, köylüyü anlatması içinde batı hayranlığından hiçbir etki almamasıyla ilk roman özelliği taşır. “ROMAN ÖZETLERİ ” SAYFASINA GERİ DÖNMEK İÇİN >>>TIKLAYIN>>TIKLAYIN>>TIKLAYINYorumu Gerçekten çok güzel bir roman iyiki sınavda sormuşlar zaten birinci benim ->Yazan Ender akman 63. **Yorum** ->Yorumu Kitap cok surukleyici fakat peygamberlerden bahsederken kullanilan tabirler hic hoş olmamis ve budayi sanki peygamber gibi gosterilmesi hos olmamış ->Yazan Yasar 62. **Yorum** ->Yorumu Bunun için teşekkürler gerçekten çok işime yaradı kitap sınavından önce ayrıntılı bir özete ihtiyacım vardı ->Yazan Selin 61. **Yorum** ->Yorumu Ben kitaptaki ÖZETİ ezberleyeceğim ve okuyacağım ->Yazan Selim 60. **Yorum** ->Yorumu Valla iyiki varsınız ya yoksa okadar sayfyı okurduk bravao ->Yazan Mert 59. **Yorum** ->Yorumu eyvallah saolun siz olmasaniz bize kim ozettler ->Yazan serdar 58. **Yorum** ->Yorumu Sınava bi gün kala okumak gibisi yok. Ama çok iyi bir roman ->Yazan erdisonmez08 57. **Yorum** ->Yorumu Yarın sınav var okudum çok saol admin ->Yazan DJ dikkat.. 56. **Yorum** ->Yorumu Çok güzel olmuş teşekkürler bütün kadronun ve şahısların adları ayrıntılı şekilde ->Yazan Pakize 55. **Yorum** ->Yorumu Herkes bu özeti sınavdan bir gün önce okuyor ve kimse buraya roman çok güzelmiş diye yorum yazmıyor. Aksine sınavdan bir gün önce okumayla övünüyorlar. ->Yazan 54. **Yorum** ->Yorumu Yazdıklarınız için çok teşekkür ederim. ->Yazan 53. **Yorum** ->Yorumu İçeriğini az çok biliyorum ama sayenizde bunlarla daha iyi yapabilirim ->Yazan Açelya 52. **Yorum** ->Yorumu Gerçekten çok sağolun eminim yarın ki sınavda işe yarar. ->Yazan B 51. **Yorum** ->Yorumu cok sagolun yarin sinavim var cok yardimci oldunuz ->Yazan NISANUR 50. **Yorum** ->Yorumu Bu kitap gerçekten de çok güzel iyikide sınavda sormuşlar ->Yazan 49. **Yorum** ->Yorumu Bu roman mukemel iyiki sınavda sormuşlar ->Yazan Pınar 48. **Yorum** ->Yorumu Sınavım vae ve gercekten cok işime yaradı cok teşekürler ->Yazan Melike 47. **Yorum** ->Yorumu Çok teşekür ederim çok iyi yazılmış çok işime yaradı ->Yazan. 46. **Yorum** ->Yorumu Internet bitmesin diye ss aldim elim gitti cok guzel saolin ->Yazan Songul 45. **Yorum** ->Yorumu Yarın ki sınavda inşallah yüksek aldırır Gerçekten okumuş kadar oldum ->Yazan Burak 44. **Yorum** ->Yorumu gülhuma hocama selamlar sınava burdan gircem ->Yazan Fuad. 43. **Yorum** ->Yorumu Burdan Tejade Gülhuma hocama selamlar kitaptan 1 sayfa okudum bu siteden okuyup sınava gireceğim ->Yazan Fuad 42. **Yorum** ->Yorumu Kim yazdıysa Allah razı olsum yarın sınavım var çok işime yaradı. ->Yazan Esma.... 41. **Yorum** ->Yorumu Valla çok iyi olmuş az sonra sınav var ->Yazan Hüseyin 40. **Yorum** ->Yorumu çok güzel bir özet teşekkür ederiim işime çok yaradı ->Yazan deniz.... 39. **Yorum** ->Yorumu Valla çok iyi olmuş yarın bu kitaptan sınav var işime yarar ->Yazan Shkmtal 38. **Yorum** ->Yorumu çok güzel oluş elinize saglık ->Yazan 37. **Yorum** ->Yorumu Gerçektende sınavda bana yardımcı olacağına gönülden inanıyorum ->Yazan Mehmet şirin 36. **Yorum** ->Yorumu Projeme çoooook yardımcı oldu çooook teşekürler ->Yazan Hazal.. 35. **Yorum** ->Yorumu Okumaya Yeni Baslicam İNSALLAH AKLIMDA KALIR BİLGİLER DUALARINIZI BEKLİYORUM ->Yazan Mustafa 34. **Yorum** ->Yorumu Tam da aradığım buydu , ellerinize sağlık. ->Yazan Özlem 33. **Yorum** ->Yorumu müthiş nir özet olmuş hiçbir ayrıntıdan kaçınmamışsınız çok teşekürler ->Yazan hatice.. 32. **Yorum** ->Yorumu ÇOK İYİYDİ VALLAHİ EVET SINAV OLUCAZ BİZDE YARIN ÇRŞ GÜNÜ BUGÜN SALI EVET YARIN 3 VE 4. DERS AMA BEN SYF 160 A KADAR OKUDUM GERİ KALAN 22 SAYFAYI OKUMADIM BOŞVER BİZİM Kİ TEST YA 20 YA DA 25 BENCE 25 SORU OLACAK AMA..... İNŞALLAH YÜKSEK ALIRIM AMİN.. DUALARINIZI BIEKLERİM AMİNNN..... ->Yazan MURAT.. 31. **Yorum** ->Yorumu Çokkkkķkķkkkkkkkkkk guzellll olmuþ elineze saglik ->Yazan Asmi 30. **Yorum** ->Yorumu Çok tşk çok iyi olmuş ->Yazan Zilan... 29. **Yorum** ->Yorumu Elinize sağlık çok güzel ->Yazan ihsan.. 28. **Yorum** ->Yorumu abi sizlerde olmazsaniz var yaa cok saolunn ->Yazan wwww 27. **Yorum** ->Yorumu sagolun size cok tes ederim aslinda kitabi okusaydim daha iyi olurdu ->Yazan ece 26. **Yorum** ->Yorumu okudum ısıme yarar insallah,tesekkurler ->Yazan Fırat AKKUŞ...... 25. **Yorum** ->Yorumu Bencede çok güzel ınş iyi notlar alırım ->Yazan Tugce 24. **Yorum** ->Yorumu ALLAH RAZI OLSUN ÇOK İŞİME YARADI, 2-3 SAAT SONRA SINAVIM VAR VE KİTAP HAKKINDA HİÇ BİLGİM YOKTU OKUMUŞ KADAR OLDUM ->Yazan MERVE 23. **Yorum** ->Yorumu bu benim odevim cok işime yaradi ->Yazan kübra 22. **Yorum** ->Yorumu Cokkk isime yaradi cokk tesekkurlerr ->Yazan melisa 21. **Yorum** ->Yorumu çok iyi bir özet olmuş grasyas ->Yazan melek 20. **Yorum** ->Yorumu Çok güzel de doğruu dimi ->Yazan naz 19. **Yorum** ->Yorumu çok iyi çok çook ->Yazan ggg.. 18. **Yorum** ->Yorumu cok tessekkurler suer olmus cok işime yaradı ->Yazan beyza. 17. **Yorum** ->Yorumu çok işime yaradı tşkrler D ->Yazan mira sarrafoğlu. 16. **Yorum** ->Yorumu çok güzel ama biraz uzun olmuş sağolun ->Yazan melih. 15. **Yorum** ->Yorumu kitap yerine özetini okumayı tercih ederim ->Yazan hatice. 14. **Yorum** ->Yorumu bu ozeti kim yazdıysa tesekkurler sitete cok iyi ->Yazan beyzanur.. 13. **Yorum** ->Yorumu bu temayi 30 dk dir arayordum kim hazirladiysa tesekkurler ->Yazan Akin Can Btal. 12. **Yorum** ->Yorumu Kitabı okumadım özeti okudum inş. iyi puan alırım D ->Yazan OĞUZHAN. 11. **Yorum** ->Yorumu Sınav ıcın cok önemliydi teşekkür ederim Sınavda 30 puan garanti inşallah ->Yazan Yiğit. ->Yazan ipek ->Yorumu gercekten cok guzel bi roman sinav icinde yararli olur insallah tesekkurler..... ->Yazan ayse ->Yorumu çok tesekurler sinava yardimci olacagindan eminim . ->Yazan BUSE ->Yorumu Çok güzel kitapti özeti yzanin eline sagli çok isime yaradi. ->Yazan elif büsra ->Yorumu bu kitap çok gzel ya ayrica çok gzel olmss sinav kolay olur kolay srular çikar sizden. ->Yazan deniz ->Yorumu cok süper bir kitap hazirlamisiniz hepinize tesekkür ederim saygilar sunarim. ->Yazan nur ->Yorumu çokk qüzeL roman , ktü sonla bItmeseydi keske ,. ->Yazan IPEK ->Yorumu ÇOK GÜZEL OLMUS ELLERINIZE SAGLIK. ->Yazan Fero ->Yorumu Süper olmus cok begendim elinize sagliK Tsk... .d. ->Yazan ziLan ->Yorumu Özet için çook tskRLer... Çook iSime yaRadi. SaoLun . >Yazan AYHAN >Yorum ÇOK TESEKKÜR EDERIM ÇOK ISIME YARADI YORUM OKU >>>YORUM YAZ<<<
Birinci Kısım Sponsor Bağlantılar 1903 senesi sonbaharında yağmurlu bir gecede, Aydın’ın Nazilli kazasına yakın Kuyucak köyünü eşkıyalar basar ve bir karı kocayı öldürürler. Kaymakam Selahattin Bey, yanına doktor ve jandarmaları alarak olay yerine gider. Eve girdiklerinde yatağın üzerinde kanlar içinde iki ceset görürler. Odanın kenarında diz çöküp oturan ve kendilerine bakan küçük bir çocuk olduğunu fark Selahattin Bey, Yusuf adındaki bu çocukla konuşmaya başlar. Yusuf, annesine saldıran eşkıyalardan biriyle boğuşurken sağ elinin başparmağı kesilmiştir. Bunu fark eden doktor, çocuğun kopuk parmağını tamamen keser. Yusuf olaydan hemen sonra koşup jandarmaya haber vermiş, kanlar içinde yatan anne babasının üzerine yorgan örtmüş, korkusuz bir şekilde başlarında beklemiştir. Selahattin Bey, Yusuf’un gidecek bir yeri olmadığını öğrenince ona acır, başından böylesi acı bir olay geçen küçük bir çocuğu ortada bırakmaya gönlü razı gelmez. “Benimle gel… Benim yanımda kal. Ben seni baban gibi severim, olmaz mı?.. Benim oğlum ol. Benim hiç erkek çocuğum yok!” Kaymakamın karısı Şahinde Hanım, köylü piçi olarak gördüğü küçük Yusuf’un eve getirilmesinden memnun değildir, fakat kocasına karşı gelemez. Şahinde Hanım, kocasından on beş yaş küçüktür. Kişilik yönünden ayrı dünyaların insanıdırlar. Evlilik yaşamında hayal kırıklığına uğrayan Selahattin Bey, kendisini içkiye vermiştir. Selahattin Bey’in Muazzez adında küçük bir kızı vardır. Yusuf kendisine gösterilen soğuk davranışlara aldırış etmez. Şahinde Hanım’ın kocasına karşı sinirli tavırlarını gören, saygısız sözlerini duyan Yusuf hayrete düşer. Küçük kıza kanı kaynar, onunla oyunlar oynar. Kaymakam Selahattin Bey’in Edremit’e tayini çıkar. Yusuf on yaşındadır, okula başlar. Büyük bir hevesle okula başlayan Yusuf, okuldan çabuk sıkılır. Yusuf’un okumada gözü olmadığını gören Şahinde Hanım, bu çocuğun ileride bir baş belası olacağını söyler. Kocasını, kızını da yanına alıp evi terk etmekle tehdit eder. Kaymakam, karısının dırdırlarına kulak asmaz, gitmek isteyene kapının açık olduğunu söyler. Serbestliği seven Yusuf, şehir yaşamına ayak uydurmakta zorlanır. Yusuf, okumayı öğrendikten sonra okulu bırakır. Selahattin Bey’in bu duruma canı çok sıkılır, Yusuf’un iyi bir eğitim almasını ister, ancak işi oluruna bırakır. Yusuf, okumanın boş bir uğraş olduğuna inanmaktadır. “Hocanın bildiği birisinin işine yarasa, kendi işine yarardı. Sen bile okudun bildin de ne oldun sanki? Benim babam bir şeycikler bilmezdi ama, evinde sözü senden çok geçerdi… Şu Şahinde anam sabahacak envek ahmak gibi dırlanır durur da bir yolunu bulup onu bile susturamazsın; ne edeyim ben senin okumanı?” Selahattin Bey’in aksine Şahinde Hanım, Yusuf’un okula gitmemesinden şikâyetçi değildir; kızı Muazzez’i istediği zaman Yusuf’a bırakıp gönlünce gezebilmektedir. Yusuf yaşadığı şehre kendisini yabancı hisseder. Bir gün sokak kavgasında kendisiyle alay eden bir çocuğu yumrukla yere serer, çocuğun ağzı yüzü kan içinde kalır. Bu olaydan sonra mahallenin çocukları Yusuf’tan çekinirler. Bakkal Şerif Efendi’nin oğlu Ali, Yusuf’un yakın arkadaşıdır. Yusuf, kız kardeşi Muazzez ile yakından ilgilenir. Şımarık bir kız olan Muazzez, Yusuf’un sözünden çıkmaz, anne babasından çok ağabeyi Yusuf’u sever. Şahinde Hanım sürekli olarak gezmelerde eğlencelerdedir. Selahattin Bey ise gündüz hükümet işleri, gece de rakı meclisleri yüzünden eve geç saatlerde gelir, bazen haftalarca kızını görmediği olur. Birbirine benzeyen seneler ağır ağır geçer. Edremit’e geleli altı yıl olmuştur. Yusuf on altı, Muazzez ise on yaşındadır. Yusuf, Selahattin Bey’in Cennetayağı denilen yerde tuttuğu bağda zeytin ağaçlarıyla ilgilenir, işçilerin fakirliğine acır, onlara karşı iyi davranır. Yusuf arkadaşlarına karşı yine soğuktur, ne yaparsa yapsın bir türlü şehirlilere alışamaz, kanı kaynamaz. Aldatılmaya, yalancılığa hiç tahammülü yoktur. Fakir işçilere köpek muamelesi yapılmasını hazmedemez. Bir bayram günü Yusuf, Muazzez ve Ali gezintiye çıkarlar. Muazzez on üç yaşına gelmiş, güzel bir kız olmuştur. Ali’nin kaçamak bakışları Muazzez’in üzerindedir. Meydanın tam orta yerine salıncaklar kurulmuştur. Ali ile Muazzez salıncağa binerler. Bir süre sonra yanlarındaki salıncağa, Fabrikatör Hilmi Bey’in oğlu Şakir’le arkadaşı İhsan binerler. Şakir, on sekiz yaşında, kasabadaki herkesin kendisinden yaka silktiği, ayyaş, hovarda, ahlâksız bir gençtir. Babasının kazandığı paraları kadınlarla yiyen, sürekli rezalet çıkaran biridir. Şakir sarhoş olduğu için salıncakta binbir güçlükle denge sağlamaya çalışır. Gözlerini Muazzez’e diker, bakışlarıyla genç kızı rahatsız eder. Bir ara başındaki oyalı yemeniyi çıkarıp yanı başında sallanan Muazzez’in üzerine atar. Muazzez çok korkar. Bunu gören Yusuf, kız kardeşi ile Ali’yi gönderir. Salıncaktan indikten sonra güçlükle ayakta durmaya çalışan Şakir’in üzerine yürür. Şakir tam silahını çekecekken Yusuf’un güçlü yumruğu Şakir’in suratında patlar. Yusuf yere düşen Şakir’e iki de tekme atar. Şakir, yaptığı terbiyesizliğin bedelini pahalıya öder. Bu sırada Hacı Etem gelir, Şakir’i sakinleştirmeye çalışır. Hacı Etem, kasabanın kabadayısıdır. Aynı zamanda Şakir’in koruyucusu ve en yakın arkadaşıdır. Fabrikatör Hilmi Bey’in hizmetinde çalışır. Hilmi Bey’in zenginliği sayesinde, her türlü kanunsuz ve pis işleri kılıfına uydururlar. Yusuf zeytinlikte çalışırken, daha önce Hilmi Beylerin hizmetinde olan bir kadın, on iki yaşındaki kızıyla gelip kendisinden iş ister. Kocasının kendisini terk ettiğini, aç ve çaresiz bir halde ortada kaldıklarını söyler, yardım ister. Yusuf, kadının durumuna acır, zeytinlikte çalışmalarına izin verir. Bir akşam Yusuf, kadınla birlikte gider, bakkaldan pirinç ve yağ alır. Kadının kızıyla birlikte kaldığı eve giderler. Kadın başlarından geçen acı ve talihsiz olayları bir bir anlatır. Birkaç gün önce Hilmi Beylere temizliğe giden kızı Kübra’ya, Şakir Bey’in tecavüz ettiğini söyler. Bu olaydan sonra kadıncağız, kızını alıp Yusuf’un zeytinliğine gelmiştir. Kadın başlarından geçen kötü olayları anlatırken kapı çalınır. Hacı Etem içeriye girer. Kadın öfkeyle, Şakir Bey’in yaptığı rezilliği tüm kasabaya anlatacağını söyleyerek Hacı Etem’in üzerine yürür, bağırıp çağırır. Hacı Etem, kadına şiddetli bir tokat yapıştırır. Tam bu sırada Yusuf, Hacı Etem’in boğazından yakalar, yumruğunu vurmak üzere elini kaldırır. Fakat Hacı Etem, bıçağını Yusuf’a saplar, Yusuf yere yıkılır. Şakir, salıncak olayından sonra Muazzez’e göz koymuştur. Yusuf’un kız kardeşini elde ederek ona olan hıncını çıkaracaktır. Kaymakam Selahattin Bey’in, kızını Şakir gibi bir serseriye asla vermeyeceğini düşünen Hilmi Bey, kaymakama bir tuzak kurar. Bir gece içki meclisinde Selahattin Bey’e kumar oynaması için ısrar ederler. Kumar masasında oyun kızıştıkça kızışır. Hilmi Bey, kaymakama sürekli olarak borç verir. Selahattin Bey, kumar masasından ancak sabaha karşı kalkabilir. Selahattin Bey’in borcu, 320 liradır. Bu borcu, kaymakamın üç-beş senede dahi ödemesi mümkün değildir. Ertesi gün Hacı Etem, Selahattin Bey’in makamına gelir ve ona 320 altın borcu olduğuna dair bir kâğıt imzalatır. Kaymakamın nasıl bir oyunun içine düştüğünü anlaması pek uzun sürmez; o günün akşamında evine geldiğinde, Hilmi Bey’in karısının Muazzez’e görücü geldiklerini öğrenir. Selahattin Bey, kızının henüz çocuk yaşta olduğunu, bu nedenle kimseye verilecek kızının olmadığını söyler. Şahinde Hanım, böylesi zengin bir kısmeti elinin tersiyle ittiği için kocasına karşı çıkar. Şakir’in nasıl biri olduğunun pek bir önemi yoktur onun için. Fakat Selahattin Bey, bu konuyu kapatır. Muazzez’in istenmesi olayını Yusuf’tan gizlerler. On-on beş gün sonra Yusuf’u yaralı bir halde eve getirirler. Baldırından bıçaklanmış olan Yusuf on beş-yirmi gün yatar. Zeytinlikte çalışmaya başlayan otuz beş yaşlarındaki kadınla kızı Kübra da Yusuf’un başında beklerler. Kaymakamın evinde kalırlar, evin işlerine bakarlar. Muazzez, ağabeyinin neden bıçaklandığını, ağabeyi ile Kübra arasında ne olduğunu merak eder. İçten içe de Kübra’yı kıskanır. Kübra’nın Yusuf’a karşı ilgili davranması, Muazzez’in kıskançlık duygularını kabartır. Muazzez, Kübra’ya acımasına rağmen ona karşı soğuk durur. Muazzez, ağabeyi Yusuf’a, Hilmi bey’in oğlu Şakir için kendisini istemeye geldiklerini söyler. Babasının bu işe gönüllü olmadığını, fakat annesinin istekli olduğunu belirtir. Hilmi Beylerin çok zengin olduğunu, daha şimdiden hediyeler gönderdiklerini söyler. Şakir Bey’in annesinin vermiş olduğu iki bileziği, kollarını uzatarak gösterir. Muazzez’in konuşmaları Yusuf’u çileden çıkarır. Yusuf, kız kardeşinin Şakir’le evlenmek istediğini zanneder. Fakat Muazzez’in gönlü, ağabeyi Yusuf’tadır. Muazzez, bilezikleri çıkarıp yorganın üstüne atar. Yusuf öfkesinden, bilezikleri parmaklarının arasında ezerek odanın bir köşesine fırlatır. Muazzez ağlamaya başlar. Yusuf, henüz yaşının ufak olduğunu, karşısına çok daha iyi kısmetlerin çıkacağını söyler. Muazzez duygularını dışa vuramaz. Selahattin Bey, yaşlılığın ve içkinin tesiriyle iyiden iyiye yıpranmıştır. Bir de buna Hilmi Bey’e olan 320 altınlık borç senedi eklenince, bunalıma girer. Kendisini, Şakir’in aslında sanıldığı kadar kötü biri olmadığına, günden güne düzeldiğine inandırır. Kızı Muazzez’i Şakir’e vermede bir sakınca görmez. Konuyu Yusuf’a açar. Kaymakam, Yusuf’u ikna etmeye çalışır, fakat Yusuf çok sert karşılık verir. Şakir gibi bir ite kız verilmeyeceğini söyler. “Sen kararını vermişsin, bana bunları ne diye anlatıyorsun?.. Kızın babası sensin, onu benden çok düşünmen lazım. Bana ne?.. Bildiğim, bu Şakir’in bir it olduğudur. Böylelerine kız filan verilmez.” Yusuf, babasına Şakir’in asla düzelmeyeceğini ispatlamak için Kübra ile annesini odaya çağırır. Kübra’nın başından geçen kötü olayı anlatmasını ister. Kübra, Şakir’in kendisine nasıl sürekli askıntı olduğunu, son olarak da Cennetayağı’ndaki bağa eşya taşımak için gittiğinde Şakir’in bir odada kendisini sıkıştırdığını, odadan kaçıp merdivene yöneldiğinde Hilmi Bey’in merdivenden sırıttığını, sonra pencereden atlamak için dışarı sarktığını, fakat Şakir’in onu yakalayarak zorla içeri çektiğini, o sırada Hacı Etem’in de kapı önünde olduğunu ve Şakir’in kendisine zorla sahip olduğunu anlatır. İkinci Kısım Yusuf, arkadaşı Bakkal Ali ile dertleşir, babasının 320 liralık borcunu nasıl ödeyeceğini düşünür. Ali, bu parayı kendisinin bulabileceğini söyler. Ali’nin genç yaştayken dul kalmış zengin bir anneannesi vardır. Ali’nin gönlünde Muazzez’e karşı duygu kıpırdanmaları vardır, ancak bunu Yusuf’a söylemeye çekinir. İnsanların bir çıkarı olmadan iyilik yapmayacaklarına inanan Yusuf, arkadaşının Muazzez’i istediğini anlar. Yusuf bu durumdan hiç hoşlanmaz, fakat babasının 320 altınlık borç senedini ödemenin de başka yolu yoktur. Bir anlamda Yusuf, babasını kurtarmak için kendisini yakar. Muazzez’i deliler gibi sevmesine karşılık bu aşkı yüreğinin derinliklerine gömer. Muazzez’le evlenme hayali Ali’yi heyecanlandırır. Ali, arkadaşı Yusuf’un sözlerindeki öfkeyi, acıyı anlayamaz. Yağmurlu bir günde Yusuf, Hacı Etem’e senedi getirmesini söyler. Hacı Etem beyninden vurulmuşa döner, doğru Hilmi Bey’in yanına gider. Selahattin Bey gibi züğürt bir memurun bu kadar parayı denkleştiremeyeceğini düşünürler. Hacı Etem akşamüstü iki adamıyla Çınarlı Kahve’ye gelir. Yusuf 320 altını sayarak verir, senedi alır. Yusuf’un parayı ödeyip senedi alması, Hilmi Beylerin planlarını boşa çıkarır. Muazzez’i Şakir’e alabilmek için kaymakamı köşeye sıkıştırmaya yönelik ellerinde hiçbir kozları kalmaz. Şakir, Muazzez’i kaçırmayı düşünür. Yusuf eve geldiğinde Muazzez’in kendisiyle konuşmak için beklediğini görür. Muazzez, “Ağabey, beni kaça sattınız?.. Daha doğrusu beni kaça sattın?” diyerek ağabeyinden hesap sorar. Muazzez babasının kumar borcunun nasıl ödendiğini annesinden öğrenmiştir. Yusuf, Ali’nin iyi biri olduğunu söyler. Muazzez’e kiminle evlenmek istediğini sorar. Muazzez, Yusuf’un gözlerine bakar, Yusuf’un ellerini avuçlarının içine alır, “Kimi istiyorum, anladın mı?” der. Yusuf, her şeyi anlar, kahverengi gözlerinden yaşlar damlar. Tam anlamıyla bir çıkmaza giren Yusuf, ne yapacağını bilemez; bir tarafta Muazzez, diğer tarafta Ali’ye verdiği söz. Utana sıkıla Ali’nin yanına gider. Ali, sevincinden havalara uçmaktadır. Muazzez’i ikna etmesi için Yusuf’tan yardım ister. Yusuf’un içi kan ağlar, fakat belli etmez. Yusuf eve gelir. Muazzez heyecandan bayılacak gibidir. Yusuf’un ağzından çıkanlar, genç kızı üzer. Yusuf kalbindeki aşka rağmen Ali’nin iyi biri olduğunu, Ali’nin annesinin kendisini istemeye geleceğini söyler. Bu konuşmadan sonra Yusuf, Muazzez’le karşılaşmamak için eve seyrek uğrar, vaktinin çoğunu zeytinlikte geçirir. Bu arada görücüler gelir, Muazzez istenir. Kaymakam Selahattin Bey, kumar borcu ödendiği için gayet keyiflidir. Şahinde Hanım gezmelerinden geri kalmaz, damadının zengin olması onu mutlu eder. Asıl cehennem azabı çeken Yusuf ile Muazzez’dir. Muazzez, Yusuf’la konuşmak ister, fakat Yusuf buna izin vermez. Bir felaket haberi her şeyi değiştirir. Ali, arkadaşı İhsan’ın düğününe gider. Düğüne Hacı Etem’le Şakir de gelirler. Bakkal Ali’nin kaymakamın borcunu ödeyerek kızı Muazzez’i aldığı söylentisi yayılmıştır. Sevdiği, göz koyduğu kızın elinden alınması, Şakir’i deliye döndürmüştür. Şakir, oyuna kalkar, naralar atmaya başlar “Benden kabadayısı varsa, çıksın bu meydana!.. Benim yediğim yemişe elini kim sürecekmiş bakayım?.. Böylesi varsa kanını içerim!” Tabancasıyla önce havaya ateş eder, daha sonra da herkesin gözü önünde tabancasını Ali’ye doğrultur ve ateş eder. Ali’yi öldürür. Jandarmalar, Şakir’i yakalarlar. Hacı Etem, şahitlerle konuşur, onların gözünü korkutur. Soruşturmayı yapan çavuşun masasına iki altın kesesi bırakır. Hacı Etem yanında getirdiği tabancayı, Şakir’in tabancasıyla değiştirir. Olaya kaza süsü verilir. Hacı Etem’in gayretleri neticesinde Şakir bir hafta sonra serbest bırakılır. Selahattin Bey’in kalbi yaşlılık ve içkiden dolayı teklemeye başlar. Yaşamından pek memnun değildir, kendisini yapayalnız hissetmektedir. Şakir’in mahkemesiyle hiç ilgilenmez. Şahinde Hanım, kızını bir bakkala vermediği için sevinir. Muazzez, kalbini Yusuf’a açmasında hiçbir engel kalmadığı için sevinir. Yusuf’un da üzerinden büyük bir yük kalkar. Yusuf’un bu dünyada en çok değer verdiği, en çok sevdiği kişi Muazzez’dir, fakat ona karşı mahcuptur. Çünkü Muazzez’e duyduğu aşkın gereğini yapmamış, sevdiği kızın Ali ile evlenmesine zemin hazırlamıştır. Yusuf’un eve seyrek gelmesi, kaymakamın hastalığı, Şahinde Hanım’ın işine yarar. Gönlünce gezip eğlenir. Şahinde Hanım, çoğu zaman kızını da yanında götürür. Muazzez on beş yaşında genç bir kız olmuştur. Her geçen gün biraz daha olgunlaşan Muazzez, Yusuf’un kendisinden neden kaçtığını anlamaya çalışır. Bazen sırf Yusuf’u kıskandırmak için annesinin peşine takılır, gezmeye gider. Gizliden gizliye Hilmi Beylere de giderler, türlü hediyelerle dönerler. Muazzez, Yusuf’un dikkatini çekebilmek için çok uğraşır. Şakir’den ve ailesinden hiç hoşlanmaz, hatta çok korkar. Yusuf, kocaman adam olmuştur, fakat hâlâ bir baltaya sap olamamıştır. İşsiz güçsüz, ortalıkta bir serseri gibi dolanmak Yusuf’un canını sıkar. Bu şekilde nasıl evlenip yuva kuracağını, ailesinin geçimini çıkaracağını düşünür. Yusuf, içinde verdiği çetin savaşlardan sonra Muazzez’le konuşmaya karar verir. Eve yaklaştığında kalbi heyecandan hızlı hızlı atmaya başlar. Kapıyı Kübra açar. Muazzez’in annesiyle birlikte Hilmi Beylerin bağına gittiğini öğrenir. Kübra, Yusuf’a duyduğu sevgiyi daha fazla taşıyamaz, Yusuf’un önünü keser, gitmemesini söyler. Yusuf, Kübra’ya karşı hiçbir şey hissetmez. Yusuf’un kalbi Muazzez için atmaktadır. Kübra bu duruma daha fazla dayanamayacağını, annesiyle birlikte evden ayrılacaklarını söyler. Yusuf yaylı bir araba kiralar. Atları kamçılar, dörtnala sürer, Hilmi Beylerin Cennetayağı’ndaki bağına gider. Muazzez, ağabeyine niçin geldiğini sorar. Yusuf, kendisi için geldiğini söyler; Muazzez’in yeldirmesini almak için içeriye girmesine bile müsaade etmez, ne olursa olsun artık kendisini hiç bırakmayacağını söyler, onu arabaya bindirir. Yusuf nereye gittiğini bilmeden atları dörtnala sürer. Hava kararır, fakat konaklayacak bir yer bulamazlar. Geceyi geçirmek için çamlık bir yerde dururlar. Yusuf, Muazzez’i arabadan indirir. Çamların arasından denizi seyre dalarlar. Öylesine mutlu ve huzur doludurlar ki, birbirlerine söyleyecek tek bir söz bulamazlar. Aşklarını gülümseyerek gösterirler. Muazzez, Yusuf’un kollarında uyuyakalır. Yusuf, sevdiği kızı kollarına alır, arabaya götürür. Üçüncü Kısım Kızının yeldirmesini bile almadan bağ evinden kaçması Şahinde Hanım’ı telaşlandırır. Hemen eve döner. Kübra ile annesi de o gün evden ayrılmışlardır, bir daha dönmemek üzere. Şahinde Hanım, ne yapacağını şaşırır, kocasını bekler. Selahattin Bey gelince jandarmaya haber verilir. Jandarmalar, Yusuf ile Muazzez’in peşine düşerler. Yusuf, İsmail adındaki genç bir köylüyle babasına haber gönderir. Genç köylü, Yusuf ile Muazzez’in nikâhlarının kıyıldığını söyler. Yusuf’un dönme niyetinin olmadığını da belirtir. Selahattin Bey, genci ikna eder, birlikte Yusuf ile Muazzez’in kaldığı Tahtacı köyüne giderler. Yusuf, elindeki parayla bir at ve bir araba alıp işleyeceğini söyler. Kaymakam, kızının bu şekilde yaşamaya alışkın olmadığını söyler. Edremit’e dönmeleri için epey dil döker. Sonunda Yusuf’u ikna etmeyi başarır. Edremit’e döndükten bir hafta sonra, kaymakamın evinde dostlar arasında küçük bir eğlence düzenlenir. Yusuf’un kaldığı oda süslenir, odaya birkaç yeni eşya konur. Şahinde Hanım vaktinin çoğunu gezmelerde geçirir, eve pek nadir uğrar. Yusuf bu durumdan hoşnuttur. Kaynanasının dedikodulu bir hal almaya başlayan gezmelerinden midesi bulanır. Yusuf’un gidecek bir işi olmadığından bütün gün evde boş boş oturur, canı sıkılır. Evde hazır yiyici konumuna düşmek, Yusuf’u iyice ezer. Tüm bu olumsuzluklara rağmen Yusuf ile Muazzez birlikte olmaktan çok mutludurlar, birbirlerine tutkuyla bağlıdırlar. Selahattin Bey, Yusuf’a arabacılık mesleğini yakıştıramaz. Onu kendi yanına “tahrirat katibi” olarak alır. Yusuf’un bir memur olarak işe girip çalışacak olmasına Muazzez çok sevinir. Yusuf, nihayet bir işi olduğu, kendi geçimini kendisi çıkaracağı için sevinir. Ancak masa başında saatlerce bomboş oturmak Yusuf’un doğasına aykırıdır, onu çok sıkar. “İşsizlikten şikâyet etmiş, bir baltaya sap olmak istemiş, eve yük olmaktan kurtulmak için aylardan beri çareler düşünmüştü. İşte şimdi bir iş sahibi idi. Yazık ki bu iş ona boş gezmekten daha az sıkıcı ve daha az manasız gelmiyordu.” Selahattin Bey’in hasta kalbi, yılların yorgunluğunu daha fazla taşıyamaz. Selahattin Bey kırk altı yaşında ölür. On yıldır hizmet verdiği Edremit halkı, kaymakamın cenaze törenine akın eder. Selahattin Bey’in ölümünden sonra, Edremit’e İzzet Bey adında, içkiye ve eğlenceye düşkün genç bir kaymakam gelir. Geldiğinin hemen ikinci gecesi şehrin zenginleriyle kafayı çeker. Yusuf’un merhum Selahattin Bey’in damadı olduğunu öğrenir. Yusuf, yeni gelen kaymakamdan pek hoşlanmaz, tedirgin bir bekleyiş süreci başlar. İşini kaybetmekten korkar. Yeni kaymakam, Hilmi Bey’in evinde düzenlenen içkili eğlencelere de katılır. Kaymakam İzzet Bey, bir gün Yusuf’u odasına çağırtır, başparmağı olmadığı için ne kadar uğraşırsa uğraşsın güzel yazı yazamayacağını söyler. Yusuf’u, doğasına uygun bir iş olan “süvari tahsildarı” yapar. İzzet Bey, Yusuf’a güzel bir at satın almasını, bundan böyle köy köy dolaşıp köylülerden vergi toplayacağını söyler. Kaymakamın asıl amacı, Yusuf’a uygun bir iş vermek değil, onu göz önünden uzaklaştırmaktır. Yusuf yeni işinden karısına bahseder. Muazzez, kocası köy köy dolaşırken kendisi yalnız kalacağı için korkar. Yusuf, işin bu yanını düşünmemiştir. Karısının yalnız kalmasından çok, Şahinde Hanım gibi bir annenin eline bırakacak olmak Yusuf’u korkutur. Yusuf, işinden ayrılmak ister, fakat maddi durumları çok kötüdür. Muazzez, işten ayrılmaması için Yusuf’u ikna eder. Yusuf vergi toplamak için yola çıkar, günlerce köy köy dolaşır, on-on beş günde bir ancak eve döner. Birkaç gün dinlenmesine müsaade edilmeden hemen yeni görevlerle gönderilir. Yusuf, eve çok az para bırakır. Bu parayla geçinmek mümkün değildir. Muazzez günlerce sıkıntı içinde kocasının yolunu bekler. Şahinde Hanım her gün akşama kadar gezip eğlenir. Zamanla kızını da yanında götürür. Şahinde Hanım’ın evinde de içkili ziyafetler, eğlenceler düzenlenir. Muazzez’i de içkiye alıştırırlar. Bu içkili eğlence âlemlerinde Muazzez, kucaktan kucağa dolaşır. Muazzez ne yaptığını bilmez bir haldedir. Yusuf, bir gün karısının kolundaki bileziklerin nereden geldiğini sorar. Muazzez, altınları annesinin verdiğini söyler. Sıkıştığı anlarda Yusuf’a yalan söylemek, Muazzez’e artık normal gelir. Muazzez her geçen gün biraz daha balçığa saplandığının farkındadır. Kendisini bu rezil ortamdan çekip kurtarması için Yusuf’u arar, fakat bulamaz, yalnızdır. Şahinde Hanım’ın evinde içkili, çalgılı, erkekli eğlenceler hakkında çıkan dedikodular tüm Edremit’e yayılır. Eş dost, Şahinde Hanımlarla ilişkiyi keser. “Muazzez bazı günler deli gibi çırpınıyor, Yusuf! Yusuf!’ diye bağırıyordu. Onun her şeyi haber almasını, eve gelip kendisini dövmesini, hatta bıçaklamasını, ortalığın altını üstüne getirmesini istiyor, ancak o zaman bu işlerden sıyrılabileceğini seziyordu… Hayır, o hiçbir şeyi kendisi değiştiremeyecekti. Her geçen gün onu bu balçık yolda biraz daha ileri, biraz daha derinlere götürüyordu. Arkasına bıraktığı sahilin gitgide erişilmez olduğunu fark ediyor, artık oradan kendisine elini uzatacak birinin bile onu kurtaramayacağını sanıyordu. Şimdi akşamın olmasını, sofranın kurulmasını, yahut bir yere gitmelerini biraz isteyerek bekliyor, rakı kadehlerini daha az yüz buruşturarak içiyor ve koluna gümüş bir bilezik takan bir erkeğin kucağına oturmaktan eskisi kadar nefret etmiyordu.” Muazzez’in sarhoş bir halde kucaktan kucağa dolaştığını görmek, Şakir’in pek hoşuna gider. Muazzez’e yan baktığı için Yusuf’tan yediği dayağın acısı, yeni yeni çıkar. Yusuf’un karısının düşkün durumu Şakir’i keyiflendirir. Yusuf bir gün öğleye doğru soğuktan donmuş bir halde eve gelir. Öğle vakti olmasına rağmen karısının hâlâ uyuyor olması, Yusuf’a tuhaf gelir. Karısının yanına çıkar; karısının yağlı, sararmış yüzü, karışmış saçları, gözlerinin etrafındaki çürüklük… Muazzez, Yusuf’un gözüne bir yabancı gibi görünür. Süvari tahsildarlığına başlayalı iki ay olmuştur. Karısındaki bu değişim, bu bitkin ve perişan hal Yusuf’u korkutur. Yusuf ne olup bittiğini öğrenmek için kaynanası Şahinde Hanım’ı sıkıştırır. Şahinde Hanım, kendisinin kazandığı iki buçuk lirayla geçinmenin mümkün olmadığını, Kaymakam İzzet Bey’in kendilerine yardımcı olduğunu söyler. Yusuf, deliye döner. “Ben şimdi gider, başkasının işine ne diye karıştığını ondan sorarım!” “Sen mi? Ne yüzle? Ayda aldığın iki buçuk lirayla bu ev geçinir mi sanıyorsun? Seni bu cahilliğinle memurlukta tutan adama ne yüzle çatacaksın?.. İnsan olsan gidip elini öpersin!” Yusuf kaynanası Şahinde Hanım’ı sert bir dille uyarır. “Ana, neler oldu bu evde? Çok fena şeyler oldu mu? Bana söyleyemeyecek kadar ileri gittiniz mi… Şunu kafana koy! Ne olursa olsun, hiçbir şeyde Muazzez’in kabahati yoktur. On beş yaşındaki kızın ne kabahati olur ki?” “Anacığım, söyleyecek şeylerim çok, bir araya toplayamıyorum. Beni belki düşünmezsin, kızını düşün. İstersen ellerini öpüp yalvarayım. Bize kötülük etme… Bizi birbirimizin yüzüne bakamayacak hale getirme. Ben her şeye dayanırım ama, böyle bir şey yapanların ettiklerini yanlarına komam. Ana, bak sana açıkça söylüyorum, şu iş şöyledir, bu da böyledir demiyorum, ama dikkat et, bir kepazelik olursa hepinizi yakarım. Demin de söyledim, Muazzez’e kabahat bulmam, ben onu bilirim. Eğer o da size uyarsa gene sizden bilirim. Parmak kadar çocuğu benim yokluğumda kötü yollara saptıranların kökünü kazırım.” Yusuf, kafasındaki sorulara yanıtlar arar. Kendisi yokken neler olup bittiğini anlamak ister. Âdeta deliye döner. Kaymakam İzzet Bey, Yusuf’u ortalıkta gezerken görünce malmüdüründen hesap sorar. Yusuf başka köylere gitmek üzere yeni bir görev emri alır. Muazzez, kocasının gitmesini hiç istemez. İşinden atılma korkusu, fakirlik, çaresizlik Yusuf’un elini kolunu bağlar. Yusuf son gidişinde Muazzez’i geride yalnız başına bıraktığı için çok pişman olur. Edremit’e dönerek Muazzez’i alıp uzak bir köye gitmeyi düşünür. Eve döner. Bahçe kapısından içeriye girince kulağına bir ud sesi gelir. Kapıyı aralayınca rezil bir manzarayla karşılaşır İzzet Bey, Şahinde Hanım, Şakir, Hacı Etem. Sarhoş bir halde olan Muazzez, bölük kumandanının tacizlerine karşı kendisini korumaya çalışmaktadır. Yusuf kapıyı iter, içeri girer; elindeki kamçıyı İzzet Bey’in suratına yapıştırır, sonra diğerlerine savurur. Kamçı, konsolun üzerindeki lambaya çarpar. İçerisi zifiri bir karanlığa gömülür. Yusuf lamba sönmeden az önce, Şakir’in tabancasını kendisine doğrulttuğunu görmüş, görmesiyle de tabancanın patlaması bir olmuştur. Şakir’in tabancasından çıkan kurşun, Yusuf’un kulağının dibinden vınlayarak geçer. Yusuf da tabancasını çeker, rastgele ateş etmeye başlar. “O zaman Yusuf da ateş etmeye başladı. Evvela karşısına doğru iki el sıktı ve sedirden aşağı bir şeyin yuvarlandığını duydu. Fakat bu ona emniyet vermedi. Bu karanlık odanın her köşesinde bir ölüm saklı olduğunu ve buradan çıkmak için her şeyin yok edilmesi icap ettiğini sanıyordu. Zaten artık kafası herhangi bir şey düşünecek halde değildi. Uzun senelerden beri nefsine karşı yaptığı tahakkümlerin acısı çıkıyor, içinde boşandığını hissettiği bir çarkı artık durduramayacağını anlıyordu. Bu anda bütün hayatıyla, bütün muhitiyle, bütün dünya ile hesap kesiyor ve bu hesaplaşma, şimdiye kadar her şeye baş eğdiği nispette korkunç oluyordu. En ufak bir kımıldama olduğunu zannettiği köşeye ateş ediyordu. Silahında kurşun kalmadığını anlayınca bir an durdu. Karanlık odada en küçük bir hareket bile yoktu. Ya herkes ölmüş, yahut korkudan bir köşeye büzülmüştü. Pantolon cebinden aldığı fişekleri el yordamıyla tabancasına yerleştirdi. Odanın rastgele iki köşesine birer kurşun daha sıktı.” Yusuf karısını kucaklar, dışarı çıkarır, ata bindirir. Atını dörtnala sürmeye başlar. “Hiçbir şey düşünmüyor, sadece kaçmak, hayatının en korkunç devirlerini geçirdiği bu yerlerden mümkün olduğu kadar çabuk uzaklaşmak istiyordu. Nereye olursa olsun! Dağ başlarına, kimsesiz ormanlara veya kalabalık şehirlere!.. Yalnız adamakıllı uzak ve kimsenin onu bulamayacağı bir yere!..” Muazzez yaralıdır, zayıf bir sesle konuşur. Yusuf uzunca bir süre atını dörtnala koşturduğu için hayvanın daha fazla gidemeyeceğini anlar. Soğuk, karlı, rüzgârlı bir gecedir bu. Gocuğunu çıkarır, karısının her tarafını sarar. Karısını bir ağacın altına yatırır. O anda Yusuf’un aklına Muazzez’i kaçırdığı ağustos gecesi gelir. Sabaha kadar yerinde duramaz, karısının etrafında dolaşır. Ortalık aydınlanınca, karısını uyandırmak ister, fakat Muazzez ölmüştür. Yusuf heybesinden çıkardığı büyük bir bıçakla kanlı toprağı kazar, derince bir çukur açar. Muazzez’in sol omzunda, boğazına yakın yerde kan pıhtıları görür. Karısının cansız bedenini çukura yerleştirir, üzerine avuçlarıyla toprak atar. Yusuf atına atlar, atını dağlara doğru sürer. “İçindeki bütün yıkıntılara, bütün kederlere rağmen başını yere eğmek istemiyordu. Matemini ortaya vurmadan tek başına yüklenecek ve yeni bir hayata doğru yürüyecekti.”
Error 522 Ray ID 73928fbd8bd90c09 • 2022-08-11 170653 UTC AmsterdamCloudflare Working What happened? The initial connection between Cloudflare's network and the origin web server timed out. As a result, the web page can not be displayed. What can I do? If you're a visitor of this website Please try again in a few minutes. If you're the owner of this website Contact your hosting provider letting them know your web server is not completing requests. An Error 522 means that the request was able to connect to your web server, but that the request didn't finish. The most likely cause is that something on your server is hogging resources. Additional troubleshooting information here. Cloudflare Ray ID 73928fbd8bd90c09 • Your IP • Performance & security by Cloudflare
kuyucaklı yusuf kitap özeti uzun